İran'daki gelişmeler Türkiye'de de yakından izleniyor. Ancak, tespitler ile temennilerin burada da karıştığı görülüyor. Bu konuyu bile Türkiye'deki mücadelenin malzemesi haline getirmeye çalışanlar var. Peki, İran'da ne oluyor?
Basit ancak bilinçli bir internet taraması yapanlar, bu arada biraz da yabancı dil bilenler, İran'da olanlar hakkında adeta bir bilgi seliyle karşılaşırlar. Bu selin kaynakları ise hem İran'ın içinde hem de dışında.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında rejimin interneti bloke etmeye çalışması ve yabancı basına yasak getirmesinin nedeni de zaten bu bilgi seli. Bizim yazılıp söylenenlerden çıkarabildiklerimize gelince, bunları şu şekilde sıralayabiliriz:

Hile karıştığı kesin
1- Cumhurbaşkanlığı seçimlerine çeşitli şekillerde hile karıştırıldığı kesin. Ülkenin fiili lideri olan Ayetullah Ali Hameney'in bazı sandıkların yeniden sayılmasını istemesi de bunu gösteriyor.
Ancak, İran'a sempati duymayan bazı Amerikan araştırma şirketlerinin seçim öncesi araştırmaları bile Ahmedinecad'ı açık ara önde gösteriyordu. Bu nedenle, seçmenin yüzde 85'inin oy kullandığı bu seçimleri -ilan edilen düzeyde olmasa bile- Ahmedinecad'ın kazandığı söylenebilir.
2- Seçimler demokratik bir ortamda yapılmadı. Ülkenin ruhani ve fiili lideri Ayetullah Ali Hameney'in seçim öncesinde Ahmedinecad'a işaret etmesi bunun bir göstergesi. Eğitimsiz kırsal kesim ile kentlerdeki alt sınıfların bunu, kime oy verileceklerine dair bir "dini emir" olarak algılayacakları başından biliniyordu. Devrim Muhafızları'nın, eğitimli orta sınıfı temsil eden reformculara dönük tehditleri ise birçok kişiyi korkutacak düzeydeydi.
Rakiplerin, seçim kampanyaları sırasında mitinglerde ve televizyondaki açık oturumlarda görülmemiş şekilde açık konuşabilmeleri ise İran açısından bir yeniliktir. Seçim sonrasındaki olayları da gözeten mollaların, bu açılımın yeşermesine izin vermeyecekleri ise internete ve basına getirdikleri yasaklardan belli oluyor.

Musevi 'Batı yanlısı' değil
3- Seçimlerde Ahmedinecad'ın karşısına çıkan ve ilan edilen sonuçlara göre yenilen reformcuların adayı Mir Hüseyin Musevi'nin "ABD'nin" veya "Batı'nın adamı" olduğu savı yanlış. İslam devrimi sırasında Ayetullah Humeyni'ye yakın duran ve uzun yıllar başbakanlık yapmış olan Musevi'nin İslam devrimine karşı herhangi bir duruşu yok.
Musevi'nin öngördüğü reformlar da İslami rejim çerçevesindedir ve ülkedeki eğitimli orta sınıfın sosyal özlemlerini yansıtmaktadır. Özetle, Musevi, İslami rejimi tehlikeye sokacak biri değil. Önceki gün için planlanan büyük protesto mitingini iptal etmesi de bunu gösteriyor.
4- İranlılar genelde vatansever ve dindardırlar. Bu seçimlerdeyse dinden çok sınıf çatışması yaşandı. Bir anlamda, Aysun Kayacı'nın "dağdaki çobanı" ile üniversiteliler ve varlıklı olup da yurtdışına gidip gelebilen orta sınıf mensupları çatıştı. Aşırı erkek egemen toplumun eziyetlerinden usanan eğitimli kadınlar ise ön plandaydı. 

Ahmedinecad rahat değil
5- Sosyal reform beklentileri olan bu eğitimli sınıfın varlığı, rejimi ellerinde tutan mollalar açısından bir açmazı temsil ediyor. Gözlemciler, bu sınıfın taleplerinin belli ölçülerde karşılanmaması halinde, İran'ın Batı'ya doğru yeni bir beyin göçü dalgasıyla karşı karşıya kalacağını belirtiyorlar.
Güçlerini eğitimsiz kitlelerden alan mollaların, ülkeyi profesyonel orta sınıftan iyice mahrum bırakıp, zaten kötü olan ekonominin daha da kötüye gitmesine ne kadar göz yumabilecekleri ise açık bir soru. Bazılarına göre, mollalar önümüzdeki dönemde bu somut "dünyevi" meseleler üzerinde çok daha fazla durmak zorunda kalacaklar. Bu nedenle Ahmedinecad'ın ikinci dönemi, kendisi açısından çok da rahat olmayacak.
Her halükârda önümüzdeki günlerde, haftalarda ve aylarda İran'daki gelişmeleri yakından takip etmemiz gerekecek. Ancak bunu yaparken doğru görüntüye ulaşmak için tespitlerle temennileri birbirinden ayırmamız şart.

Kaynak: Milliyet