Tüm yaygın itirazlara ve öfkeli gösterilere rağmen anayasa taslağı üzerine referandum düzenleme konusundaki ısrar, ateşe daha fazla benzin dökmekten başka bir şey değil. Birliğini tehdit eden ciddi tehlikeleri aşmak için istikrarını koruması gereken bir zamanda Mısır'ı saran farklılıklar ve çatışmalar, ülkeyi daha büyük bir çıkmaza sokuyor. Mısır'ın, bu gibi durumlarda gerçek ve yatıştırıcı adımlara ihtiyacı var, partizan projeleri uygulamak için planlanan manevralara değil. Sorun, devrimden bu yana Mısır için en tehlikeli krizin kıvılcımını tutuşturan ve 21 Kasımda ilan edilen anayasa taslağı beyanatından bu yana alınan kararlar, İhvan ve diğer İslami hareketlerdeki müttefiklerinin, yoğun protestolar sonucunda ülkeye hasara uğratan sonuçları olsa da, anayasa taslağının onaylanmasını ne kadar istediklerini açıklıyor. Anayasa artık, tüm bileşenleriyle ülkeyi ilgilendiren ulusal bir sorundan çıkıp, hizbi bir kazanca dönüştü.

Birçokları, geçtiğimiz cumartesi günü Mısır Devlet Başkanı Muhammed Mursi tarafından ilan edilen anayasa taslağının, krizi yatıştırmak için atılan gerçek bir adım olduğunu sandı. Ancak, anayasa metninin okur okumaz tüm umutlar bir anda yıkıldı. Çünkü beyanat, yeni bir şey getirmiyor, üstelik protestoları engellemek, muhalifleri dağıtmak ve önümüzdeki hafta yapılacak referandum için vakit kazanmayı hedefleyen başka bir manevra olduğunu hissettiriyordu. Yeni taslağın ilanı ilk maddesinde her ne kadar 21 Kasımdaki taslağı iptal ettiğini içerse de, aslında her şey olduğu yerde kalıyor ve etkili olan tüm sonuçları korunuyor. O zaman tüm sonuçlar korunuyorsa, ilk taslağın iptal edilmesinin anlamı nedir?

Konu yalızca bu sınırda da durmuyor. Çünkü yeni taslağın 4. maddesinde son ilanla beraber tüm anayasal beyanatlar güçlendiriliyor. Bunun yanı sıra her hangi bir adli itirazı engellenerek, tüm mahkemelerde bu konuyla ilgili daha önce açılan davaların hepsi düşürülüyor. Yani bu madde, bir önceki anayasanın ikinci maddesinin biraz değiştirilmiş hali olmakla beraber, aynı kapıya çıkıyor. O da, bir önceki taslakta yer alan tüm maddeleri kuvvetlendirmek ve öncesinde olan ve sonrasında olabilecek tüm itirazları etkisiz hale getireceği anlamını çıkarıyor.

Mursi ve İhvan, halkı protestoları göz önünde bulundurarak bazı tavizler verdiklerine ve 21 Kasımda ilan edilen anayasayı iptal ettikleri konusunda ikna etmeye çalıyor. Ancak onlar gerçekte sadece bir manevra uyguladılar. Yani anayasa şeklen değişmiş olsa da içerik olarak aynı kaldı. Bunu aslında geçtiğimiz cumartesi günü basın toplantısı düzenleyen başbakan Hişam Kandil ifşa etmişti. Kandil, tüm heyetlerin Mursi ile "kendi kapsamından uzaklaşmamak kaydıyla anayasa taslağını düzenleme" üzerinde anlaştıklarını açıklamıştı. O zaman mesele, sadece anayasanın üzerinde bazı değişiklikler yapılmasını içeriyor, tümüyle iptal edilmesini değil. Çünkü burada hedeflenen şey, etkili olacak tüm sonuçları kapsayan içeriği korumak. Yani İhvan, aslında krizi söndürmek için tavizler vermek istemiyor, aksine ne pahasına olursa olsun kendi anayasal projelerini hayata geçirmek için manevra yapıyor. Aynı üslubu, bir önceki anayasanın ilanıyla anayasa mahkemesine karşı, kurucu komiteyi korumak için de kullanmışlardı. Şimdi ise, yeni anayasanın ilanıyla referandum tarihini gelecek olan protestolara karşı korumaya çalışıyorlar.

Referandum tarihinin değiştirilip değiştirilmeyeceği ile ilgili tereddütlü söylemlere karşılık olarak ise, tarihin anayasa taslağının ilanıyla beraber belirlendiğini ve değiştirilemeyeceği cevabı veriliyor. Hâlbuki anayasa değişikliğiyle ilgili referandum Mart 2001 de yapılmıştı. Hazmı zor bir durumla karşı karşıyayız. Çünkü Mursi, 21 Kasımda ilan edilen anayasada kendisine tanıdığı dokunulmazlık yetkisiyle ve anayasayı koruyacağına ve ona saygı duyacağına dair ettiği yeminle beraber elde ettiği karar yetkisini genişletmesiyle kaybettiği itibarını geri kazanamadı. İhvan ise, krizin yarattığı hiçbir durumdan etkilenmeyerek, protestoların şiddetine rağmen anayasayı geçirmek için acele ediyor.  Sokaklar kaynıyor, ama İhvan anayasa üzerinde ısrar ediyor. Şimdi ise, ülkeyi kasıp kavuran krize kayıtsız kalarak referandum için yeni manevralar yapıyor. Ortam, özgür ve stresten uzak bir referandum yapılması için hiç uygun değil.

İhvan bununla da kalmayıp, sindirme politikasına başvurdu ve kuvvet kullanmaya başladı. Cumhurbaşkanlığı sarayı önünde toplanan eylemcilere şiddet uygulayan İhvan askerleri ve diğer İslami hareketlerdeki destekçilere herkes şahit oluyor. Daha sonra ellerini yargıya uzatarak, anayasa mahkemesini kuşattılar. Medyaya karşı savaş açarak, kendilerine muhalif olan gazetecileri yargılamaya ve medya kuruluşlarını temizlik kisvesi altında kontrolleri altına almaya çalıştılar. Tüm bu yaptıklarını aklamak için de, cemaatin dini lideri Muhammed Bedii ve sözcüsü Hayrat Şatır, sahneye çıkıp ülkeye tecavüz etmek isteyen ve devletin meşruiyetine karşı darbe yapmak yapmayı planlayan insanların olduğunu söyleyerek farklı bir komplo teorisi geliştirdiler. Şatır, daha da ileriye giderek: " cemaat devrimin çalınmasına asla izin vermeyecek" ifadelerin kullandı ve – kendi hesabına göre- sayıları 30 bini geçmeyen Mursi'nin muhaliflerini, kaos yaratmakla suçladı. Bu tür sözler sadece duyguları körüklüyor, gerginliği artırıyor. Özellikle de şu an ülkeye hakim olan iklimin getireceği sonuçlara bakılmaksızın ne pahasına olursa olsun, anayasayı onaylatma ısrarı maalesef krizi derinleştirmekten başka hiçbir işe yaramıyor.

Ülkelerin anayasaları, hizbi vesikalardan veya toplumun diğer bileşenleri aleyhine olacak şekilde belli bir grubun eğilimlerinden ibaret değildir. Aksine, o, belirli bir mekanizme ve kurallardan oluşur. İçeriğinde hak ve özgürlüklerin korunması ön plandadır. Toplumun her kesimini gözetmek, vatanın ve halkların birliğini korumak, bölünme ve parçalanmaları önlemek için gereklidir. Ancak İhvan ve diğer İslami hareketlerdeki yardımcıları, anayasa krizi sırasında bu anlayışla hareket etmediklerini ispatladılar. Eğer vatanın çıkarlarını, partilerinin çıkarlarından üstün tutsalardı, çıkarların üzerine açılan kötü kapıları kapatmak için referandumu geciktirirlerdi.

Farklılıklar Mısır'ı parçalıyor. Referandum üzerindeki ısrar ve ülkenin her yerinde gerçekleşen şiddetli protestoları görmezden gelmek, krizin çözümüne yardımcı olmayacak. Aksine işleri daha da karmaşık hale getirerek, ülkeyi belirsizliğe sürükleyecek şeylerle karşı karşıya getirecek.

Kaynak: Osman Mirğani/ Şarku'l Avsat
Dünya Bülteni için tercüme eden: Tuba Yıldız