İsraillilerle Filistinliler arasındaki iki devletli çözüm görüşmelerinde süregelen çıkmaza şimdi bir de, Mossad’ın Hamas komutanı Mahmud el Mabhuh’u Dubai’de öldürdüğüne dair iddiaların ardından yaşanan diplomatik kriz eklenmiş durumda. Fakat ihtilaf histerisi ve sonucunda yaşanan drama, çözüm yönünde dikkatli adımlar atmaktan daha çekici bulunuyor.

Konu İsrail ve bölgesel komşularıyla ilgili olduğunda, sık sık aşılamaz gibi görünen bir ihtilafta, kavgacı bir dil genellikle barış çabalarını öldürüyor. Fakat İsrail-Suriye cephesindeki potansiyel bir açılım ilgi gösterilmeyi hak ediyor; zira böyle bir açılım, yorgunluğun ve kinizmin acısını çeken bir sürece hareketlilik kazandırabilir.

Muallim’in planı çoktan hazır
Potansiyel Suriye-İsrail müzakereleri konusunda kısa süre önce yaşanan öfke, hem karşılıklı güvensizliğin boyutunu, hem de iki eski düşman arasındaki yanlış anlaşmanın ne kadar tehlikeli olduğunu ortaya çıkardı. Söylem savaşı, İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak’ın Suriyelilerle barış görüşmelerini yeniden başlatmanın hayati önem taşıdığını, görüşmeler başlatılmazsa bir savaşın çıkabileceğini ilan etmesinin ardından alevlendi. Barak’ın açıklamaları Şam’da bir savaş tehdidi olarak algılandı.

İsrail savunma bakanı bu olaydan kısa süre sonra da şöyle konuştu: “Burası zorlu bir bölge ve kimse zayıflara şefkat göstermiyor.” Bu açıklamanın arkasında şu inanç yatıyordu: Eğer sözcükler kurşun gibi kullanılırsa, düşman masaya ihtilafı tırmandırmaya daha yatkın bir halde gelecektir. Siyasetin sık sık maçoluk koktuğu bir bölgede, sadece güçlülerin kazanabileceğine dair inanç yaygın. Bölgedeki modele göre, güvenliği sadece demir yumruk getirecektir ve dolayısıyla savaşların travmatik sonuçları konusunda hiçbir hesap yapılmıyor. İhtilafın yol açıtğı meşru şikâyetleri ele almak derhal zayıflık olarak reddediliyor; her halükârda, kimse karşı tarafı dinlemediğinden bu şikâyetlerle ilgilenmek imkânsız.

Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim’se barış görüşmelerinin canlandırılması konusunda çok farklı bir yaklaşım ortaya koyuyor. Aralıkta benim ve başka meslektaşlarımın katıldığı bir görüşmede Muallim şöyle konuştu: “Barış sağlanması için İsrail’in, Suriye’nin Golan Tepeleri’nin her santimetrekaresinde hakkı olduğunu kabul etmeye hazır olması gerekiyor, fakat biz görüşmek istiyoruz.” Muallim şöyle devam etti: “Bu topraklar bizim için kutsaldır ve bir onur meselesidir.”

Muallim, İsrail’in 1967 savaşında ele geçirdiği Golan Tepeleri’ni kendisine geri vermesi için Suriye’nin adım adım ilerleyecek bir yaklaşıma hazır olduğunu söyledi. Dışişleri Bakanı şöyle diyordu: “Çekilme aşama aşama gerçekleşebilir, her aşamada normalleşme ilerletilebilir. Golan’ın yarısının verilmesi düşmanlığın sonlandırılmasına yol açabilir; dörtte üçünün verilmesi İsrail’in Şam’daki ABD elçiliğinde bir çıkar ofisi açmasıyla sonuçlanabilir; tam çekilme de İsrail‘de bir Suriye elçiliğinin kurulmasının önünü açacaktır. Muallim, Suriye’nin Hamas ve Hizbullah’a verdiği destekle İran politika-sı gibi kilit önemdeki meselelerinse ancak çekilmeden sonra ele alınacağını söyledi.

Suriyeliler, Türkiye üzerinden yapılacak dolaylı görüşmeleri tercih ediyor; Türkiye 1967 sınırının tanımlan- ması üzerine şimdiden çaba göstermiş durumda. 1967 sınırına dair bu çözülme-miş sorun, Tebariye Gölü’nün kıyılarını kimin kontrol ettiğini belirleyen sınır çizgisiyle ilgili.

Muallim bir sonraki aşamanın, ‘güven-lik endişelerini ele almak için ABD’yle doğrudan görüşmeleri içereceğini’ ve ‘buradaki kilit meselenin, Amerikan uçaklarının güvenliği sağlamak için Golan üzerinde uçması’ olduğunu belirtti.

Suriye’nin bakış açısına göre Türkiye dürüst bir arabulucu. Fakat İsrail-Türkiye ilişkilerinin Gazze savaşının ardından bozulması ve son diplomatik ağız dalaşı, Türkiye’nin bir arabulucu olarak iyi niyetinin İsrail tarafından tanınması açısından pek hayra alâmet değil.

Suriye’nin, Golan geri verilmeden Hizbullah ve Hamas’la ilişkisinde bir değişikliği müzakere etmeme ısrarı da İsrail için özellikle yenilir yutulur cinsten değil. Bunun sebebi de şu: İsrail Suriye’nin, bu gruplara giden İran silahlarına bir koridor sağlanmasında aktif bir rol oynadığına inanıyor.

Şiddet her an tırmanabilir
Suriye ve İsrail Golan üzerine bir anlaşmaya ilk ivmeyi vermeyi başarabilirse, yöneticilerin bakış açısı büyük ölçüde değişebilir. Suriye’nin Hamas ve Hizbullah’la İsrail arasında potansiyel olarak oynayabileceği arabulucu rolü, bu taraflar arasında uzun vadeli bir ateşkes ve hatta kalıcı bir çözüm ihtimalini artıracaktır. Meşru bir sürecin yokluğunda, şiddetin tırmanması tehlikesini içeren geçici bir sessizlik dönemi yaşanacak, aldatıcı kurgusal hava devam edecektir.

İhtilaflarda çok sık görüldüğü üzere, sorun nihai sonuçtan değil, çözüme giden yolun bulunamamasından kaynaklanıyor. Bunun öncelikli sebebi de, barış çabalarına olumsuz bir tonun hâkim olmasına yol açan sonsuz güvensizlik ve şüphe. Bir süreci ayakta tutmak ve tehlikeli şekilde hızla öfkelenen şahısları sakinleştirmek açısından faal bir üçüncü tarafın arabuluculuğu, tam da bu şartlar alkında hayati bir önem kazanıyor. Türkiye ve ABD şimdi çok aktif bir rol oynamalı. (Britanya merkezli düşünce kuruluşu Oxford Araştırma Grubu’nun Ortadoğu programının yöneticisi, 26 Şubat 2010)

 

Kaynak: Radikal