Amerikan ordusunun 30 Haziran'da Irak kentlerinden çekilmesi Irak'taki haber bültenlerinin neredeyse tek mevzusuydu. Ancak Kürdistan bölgesindeki insanlar bölgesel parlamento seçimleriyle meşguldü. Ülkenin kalanındaki durumun tersine, Kürt kentlerinde ABD askerleri yoktu, çekilmenin fiilen başladığı gün pek fazla bir anlam ifade etmiyordu ve bölgede resmi tatil falan da ilan edilmedi.
Ancak göz önüne almak durumunda olduğumuz başka bir Kürt kategorisi de söz konusu; bunlar Irak merkezi hükümetinin kontrolünde bulunan ve Kürdistan Bölgesi'ne sınırdaş olan kentlerde ve kasabalarda yaşayan Kürtler. İşte bu kentlerden biri de Kerkük. Birçok bakımdan Irak siyasetinin, istikrarının ve refahın ölçüsü haline gelmiş bulunan bir kent.
Saddam'ın mirası silinmedi
ABD'nin çekildiği gün Kerkük'teki manşetler şu yöndeydi: "Kerkük'ün Kürt kesiminde infilak eden bomba yüklü bir araba 30'dan fazla insanın ölümüne yol açtı"; "Kentin Arap ve Türkmen temsilcileri Kürt güçlerinin çekilmesi çağrısında bulundu"; ve "ABD Başkanı Barack Obama Yardımcısı Joe Biden'dan, Irak'tan çekilmeye ve ülke içi siyasi uzlaşmanın teşvik edilmesine nezaret etmesini istedi".
Çekilme gününde yaşanalar Kürtlere geleceğe yönelik ikilemlerini ve belirsizliklerini hatırlattı. Kürtler, ABD'ye en yakın Iraklı gruplardan biri olarak görülüyor. Çekilme hakkındaki çeşitli açıklamalarda ABD birliklerine fedakârlıkları ve çabaları için teşekkür eden tek isim Irak Devlet Başkanı Celal Talabani oldu, ki o da bir Kürt.
Bu yüzden Kürtler bütün Amerikan karşıtı grupların hedefi haline gelmiş durumda ve bölgede bu gruplardan epey var. Bomba yüklü arabayla düzenlenen eylem bunu açıkça gösterdi. Arap ve Türkmen temsilcilerin açıklamaları da Irak Anayasası'nın 140. maddesinde bahsi geçen ihtilaflı bölgelere yönelik gerçek bir anlaşmanın gereğini ortaya koydu. 140. madde Saddam Hüseyin tarafından kuzey illerindeki yerel Kürt nüfusunun çıkarılması ve yerlerine güneyli Arapların iskân edilmesiyle Araplaştırılan bölgelerin statüsünü belirlemek için bir yol haritası sunuyor.
Kerkük ve diğer Araplaştırılan bölgeler meselesi çözülmedikçe durum kırılgan olmayı ve bu bölgelerde yaşayan Kürtler kendilerini savunmasız hissetmeyi sürdürecek. Aşırılıkçıların misilleme saldırılarından duyulan korku da devam edecek. Bazı siyasetçilerin tekrar tekrar verdikleri güvencelere karşın, durumun şiddet yüklü bir çatışmaya dönüşerek kötüleşeceği endişesi varlığını daima koruyor. Yakın tarih terörist faaliyetlerin çatışma bölgelerinde tavan yaptığını gösteriyor. Kerkük de o bölgelerden biri.
Bugüne kadar Bağdat'taki hükümet bu bölgeleri korumayı başaramadı. Kürtler güvenlik boşluğunu doldurmak zorunda kaldı ve onlar için bu alışıldık bir durum. Önde gelen Kürt şahsiyetlerinden birinin de söylediği gibi: Biz onca yol gidip Bağdat'takileri Kaide'den koruyoruz da, Kerkük'teki Kürt kardeşlerimizi korumamıza niye izin verilmiyor?
Kerkük ve Musul'daki Arap ve Türkmen temsilciler Kürt güçlerinin ihtilaflı bölgelerden çekilmesini istediğinde, Kürtlerin cevabı, bunun ancak 140. madde uygulandığı takdirde mümkün olabileceği yönündeydi. Maddeyi uygulamak ve meseleyi çözmek Bağdat'ın yükümlülüğü. Ancak hâlâ hiçbir sokut adım atılmış değil.
BM çeşitli taraflara, meseleyi çözmek yönünde birkaç senaryo içeren bir rapor sundu. Fakat görünen o ki hiçbir taraf raporu kabul etmedi. Meseleyi daha da içinden çıkılmaz hale getiren, 25 Temmuz'daki bölgesel parlamento seçimlerinde Kürt Anayasası'nın da çok büyük ihtimalle onaylanacak olması.
Kürt siyasetçiler ve liderler, Irak Başbakanı Nuri el Maliki'nin devlet adamlığı sergileyip adım atma vaktinin geldiğini söylüyor. Maliki bu fırsatı kullanabilir, zaferden faydalanabilir ve bir anlaşmayı neticelendirebilir. Bağdat'la Erbil arasındaki mevcut tıkanma söz konusu olduğunda, bir meseleyi çözmek kalan meseleleri çözmenin önünü açabilir. Şu bilhassa önemli: Maliki'nin, tıpkı Basra ve diğer bölgelerdeki güvenlik durumunu ele alırken tarafsızlık sınavını geçtiği gibi bu meselede de taraf tutar gibi bir izlenim vermemesi gerekiyor.
İş Biden'a kalmasın
Irak siyaset sahnesinde yer alan bütün Iraklılar ve Amerikalılar, siyasetin halledilmemiş meseleleri çözme vaktinin artık geldiği konusunda hemfikir. Bu Maliki'nin çekilme sonrası ilk siyaset sınavı olacak. Altından kalkamazsa, Biden meseleyi onun adına halletmek zorunda kalacak. (Lübnan'da İngilizce yayımlanan gazete, Bağdat Savaş ve Barış Haberciliği Enstitüsü yöneticilerinden, 13 Temmuz 2009)
Kaynak: Radikal