Birkaç yıl önce bir TV programında, İstiklal Mahkemelerinin haklılığını savunan muhatabıma bu mahkemede yargılanmak isteyip istemeyeceğini sormuştum. Aklı başında biri olmalı ki, istememişti.
Madem o kadar âdil bir mahkemeydi, o zaman neden kendiniz için istemiyorsunuz?
Türkiye sağlıklı bir akla sahip olacaksa hafızasındaki karanlık kısımları aydınlatmak ve geçmişiyle bir şekilde yüzleşmek zorundadır. Özellikle de Takrir-i Sükûn dönemindeki İstiklal Mahkemeleri kararlarının keyfi ve siyasi olarak alındığı o kadar açıktır ki, bir eski bakanla iki milletvekili 15 yıl hapis cezasına itiraz edince idam edilmişlerdi.
Nitekim Şevket Süreyya Aydemir, Suyu Arayan Adam adlı hatıralarında İstiklal Mahkemelerine hakim olan hukuksuzluğu çarpıcı tablolar halinde aksettirmiştir.
Tutuklu Aydemir Hacı Bayram'daki İstiklal Mahkemesi'nin ikinci kat merdiveni başındaki şahit olduğu bir sahnede iri yarı, pehlivan yapılı bir mahkeme üyesi karşısındaki hasır şapkalı gencin yakasına yapışmıştır. Onu tartaklarken şöyle bağırmaktadır:
"Nedir bu kepazelik? Bu şapka da ne oluyor? Baban da mı şapka giyerdi? Anandan mı şapkalı doğdun?"
Arkasına kuvvetli bir tekme yiyen genç, merdivenlerden aşağı yuvarlanırken mahkeme üyesi hızını alamayıp küfürler eder. Şapkayı erken giyerek rejime hulus çakacağını zanneden gençse kendisini güç bela sokağa atar. İsmi Hikmet Şevki'dir ve bir gazetenin adliye muhabiridir. DEVAMI>>>