Ortadoğu denklemindeki bilinmeyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Dünün iflah olmaz düşmanlarının ortak paydada buluştuklarını, dünkü dostların kıran kırana mücadeleye girdiklerini görüyoruz.

Suriye dosyası sözkonusu olduğu zaman, Batı cephesinde, Fransa inisiyatifiyle dikkate değer gelişmeler oluyor. Ankara-Washington hattındaki kamuoyuna yansıyan ve yansımayan girişimlere Paris'ten önemli destek geldiği de görülüyor.

BM Güvenlik Konseyi'nin dönem başkanı Fransa, Suriye muhalefeti üzerindeki gücünü de kullanarak süreci hareketlendiriyor. 30 Ağustos'ta New York'taki Dışişleri Bakanları'nın randevusu öncesi "uçuşa yasak bölge" konusu, Fransız Savunma bakanı ve Paris'te konuyu gündeme getiren Suriyeli muhalifler aracılığıyla gündeme alındı.

Ankara'daki ABD-Türk teknik müzakereleriyle eşzamanlı olarak Paris'ten bu açıklamaların gelmesi çok anlamlıydı.

Uçuşa yasak bölgenin "insani" nitelikli olması gerektiğinin altının çizilmesi ve Türk sınırından Halep'e kadar olan bölgeyi kapsayabileceğine dair "nokta tahminler"de bulunulması da dikkat çekiciydi.

Bu açıklamaların, New York'ta krizin insani boyutunun tartışılacağı toplantı öncesi gelmesi de, ister adına uçuşa yasak bölge, ister tampon bölge deyin, o "bölge"nin insani yardım dosyasında tartışılacağını gösterdi.

Peki tüm bunlar olurken, birbiri ardına gelen İsrail'in İran'ı vurabileceğine dair haberlere ne diyorsunuz?

Öngörülerimde zaman zaman yanıldığımı itiraf edeyim ama, şu konjonktürde, bu olasılığın pek de mümkün olmadığını en iyi İsrail yönetimi biliyordur herhalde.

Peki neden bu haberler pompalanıyor?

Suriye'ye askeri bir müdahaleyi istemeyenlerin başında İsrail geliyor kanımca. Bırakın müdahaleyi, Türkiye'nin kontrolü daha fazla ele geçirmesi, ABD-Fransa ikilisiyle ortak projeler üzerinde çalışması bile İsrail'i rahatsız ediyor.

Sanki İsrail'den pompalanan bu haberler, biraz suyu bulanıklaştırmak amaçlı gibi geliyor...

'ABD neden Suriye'ye müdahale etmemeli?'

Bu başlık Prof. Henry Barkey'den.

Washington Post'ta yayınlanan makalesi, benim posta kutuma da düştü. Suriye'ye yönelik olası bir ABD müdahalesine karşı yazıda, Irak'a yapılan askeri müdahaleden çıkan derslerden girmiş, işin yerel unsurlarca tamamlanması gerektiğinden çıkmış.

Ama yazının özeti, kanımca tek cümlede gizliydi.

"Kuzey Afrika'da Arap Baharı'nın sonucunda başa gelen iktidarların ABD yanlısı olmadıkları"na vurgu cümlesi önemliydi.

Arap Baharı diye tanımlanan sürece dair Batı'da bazı çevrelerdeki hayal kırıklığını çok iyi anlatan bir yazı.

"Irak'tan sonra bir başka Müslüman ülkeye ABD müdahale ederse, Müslüman karşıtı olarak algılanır" cümlesi ise, af buyursun ama, bence kendisinin de pek inanarak yazdığı bir ifadeye benzemiyordu.

Özellikle de Beşar Esed'i tüm katliamlarına karşın orada tutan şeyin, Batı'daki İslamofobi'nin kaymağını yemesi olduğunu düşündüğümüz zaman.

Yazı, Obama yönetimine "Suriye politikanı netleştir ve kamuoyuyla paylaş" çağrısıyla bitiyor.

Bence bu yazıyı, sadece Türkiye'yi de çok iyi tanıyan Prof. Barkey'in değil, İsrail-ABD ekseninde hatırı sayılır bir çevrenin de görüşleri olarak okumak gerekiyor.

Kaynak: Star