İran için işgal değil, nükleer tesislerin ve balistik füze rampalarının vurulması söz konusu. Bu gizlice, birdenbire olacak.

Salı günü Radikal’de çıkan ilk yazının konusu, İran’a karşı düzenlenecek askeri müdahale için düğmeye basıldığının ciddi kanıtları olduğu üzerineydi. Aynı gün Al-Quds Al-Araby de başyazı olarak çok benzer bir perspektiften aynı gidişatın başladığını yazdı. 8 Aralık’ta bu başyazı Radikal’de akıcı bir tercümeyle yayımlandı.

Konu çok incelikli. Anımsamakta da yarar var. İran’ın nükleer bomba yaptığına dair kanıtlar ikna edici olgunluğa ulaşmış durumda. İranlı diplomatların bu süreci reddetmesi, uranyum zenginleştirmek için birçok tesis kurması ve bu tesisleri askeri olarak en kolay savunulacak mekânlara yerleştirmesi, kontrollere izin vermemesi ve hatta askeri bir müdahaleye karşı azami bir tepki vereceğini açıklaması gidişatın yönünü net bir şekilde ortaya koyuyor.

İşin en üzücü tarafı, ABD ve İsrail’in böyle bir plan olmadığını durup dururken her yerde ve hatta yerli yersiz hatırlatmaları. Açık işgallerde şaşırtmaca olmaz. Bush, Irak’ı işgal edeceğini söylemişti. Muhtıra verdi. Saddam dinlemedi. Bush adım attı.

İran için işgal değil, nükleer tesislerin ve balistik füze rampalarının vurulması söz konusu. Bu gizlice, birdenbire, beklenmedik bir anda yapılacak bir askeri harekât olacaktır. Bir sabah uyandığımızda öğreneceğimiz bir saldırı. Bu nedenle sanki yokmuş gibi davranılıyor.

Sonuçları ne olur?

Birçok İranlı masum hayatını kaybeder. İran ciddi bir ekonomik ve siyasi güç kaybeder. Eğer uranyumu zenginleştirme konusunda ileri gittilerse üzerine bir de çevre felaketi eklenir.

İran eski devlettir, geleneği güçlüdür. Ortadoğu’da Batı tarafından sömürgeleştirilemeyen Türkiye’yle birlikte tek devlettir. Elindeki askeri imkânlarla İsrail’e saldırmakta beis görmeyecek, hatta daha önce de açıkladığı gibi İsrail’i koruma amaçlı kullanılacak radar sistemine dahil olduğumuz için Türkiye’yi de saldırganlıktan sorumlu tutacaktır. Suriye, Lübnan ve Irak’taki etkisini, siyasi ve ekonomik pazularının son haddine kadar kullanıp İsrail’e en ağır darbeyi indirmek için elinden geleni yapacaktır.

Dış siyasette sonuç alamaz, o başka. Birçok dış politika hamlesi iç siyaset gözetilerek atılır. İran’da reformistlerin gücü arttıkça, İran dış siyaseti şahinleşir. Bu nedenle rejim değişikliği ya da rejim içi değişikliğini engellemek için İran dışarıya karşı daha da şiddetli bir tepki verecektir. Eğer saldırı olursa bunu yapmak için kendine göre meşru bir nedeni de olacağından, saldırı sürecini iç siyaset ve dış siyaset açısından bir ölüm kalım savaşı olarak algılayacaktır.

Türkiye açısından da sonuç korkunç olur. İlk etkilenecek iki şey, Türkiye’nin en güçlü ve en zayıf yanı olacaktır. Turizm baltalanır, Kürt sorunu iyice çözümsüz hale gelir. Turizmin neden zayıflayacağı aşikâr. Yanı başında nükleer tesisleri bombalanmış bir ülkenin plajlarında siz güneşlenir misiniz? Yıllarca sürecek bir durgunluk beklemek yanlış olmaz.

Kürt sorunu ise şiddetin egemen olduğu bir coğrafyada zaten barış yolundan çıkmış bir güzergâhta ilerlerken daha da müşeddit tavırların hâkim olduğu bir yöne evrilecektir. Savaş, silah ticareti, arz fazlası, fiyat azalması demektir. Silahlar ortalığa saçılınca onu kullanıp güya güzel bir dünya kurmaya heveslenenler artacaktır.

DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