GENELKURMAY Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt 12 Nisan'daki basın açıklamasında sınır ötesi operasyona ihtiyaç olduğunu söylemişti. Önceki gün Harp Akademileri'ndeki konuşmasında da bunu tekrarladı. Operasyon için hükümete "yazılı" talepte bulunmayacağını ama hükümetin "yazılı" emir vermesi gerektiğini söyledi.
Hükümet ise "Asker istesin" emir verelim diyor.
Asker niye operasyon ihtiyacını "yazı" ile bildirmiyor da hükümetin emrinin "yazılı" olmasını istiyor? Hükümet niye askerin "yazılı" talepte bulunmasını bekliyor?
Devlet hayatında her işlem, kural olarak, "yazılı" yapılır. Hem içeriği belirgin olsun, hem arşivde yer alsın diye... Hükümet ile Genelkurmay arasında "yazışma" yapmak da birkaç saat, hatta acil durumlarda birkaç dakikalık iştir!
Halbuki biz en azından 12 Nisan'dan beri bunu konuşuyoruz! Dünya âlemin gözü önünde!

Dün-bugün farkı
Kuzey Irak'a Türkiye geçmişte çok operasyon yaptı. Barzani, bizim verdiğimiz silahlarla bu operasyonlardan bazılarına katıldı; PKK ile silahlı çatışmalara girdiği de oldu.
Çünkü Barzani, Saddam'a karşı Çekiç Güç'ün himayesine muhtaçtı, Çekiç Güç de Türkiye'nin elindeydi. Bu bir.
İkincisi, o zaman Saddam vardı. Dünyadan soyutlanmış bir diktatör olduğu için Türkiye'ye tepki gösterecek siyasi gücü yoktu. Çekiç Güç hatırına diğer ülkeler de pek tepki göstermiyordu.
Bugün durum tamamen farklıdır. Sınır ötesi harekâta Bağdat'ın, Amerika'nın, Avrupa'nın, Arap dünyasının siyasi tepki göstereceği bellidir. Arazide de silahlı direnişlerle karşılaşmamız muhtemeldir.
Böyle bir siyasi ve askeri "belirsizlikler" tablosu karşısında komutanlar, kamuoyuna "Ordu hazır, ne yapalım hükümet emir vermiyor" diye... Hükümet de "Ne yapalım, askerden yazılı başvuru gelmedi" diye sorumluluğu birbirlerine mi yıkmak istiyorlar?!

Yüksek risk?!
Gerçek böyle ise çok kötü, böyle değil ise bu görüntü de çok kötü!
Konu evvela askerin uzmanlığı alanına girer. Harekâtın çapını, alan genişliğini, süresini, çarpışma opsiyonlarını, zayiat ve başarı senaryolarını asker hazırlar ve hükümete sunar! Bu, askerin 'teknik' sorumluluğundadır. Hükümet ise bu askeri plana bakarak işin diplomasisini hazırlamakla görevlidir. Nihai siyasi sorumluluk hükümetindir.
Asker, hükümete böyle bir plan sundu mu? Askeri harekât için gereken siyasi şartlar nasıl hazırlanabilir? Böyle hayati konular hükümet ile Genelkurmay arasında ve MGK'da etraflıca görüşüldü mü, onu da bilmiyoruz.
Elbette gizlilik gerektirdiği için bilmemiz gerekmeyebilir de.
Ama en kötüsü bu görüntüdür: Askerle hükümet görüşmüyor, görüşüyorsa anlaşamıyor! Veya, askeri ve siyasi risk öyle yüksek ki, askeri riski ordu, siyasi riski hükümet üstlenemiyor!
Böyle izlenimler doğmasından sakınmak gerekir! Üstelik "İhtiyaç var" diyerek harekât ihtimalini sürekli gündemde tutarak ve de beklenti yaratarak!
Daha Meclis kararı bile ortada yokken!
Genelkurmay Başkanı bu konuyu bizlerle değil MGK'da hükümetle görüşmelidir.
NOT: Sayın Abdüllatif Şener değerli bir devlet adamı, düzeyli bir politikacıdır; açıklamasındaki olgunluktan da belli bu. Aday olmaması hükümet için, AKP için ve daha önemlisi siyasi hayatımız için bir kayıptır. 'Dönmesini' diliyorum.

[email protected]