İyad Allavi, Usame Nuceyfi, Rafi İsavi
Irak bugün felâketin eşiğine dayanmıştır. Başkan Obama seçim kampanyasında verdiği Irak’ta savaşı bitirme sözünü tuttu fakat Washington’da kimsenin istediği şekilde de sona ermedi. Çok sayıda Amerikan askerinin uğruna savaştıklarına inandıkları ödül, herhangi bir mezhebe bağlı olmayan, demokratik, işleyen bir devletti. Fakat Irak tam tersi yönde, yıkıcı bir iç savaş tehlikesi barındıran mezhepçi bir otokrasiye doğru ilerliyor.
2010’da yapılan seçimlerden bu yana devletin, Başbakan Nuri el Maliki’nin Dava partisine boyun eğdirildiğine, yargı bağımsızlığının aşındığına, muhaliflere gözdağı verildiğine, temiz seçimleri teşvik edecek ve yolsuzlukla mücadele edecek kurumların ortadan kaldırıldığına şahit oluyoruz. Tüm bunlar Arap Baharı sırasında, diğer ülkeler demokrasi lehine diktatörleri devirirken cereyan ediyor. Irak, modern Ortadoğu tarihinde ilk kez, doğru dürüst seçimlerden sonra siyasi gücün barışçıl şekilde siyasi rakipler arasında el değiştirebileceğini ispatlama şansına sahip oldu. Ama gelin görün ki kimlik siyasetinin demokratik gelişimi felç ettiği, mezheplerin savaştığı muharebe alanına döndü.
Bizler 2010 seçimlerinde sandalyelerin çoğunu kazanmış ve tüm Iraklıların yüzde 25’inden fazlasını temsil eden Irakiyye liderleriyiz. Kendimizi ne Sünni ne de Şii ve fakat tüm bir ülkeye yayılmış seçmen kitlesine sahip Iraklılar olarak görüyoruz. Bizi Irak siyasi hayatından sürüp çıkarmaya ve otoriter bir tek parti devleti kurmaya teşebbüs eden Maliki tarafından takip ve tehdit ediliyoruz.
Geçen son birkaç hafta zarfında Amerikan askeri mevcudiyeti sona ererken bir başka askeri güç, boşluğu doldurmak üzere harekete geçti. Bağdat’ta Yeşil Bölge’deki ev ve ofislerimiz Maliki’nin güvenlik kuvvetleri tarafından çevrildi. Partimizi kuşatma altına aldı ve bunu şahsi makamının fiilen uzantısı haline gelen siyasallaşmış bir yargı ve kolluk gücü sayesinde yaptı. Irak Cumhurbaşkanı yardımcısı Tarık Haşimi’yi terörle suçladı; Başbakan yardımcısı Salih el Mutlak’ı görevinden aldı; ve bizden biri olan Rafi el İsavi hakkında isyancılarla arasında kurulan sahte bağlar dolayısıyla soruşturma açtırmaya çalıştı – ve bunların hepsi de Maliki Washington’dan döndükten hemen sonra yaşandı ki Iraklılarda yanlış bir şekilde ABD’nin Maliki’ye açık çek verdiği izlenimi uyandırmıştır.
Başkan yardımcısı Joseph R. Biden 16 Aralık’ta tüm partileri birlik hükümetini korumaya teşvik ettikten sonra Maliki, Irakiyye ve diğer tüm muhalif sesleri tamamen dışlayan yeni bir hükümet kurmakla tehdit etti. Bu esnada Maliki, İran destekli Şii milis grubu Ehl-i Hak’ı siyasi sürece dâhil ediyor; grubun liderleri 2007’de beş Amerikan askerini kaçırıp öldürmüş, dört İngiliz rehineyi ise katletmişti.
Bu şekilde olmak zorunda değildi. Irak halkı Saddam Hüseyin rejiminin düşüşünden sonra daha parlak bir gelecek ümidiyle kanlı ve acılı bir geçiş sürecinden çıktı. 2010 seçimlerinden sonra, bölgeye model olabilecek yeni bir Irak kurmak için gerçek bir fırsat olduğunu hissetmiştik. Siyasi süreci korumaya, anayasa ihlallerini önlemeye ve demokratik kurumların gelişmesine yardım etmesi için ABD’ye ihtiyaç duyuyorduk.
