Irak’ta hükümet kurma çalışmaları diğer ülkelerdekiyle kıyaslanacak olduğunda iki fark olduğu görülür: Hükümeti kurmak için gerekli olan zamanın uzunluğu ve yabancı ülkelerin nüfuzu.

Iraklı politikacıların ve heyetlerin 7 Mart 2010’dan beri bölge ülkelerine yaptığı ziyaretlerin sayısı hayret vericidir. Gazete manşetleri her gün Iraklı politikacılar ve bölge liderleri arasında yapılan toplantıları haber veriyor. Yahut bir politikacıyı televizyonda kendi parti üyelerinin yabancı bir ülkeyi ziyaretini haklı kılmaya çalışırken aynı zamanda, destek elde etmek için yabancı bir ülkeyi ziyaret eden muhalifleri Irak çıkarlarından taviz vermekle suçlarken görmek sıradan bir vakadır. Başbakan Nuri el Maliki bir televizyon söyleşisinde, bölge ülkelerinin Irak siyasi partileri üzerindeki nüfuzlarının çatışan çıkarlardan dolayı hükümet kurma çalışmalarını karmaşıklaştırdığını söyledi. Çeşitli siyasi partilere mensup politikacılar pek çok konuda birbirlerinden farklı düşünürler ama bu gözlemi paylaşırlar.

Saddam Hüseyin rejiminin 2003 yılında çöküşünden sonra bölgedeki Arap ülkelerinin çoğu Irak’taki siyasi değişimi memnuniyetle karşılamadı. Halen pasif gözlemciler olmayı tercih ediyorlar. İran ve Türkiye ise farklı şekillerde de olsa Irak’ta devreye giriyorlar. Irak’taki güvenlik 2008’den beri iyileşmeye başladı ve Irak’ın hayatta kaldığını, Irak’ta devreye girmeme politikaları yüzünden treni kaçırmakta olduklarını gören Arap ülkeleri de Irak’la etkileşime geçtiler. Nihâi amaçları, Irak genel seçimlerini etkilemek ve kilit kurumlara kendi müttefiklerini yerleştirmek. Sıradan gözlemci için bugün Irak siyaseti, pek çok oyuncunun bulunduğu bir siyasi satranç tahtasıdır: ABD, İran, Türkiye ve Arap devletleri.

Durum böyle olsa da her şey göründüğü kadar kasvetli değildir. Üç nedenden dolayı. Birincisi, Irak siyasi partileri üzerindeki dış güç etkisinin kendi sınırları var. Doğru, dış bir güç, muhalif olduğu bir adayın tekerine çomak sokabilir. Ancak hiçbir dış gücün tek başına kendi müttefikinin kazanmasını sağlayamayacağı da doğru. ABD tüm kaynaklarına rağmen Irakiye koalisyonu ile Hukuk Devleti arasında bir ittifak oluşturarak planladığı hükümeti kuramadı. Washington’ın Sadr taraftarlarını kilit makamlardan uzak tutma planları da işe yaramıyor gibi. İkinci büyük oyuncu olan İran ise Şii partilerin birleşmesini ve başbakanlık için tek bir aday çıkarmalarını sağlayamadı. İran’ın Irak’taki en yakın müttefiki Yüksek İslam Konseyi şu an İran’ın hükümet kurma planları önündeki başlıca engellerden biridir. Arap ülkelerinin İyad Allawi’yi başbakanlığa getirme manevralarının işe yaramayacağı da yaygın bir kabuldür.

İkincisi, Irak ile bölge ülkeleri ve diğer ülkeler arasındaki karşılıklı etkiyi uzun vadede ekonomik ve jeopolitik gerçekler tayin edecektir yoksa mevcut siyasi bölünmüşlüğün yarattığı müdahale fırsatları değil. Irak’ın birkaç yıl zarfında nüfuzlu bir bölgesel güç olarak yükseleceğini öngörmek güç bir iş değildir.

Üçüncüsü, Irak hükümetinin kurma çalışmalarında yabancıların devreye girmesi, tüm olumsuz etkileri bir yana, Irak hükümeti bir kez kurulduğunda Irak’ın bölgeyle ilişkilerini iyileştirme fırsatı sunmaktadır. Her bir siyasi parti, bölgedeki tüm ülkelerle veya çoğunluğuyla iyi ilişkilere ihtiyaç duyduğunun artık farkında şayet iktidar şansını deneyecekse. Dolayısıyla Irakiye koalisyonu – bazı bölge ülkelerince desteklenmektedir – önce İran karşıtı bir seçim kampanyası yürüttü ve seçimden sonra da İran’a ziyaretler yaparak ve Bağdat’taki İran büyükelçisiyle toplantılar yaparak İran’la köprü inşa etmeye başladı.

Iraklılar, Şii liderlerin Amman, Şam, Kahire ve diğer Arap ülkelerini ziyaretlerine de şahit oldular. Bu ziyaretler güven inşasını ve Şii liderlerin kurulacak hükümette oynamaları beklenen rollerinin kabul görmesini amaçlıyordu. Bu dışa açılma faaliyetleri, parti düzeyinde ve şahsi düzeyde ilişki kurmak, hükümet kurulduğunda, Irak ve bölge ülkeleri arasında daha iyi ilişkilerin kurulması için gerekli fırsatları genişletecektir. Nitekim bu partilerin hepsi değilse de bir çoğu bu hükümetin parçası olacaktır.

Hükümetin kurulması öncesinde bile ilişkilerin iyileşmekte olduğuna dair ufukta bazı olumlu işaretler göründü. Iraklı yetkililer, Irak’ın uluslararası sınırlarını tanıdığını ve sınır taşlarının döşenmesi için kendisine düşen masrafları karşılamaya hazır olduğunu yeniden teyid ettiler. Kuveyt bu durumu memnuniyetle karşıladı ve Irak’a uygulanan BM müeyyide paketinin 7. maddesinin kaldırılması çabalarına desteğini ifade etti.

Başbakan Maliki’nin Suriye ziyareti iki ülke arasındaki buzların erimesini sağladı. Irak’tan başlayıp Suriye’den geçen ve Akdeniz’e uzanan boru hatlarının onarımı hakkında anlaşmaya varıldı ve iki ülke arasında stratejik ekonomik ilişkiler önünde yeni bir ufuk açıldı.

Dedikodulara göre Irakiye koalisyonunun başı İyad Allawi, İranlılara, kendi şahsi ilişkilerini kullanarak Araplarla İran arasında köprü inşa etmeyi vaad etti. Suudiler bir sorun olmayı sürdürseler de, Bağdat’ta temsili bir hükümet kurulması fikirlerini değiştirmelerini sağlayabilir.

Kaynak: Bitterlemons

Yazar hakkında: Irak hava Kuvvetleri’nden emekli Tuğgeneral. Şu an Irak Ulusal Güvenlik Konseyi’nde çalışmaktadır.

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı