Polonya Başbakanı Donald Tusk, Yunan mevkidaşı George Papandreu geçen Aralık ayında Varşova’daki toplantıyı kısa kesip Atina’daki kabinesiyle “önemli görüşmeler” yapmak üzere özel bir oda rica ettiğinde şaşırmıştı. Tusk, aciliyetin ne olduğunu sorunca Papandreou’nun yardımcıları İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun Hayfa’daki Carmel dağında çıkan yangın için Yunanistan’dan yardım istediğini, Yunanistan Başbakanı’nın yardım gönderme hususunda kararlı olduğunu söylediler.
Bir ülke liderinin bir başka ülke lideriyle yaptığı toplantıyı yarıda kesip üçüncü bir ülkeye yardıma nezaret etmesi çok nadirdir. Fakat bu olay, İsrail ve Yunanistan – ve diğer Balkan ülkeleri – arasındaki ilişkilerin muazzam dönüşümünü göstermektedir her ne kadar Yunanistan, İsrail’le diplomatik ilişkileri kuran (1992) Avrupa ülkelerinin sonuncusuysa da.
İroniktir, Yunanistan, Gazze sahillerine doğru yola düşecek Özgürlük Filosu II’nin etkilerinden İsrail’i koruyan Avrupa devleti oldu; Tel Aviv’in korktuğu kâbus senaryosunu yani İsrail donanması ile gemilerdeki eylemcilerin karşı karşıya gelmelerini engelledi. Netanyahu hükümetinin mâliyeti ne olursa olsun kaçınmaya çalıştığı bir senaryoydu. İroni şu ki Yunanistan kısa bir süre öncesine kadar Avrupa devletleri arasında Arap davalarının en güçlü savunucusu ve Filistin halkının destekçisiydi. Aslında, işgale karşı Filistin direnişine verdiği destek, Yunan siyasetinde sürekli atışan siyasiler arasında bile birleştirici bir unsurdu.
Sosyalist Parti, Pasok, hassaten de Giorgios Papandreou ve Andreas Papandreou (şimdiki başbakanın başbakanlık yapmış dedesi ve babası) liderliğinde Filistin davasının en güçlü destekçisiydi. Filistin’in merhum lideri, Andreas Papandreou’nun dostuydu.
Haziran 2010’dan bu yana İsrail-Yunanistan ilişkileri bahse değer ölçüde dönüştü ve Netanyahu’nun birkaç ay önce Atina’yı ziyaretinde Papandreou ve Netanyahu’nun yaptığı ortak bildiride zirvesine çıktı; iki hükümet güvenlik ve istihbarat alanlarında işbirliği yapmakta mutabık kalmışlardı. Ortak bir komitenin stratejik işbirliğini koordine etmesine ve işbirliğini siyasi ve ekonomik alanlara taşımaya karar verdiler. Bu ortaklık İsrail Hava Kuvvetlerine Yunan hava sahasında savaş oyunları düzenlemesine izin vererek hızla İsrail’e kritik stratejik hizmetlere döndü. İsrail şimdiye kadar (2010 ve 2011’de) iki askeri tatbikat düzenledi.
Bu anlaşma, Türkiye’nin 2010 Mayıs sonunda Özgürlük Filosu I’de yaşanan olaylara tepki olarak İsrail Hava Kuvvetlerine askeri eğitim için Türk hava sahasının kullanımını yasaklama kararının ardından İsrail’in zorluklar yaşadığı bir zamanda geldi. İsrail küçük coğrafyası, önemli hava eğitim tatbikatlarında - özellikle de zamanın İsrail liderliği İran nükleer programını halletmede öncelik olarak İran nükleer tesislerine saldırı tezgâhlaması - Türkiye’den yardım istemesini sağlamıştı. İsrail her iki taraf ilişkilerinin önemine binaen kıdemli bir diplomat olan Arve Mekel’i Atina büyükelçisi olarak atadı. Mekel, Tel Aviv’de en iyi uluslararası ve diplomatik ilişkiler uzmanı olarak bilinir.
Bir zamanlar İsrail’in en yakın müttefiki olan Türkiye, Yunanistan’ın başdüşmanıdır; Tel Aviv ve Atina’daki liderlerin kendi aralarında yeni bağlar tesis etmeleri bu yüzdendir. İsrailliler, Ankara-Tel Aviv askeri işbirliği kaybını – özellikle de hava eğitim tatbikatları, istihbarat paylaşımı, silah anlaşmaları vb - giderecek alternatifler arıyorlardı. Atina, Yunanistan’ı ezen ekonomik krize karşı İsrail’le ilişkilerinden istifade fırsatı gördü bu gelişmelerde.
İsrail ise Yunanistan’la güçlü ilişkilerin Siyonist teşekkül adına taşıdığı potansiyeli ve stratejik ödülleri fark etti ve Türk “emellerini” göğüslemek üzere Tel Aviv-Atina ilişkilerinin önemini vurgulayarak Türkiye ve Yunanistan arasındaki düşmanlık tarihini manipüle etti. İsrailli araştırmacı Abirama Golan, İsrail liderlerinin Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Sratejik Derinlik adlı kitabında yazdıklarını Erdoğan’ın Osmanlıyı modern zamanlarda ve yeni araçlarla yeniden diriltme emelinin delili olarak Yunanlı politikacılara sıksık gösterdiklerini; ayrıca, Davutoğlu’nun kitabı ülkenin eski nüfuzunu yeniden toparlamak üzere yeni-Osmanlı teşebbüsünün delilidir dediklerini ifade ediyor.