Irakiyye, bir yıl evvel Erbil’de varılan önemli bir iktidar paylaşımı anlaşmasını müteakip, istikrar uğruna ulusal birlik hükümetine katılmaya razı oldu. Ancak aradan bir yıldan daha fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen Maliki bu anlaşmayı yürürlüğe koymayı reddediyor ve bunun yerine kendi elinde daha fazla güç topluyor. Bizlerden biri olan İyad Allavi, Erbil anlaşmasının bir parçası olarak, kurulması önerilen siyaset konseyine başkanlık etmek üzere atandı fakat kendisi bu kudretsiz makamı kabul etmedi zira Maliki karar alma yetkisini paylaşmayı reddediyordu.
Maliki 2010 seçimlerinden sonra içişleri bakanı, savunma bakanı ve ulusal güvenlik bakanı rollerini üstlendi. (Meclis onayı olmaksızın, savunma ve ulusal güvenlik makamlarına kendi bağlılarını atadı.) ABD, Erbil anlaşmasının şartlarına uymadığı, demokratik gözetim olmaksızın faaliyet yürüten güvenlik kuvvetlerini güçlendirdiği halde maalesef Maliki’yi desteklemeyi sürdürdü.
Amerika bu krizi çözme amaçlı bir başka ulusal konferans tertip etmek üzere bugün Iraklılarla çalışıyor. Bu adımı memnuniyetle karşılıyoruz; Erbil anlaşmasını başlangıç noktası kabul ederek sorunlarımızı barışçıl bir şekilde çözmeye hazırız. Fakat evvelemirde cumhurbaşkanlığı makamı askeri birliklere talimat vermeye, tekyanlı hareket ederek askeri atamalar gerçekleştirmeye ve yargıyı etkisi altına almaya son vermelidir; ulusal güvenlik danışmanı, bağımsız oldukları varsayılan ama Maliki’nin Dava Partisi’nin filen bir uzantısı haline gelen Irak istihbaratını ve ulusal güvenlik kurumlarını kontrol etmekten vazgeçmelidir; Dava Partisi yandaşları, Yeşil Bölgeye nezaret eden ve siyasi muhaliflere gözdağı veren güvenlik birimlerini kontrolden vazgeçmeliler.
ABD, iktidar paylaşım anlaşmasının Irak için geçerli tek şık olduğunu ve Amerika’nın Maliki’ye verdiği desteğin Erbil anlaşmasını yerine getirmesi ve şu an yönetmekte olduğu anayasaya aykırı kurumları lağvetmesi şartlarına bağlı olduğunu açık etmelidir. Benzer şekilde, Amerika Irak ordusuna, emniyet ve istihbaratına yaptığı yardımı bu kurumların bir hizbin veya partinin değil ulusun temsilcileri olmaları şartına bağlamalıdır.
Ulusçu, liberal, laik, demokratik kurumları ve demokratik kültürü olan hayal ettiğimiz Irak’ı inşa etmemizde bize yardım etmesi için yıllarca Amerika’yla stratejik ortaklık arayışında olduk. Fakat Amerika’nın çekilişi bizi kâbusumuz olan bir Irak’la baş başa bırakabilir: Tarafgir bir ordunun koruduğu mezhepçi, halkına veya anayasaya değil kendi çıkarına çalışan bir rejim; yargı, iktidarda olanlar karşısında el pençe divan durur; ulusun serveti ulusun kalkınmasında harcanmak yerine yoz seçkinlerin eline geçer.
Cesur askerlerinizin tatili evde geçirmelerinden dolayı seviniyor, onlara huzur ve mutluluklar diliyoruz. Fakat Irak bir kez daha eşikte sendelerken, Amerikan liderlerinin Maliki’ye kayıtsız-şartsız destek vermelerinin Irak’ı iç savaş yoluna ittiğini anlamalarını saygıyla istiyoruz.
Amerika, başarılı bir birlik hükümeti kurulmasına yardım etmek için hızla hareket etmediği takdirde Irak’ın akıbeti bellidir.
Kaynak: New York Times
Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın