İranlıların cumhurbaşkanlığı seçiminde rekor oranda katılım sağlaması bekleniyor. Birçoğu için bu seçim hükümetin İran'ın 'en özgür ülke olduğu' iddiasına yönelik turnusol testi olacak. Resmen seçim konusu olmasa da, İran'daki insan haklarının geleceği çok önemli bir dönüm noktasında. Son dört yılda (ve bilhassa Obama yönetiminin göreve başlamasından beri) 'dünyaya iyilik ve adalet' getirmeye çalıştığını söyleyen Tahran, insan hakları savunucularına yönelik tacizleri artırdı. Bu yönde yaptıklarıyla bizzat kendi yasalarının bazılarını çiğnemekle kalmadı, 1998 tarihli İnsan Hakları Savunucularına Dair BM Deklarasyonu gibi taraf olduğu bazı anlaşmaları da ihlal etti.
Bürolar basılıyor, polis izliyor
Bu tür saldırılar sık sık kadınları hedef alıyor. Onların tek 'suçu' daha demokratik bir sistem için yorulmak bilmeden çalışmak. Sadece son iki yılda, 50'den fazla kadının savunmasını yürüttüm. Bu kadınlar, daha az ayrımcı yasalar, temel siyasi haklarını kullanmak ve basın özgürlüğü için yürüttükleri çabalardan dolayı haksız şekilde hapse atıldılar veya tutuklandılar. Birçok kadın için durum zor. BBC ve Ulusal Kamu Radyosu için çalışırken ABD için casusluk yaptığı gerekçesiyle nisanda sekiz yıl hapse çarptırılan İranlı-Amerikalı gazeteci Roxana Saberi'nin davasını ele alın: Aleyhinde hiçbir kanıt yoktu, dahası kendisini savunma hakkı bile verilmedi. (Başvuru üzerine cezası iki yıla indirildi, ertelendi; ardından serbest bırakıldı ve ABD'ye döndü.)
Hukuk sisteminde reform ve kamuoyunun kadınlara karşı ayrımcılık konusunda eğitilmesi için mücadele eden bir taban hareketi olarak Bir Milyon İmza Kampanyası başlatan genç kadınlar üzerinde çok büyük hükümet baskısı var. Bugüne dek imza topladılar (imzacıların birçoğu İranlı erkekler) ve binlerce kişiyle hukuk reformunun önemi hakkında görüştüler. Bu çalışma, canlı bir sivil toplumun İran'da değişim açısından nasıl katalizör rolü oynadığının güçlü bir örneği. Ancak hükümete göre bu, fazla güçlü bir çalışma. Hükümet bu kadınlara yönelik bir karşı kampanya başlattı ve onlarcası hapsedildi, taciz edildi ve ülkeden ayrılmak için seyahat belgesi alamadı.
Uluslararası planda İran'daki insan hakları savunucularının çoğundan daha fazla tanınsam da, hükümetin gazabından ben de muaf değilim. Aralıkta polis İnsan Hakları Savunucuları Merkezi'nin bürolarını kapattı. Polisin gayrimeşru gerekçesi, başkanı olduğum merkezin izinsiz faaliyet gösterdiği yönündeydi. Ertesi hafta hükümet görevlileri avukatlık büromu bastı ve bilgisayarlarımla dosyalarıma el koydu. Kısa süre sonra da polis, bir grup 'göstericinin' evime ve büroma saldırmasını öylece seyretti. Daha fazla yasal hak isteyen kadınların örgütlediği barışçı protestoların polisin tutuklamaları ve şiddetiyle
sona ermesi üzüntü verici - polisler, evimin dışında şiddet içeren gösteriler yapılırken kafalarını başka yöne çeviriyor.
Seçimler yaklaşırken endişe verici olan, özgür seçim yapılmasını sağlamak için çalışanların da hedef alınması. Özgür, Sağlıklı ve Adil Seçimleri Savunma Komitesi üyesi Mehdi Mu'temdi-Mehr tutuklandı. Birçok kişi seçimin özgür veya adil olmayacağından korkuyor.
Bana sık sık seçimleri soruyorlar; bence kimin kazanacağı aslında önemli değil. Bir avukat ve kariyerini İran hukuk sistemi için ve içinde mücadele ederek geçirmiş biri olarak, İran'da insan haklarının korunmasının yasallığı konusunda daha fazla endişeliyim. Siyasetçiler gelir ve gider, fakat işleyen ve adil bir hukuk sistemi daha fazla insan hakları için uzun vadede halkın garantisidir.
2010'da İran, BM'nin insan hakları konusundaki Evrensel Dönemsel Değerlendirmesi'ne konu olacak. Burada dile getirilen en önemli hususlardan biri, yetkililerin insan hakları savunucularına davranış biçimleri olacak. Bu hafta Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'a İnsan Hakları Savunucuları Merkezi'ni tekrar açması ve sivil, siyasi ve insan hakları eylemcilerine yönelik saldırıların sona erdirmesi çağrısında bulundum.
Yeni kuşak umut vaat ediyor
2005'te İran'ın 'uyanış' süreci yaşadığını, derin değişimden geçtiğini yazmıştım. Hükümetin gazetecilere ve insan hakları savunucularına son saldırıları kabul edilemez, fakat bu saldırılar halkı tercih ettiği yoldan döndüremeyecek. İranlılar haklarını koruyan bir sistemi hak ediyor. Bu cesur eylemciler kuşağının, ülkemizi geri bırakmaya ve ilerlemek için ter dökenleri önlemeye çalışanların mantıksız eylemlerine izin vermeyeceğinden eminim. Bu kolay değil, ama değerli yollar nadiren kolaydır. (İranlı avukat, 2003 Nobel Barış Ödülü sahibi, 11 Haziran 2009)
Kaynak: Radikal