İsrailliler, Yunanistan ve diğer Balkan devletlerinin yüzyıllarca Osmanlı hâkimiyetinde kaldığı dönemlere kadar geri giden tarihi düşmanlıkları kullanmakta tereddüt göstermiyorlar. İsrail’in Bulgaristan büyükelçisi Noah Gal-Gendler, İsrail’in tüm Balkan devletlerini Siyonist teşekkülle işbirliğine yüreklendirici bir teşvik olarak tarihi ve kültürel geçmişe odaklandığını kabul ediyor. Avrupa’da ise bu ülkelerle yeni temellerde bağlar inşa etmek için İslamofobya’ya bel bağlıyor.
Bu arada, Papandreou, AB yardımının Yunanistan’ı ekonomik felâketten kurtarmaya yetmeyeceğini, yabancı yatırımın artması gerektiğini fark etti. İsrail liderleri Özgürlük Filosu II’nin Gazze’ye doğru yola düşmelerini önlemenin bir yolunu bulmak için tırmalarken Papandreou hükümeti Yunanistan’da yatırım yapmaları için yabancı firmalar nezdinde büyük çabalar harcadı. İsrail, konvoyu durdurmak için askeri güce bir kez daha başvursaydı, İsrail’in dünya sahnesinde çoktan hasar almış imajını daha da bozacak ve Filistinlilerle dayanışma için konvoyda vatandaşları olan ülkelerle ilişkilerini incitecekti.
İsrail, Yunanistan’daki ekonomik krizi kendi çıkarlarına kullandı. Netanyahu hükümeti Yunanistan’daki zor ekonomik şartları İsrail lehine manipüle etmek için ABD’deki Yahudi örgütlerine danıştı. Netanyahu’nun ofisi ve ABD’deki önde gelen Yahudi örgütlerinin liderleri Papandreou ile görüşmek üzere bu örgüt temsilcilerinden bir heyet gönderilmesi, bu örgütlerin Amerikalı ve Yahudi şirketleri Yunanistan’da yatırım yapmaya ikna için çalışacaklarına dair ona söz vermelerinde mutabık kaldılar. Bunun karşılığında Yunanistan, Özgürlük Filosu II’nin Yunan sahillerinden ayrılmasını engelleyecekti. Bitmiş bir işti; Yunan hükümeti, gemilerin Yunan limanlarından kalkışını yasaklama kararının Yunan ulusal güvenliğinden kaynaklandığını söyledi.
Washington’ın ve BM Genel Sekreteri’nin Özgürlük Filosu II’nin Gazze’ye hareketine karşı çıkan resmi duruşu da Yunanistan’ın bu kararında etkili oldu. Bu esnada, Netanyahu İsrail’in ekonomik krizle başa çıkması için yüzbinlerce İsrailli turisti Türkiye yerine - Türkiye daha önce İsrailli turistlerin gözde yeriydi - Yunanistan’a ziyaret etmeye teşvik ederek Yunanistan’a yardım edebileceğini bildirdi. Netanyahu, 400.000 İsrailli’nin tatil yeri aradıklarını söyleyip Tel Aviv-Atina arasında ortak turizm paketi hazırlamayı önerdi Papandreou’ya.
Yunanistan’ın İsrail’le ilişkileri geliştirmesinin bir nedeni de Kıbrıs’ın geleceği hakkında Türkiye ile yaşadığı ihtilafta Washington’ın desteğine ihtiyaç duyması ve İsrail’le işbirliğinin ABD’deki itibarına katkı sağlayacağını varsaymasıdır.
Yunanistan-İsrail ilişkilerini başdöndürücü hızla iyileştirmek odak noktasındaysa da gerçekte çoğu Balkan devleti artık İsrail’le ilişkileri beslemeye bir hayli ilgi gösteriyor ve Siyonist teşekküle stratejik hizmet sunmak için birbirleriyle yarışıyorlar.
Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov birkaç ay önce İsrail’i ziyaret etti ve Netanyahu’ya İsrail Hava Kuvvetlerinin Bulgaristan hava sahasını kullanmasını önerdi. Borisov, oldukça olağandışı bir şekilde, zamanın Mossad şefi Meir Dagan’la bir toplantı yaptı ve İsrail’e güvenlik ve istihbarat işbirliği teklif etti. Bulgaristan başbakanı, Dagan’ı Sofya’ya davet etti ve Bulgaristan gazetelerinin Mossad yetkilisiyle yaptığı toplantı fotoğraflarını yayınlamalarına izin verdi ki herhangi bir Mossad şefinin yabancı bir ülkeyi ziyareti duyulmamış bir haberdi. Doğal olarak, Borisov bunun karşılığında bir şeyler istiyordu: Bulgaristan’ın ileri sanayi teknolojisi geliştirmesine yardım edilmesini ve daha önce Türkiye’yi ziyaret eden İsrailli turist pastasından pay istedi.
İsrail-Yunanistan-Bulgaristan arasındaki yakın ilişkiler Romanya’da da fark edildi; Romanya, hava sahasını Yunanistan’dan önce açmıştı İsrail’e. Fakat bir yıl önce bir İsrail helikopteri havada infilak edip İsrailli pilotlar öldüklerinde işbirliği sona ermişti. Bu arada, Slovenya, Hırvatistan ve Makedonya, İsrail’le ilişkileri iyileştirmeye ilgi duyduklarının işaretini verdiler.
Balkan devletleri, Arap Birliği’nin Eylül ayında Filistin devletinin BM üyeliğinin tanınması talebini reddeden İsrail-ABD duruşunu destekleyecek gibi duruyorlar.
Kaynak: El Ahram
Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı