BM'nin İsrail'i kurmasının ertesi günü ülkenin ilk devlet başkanı Chaim Weizmann, 'Deneme ve Yanılma' adlı hatıratının üzerinde çalışmaya vakit buldu. O satırlarda bugünün İsrail liderlerine bir uyarıda bulunuyordu: "Eminim ki dünya Yahudi devletini Araplarla ne yapacağına göre değerlendirecek." Tarih 30 Kasım 1947'ydi.

Weizmann şaşırtıcı ölçüde parlak ve çokyönlü biriydi (kimyager, diplomat, devlet adamı), fakat belki de en gizemli yeteneği işte bu kâhinliğiydi.

Geleceğe bakıp İsrail siyasetinin son dönemde geçirdiği çirkin değişimi ve ülkenin 1.3 milyon Arap'ı hakkında iğrenç sözler söylemenin kabul edilebilir hale geleceğini gördü. "Yahudiler ve Araplar için ayrı ayrı yasalar olmamalı" diye yazıyordu hatıratında.

Şu an İsrail'in en önemli siyasi liderlerinden biri olan Avigdor Lieberman Weizmann'ın ikazından bihaber olabilir. Lieberman'ın partisi Evimiz İsrail son seçimden üçüncü sırada çıktı, bu da yeni hükümetin parçası olmasının neredeyse kesin olduğu anlamına geliyor. Lieberman'a geneldle 'milliyetçi' deniyor. Belki öyledir, fakat aynı zamanda Arap karşıtı bir demagog.

Lieberman'ın antipati duyduğu Araplar İsrail'in geleneksel düşmanları değil - ne Gazze'de, ne Batı Şeria'da ne de Ortadoğu'nun başka bir köşesinde yaşıyorlar. Onun gözünü diktikleri, nüfusun yaklaşık beşte birini oluşturan İsrail Arapları, yani kendi vatandaşları. Bazılarının ikili bir bağlılık içinde olduğu doğru ve çoğunun gerçek bir öfke taşıdığı da doğru. Özünde Lieberman onları şu an işgal altındaki Batı Şeria'da kışkırtıcı bir biçimde yaşamakta olan Yahudi yerleşimcilerle mübadele etmek istiyor. Yarısı itibarıyla iyi bir fikir.

Fakat Lieberman'ı İsrail siyasetinin ön sıralarına fişek misali yükselten fikrin diğer yarısı, yani İsrail'i Araplardan temizleme düşüncesi. Kuşatma altında hisseden seçmenler sağa kaydı. Merkezci Kadima seçimi kılpayı kazandı ama asıl güç kazanan sağ oldu. Şu an hükümeti kurmaya çalışan müstakbel başbakan Kadima'dan Tzipi Livni değil, Likud'dan Binyamin Netanyahu.
Lieberman bu hükümetin parçası olmamalı.

İsrailli Araplar karmaşık bir mesele. Yahudi değiller, fakat onlardan Yahudi devletine sadık olmaları bekleniyor. Onlar Arap, fakat onlardan Arap kardeşleri İsrail tarafından topa tutulurken (Gazze'de olduğu gibi) öylece seyretmeleri bekleniyor. Yine de İsrailli Araplar, garip bir biçimde, İsrail'in en iyi tarafını da temsil ediyor sayılmalı. Oy verebiliyorlar. Mecliste sandalyeleri var. Başka tüm Arap ülkelerinde sahip olacaklarından çok daha fazla sivil hakka sahipler. Gurur kaynağı olmalılar. Sivil özgürlükleri, hayat standartları, siyasete katılımları, dünyaya İsrail'in ne tür bir ülke olduğunu göstermeli. Weizmann'ın istediği de buydu.

Weizmann hayalci falan değildi. Yaşadığı 20. asır, hızla tarihin en kanlı asrı haline geldi. Dünya bir soykırım, etnik temizlik ve nüfus mübadelesi orjisini daha yeni sona erdirmekteydi - Rumlarla Türkler, Almanlarla Polonyalılar yer değiştirdi; on yılların için için kaynayan husumeti Holokost'la doruğa çıktı ve bunu milyonlarca etnik Alman'ın Doğu Avrupa'dan sürülmesi izledi. Pakistan ve Hindistan da benzer biçimde kuruldu - milyonlarca kişi mübadeleye tabi tutuldu. Vaktiyle işte bunlar oldu.

İsrail de bir yanıyla etnik temizlik uyguladı -bütün o Filistin mülteciler nereden çıktı sanıyorsunuz? Fakat bu teşebbüs hem kaotikti ve şimdi görebildiğimiz üzere, tamamen başarılı olmadı. Daha önemlisi, bu mefhum Siyonist yapının Weizmann gibi önde gelen liderleri tarafından lanetlendi. Dünyanın etnik azınlıkları temizleme yöntemi, bu temizlikten payına en büyük acılar düşmüş azınlık tarafından uygulanamazdı.

Dünyanın sabrı tükeniyor
Dünyanın İsrail'den bıkmakta olduğu açık. Sorunları çözülemez görünüyor. Ateşli tenkitçileri İsrail'in orantılılık zehrini yuttuğunu söylüyor - bir füzeye karşı bir füze, bir rokete karşı bir roket. Başka türlüsü 'devlet terörizmi'ne giriyor. Kazanmanın her şey olmadığı, asıl meselenin zarafetle kaybetmek olduğu görülüyor.

Lieberman'ın söylemi Amerikalı Yahudiler arasında bir miktar endişeye sebep oldu, fakat her zamanki gibi liderleri ağzını açmıyor. Doğruyu söylemek için Weizmann'ın hatıratının 461. sayfasını açıp İsrail'in kurucu atalarının zihninde ne olduğunu görmeliler. İsrail toprağı barışla mübadele edebilir, Arapları Yahudilerle edemez. Böyle yaparsa, sadece onların vaktiyle yaşadığı yerde değil, bir zamanlar kendi değerlerini sakladığı yerde de boşluk bırakmış olacaktır. (24 Şubat 2009)

Kaynak: Radikal