Bush yönetiminin Irak'ta sürdürdüğü umursamaz siyaset karşısında, Türkiye'nin Kuzey Irak'a harekât düzenlemesi gibi tehlikeli bir sonuçtan kaçınılabileceğini söylemek zor. ABD Kürt meselesiyle başa çıkamadığı gibi, önleyici vuruş doktriniyle Türkiye'ye bir örnek yarattı

George W. Bush'un 2001'den önce pasaportu yoktu. Amerikalıların yüzde 79'unun şu anda pasaportu bulunmuyor. Belki bu onlar için daha iyi. Zira yolculukta hoş olmayan şeylerle karşılaşabilirler: Yankesiciler, jetlag, yabancı yemekler... Yolculuk aynı zamanda şaşırtıcı olabilir.

Bugünlerde gittiğiniz hemen her yerde ABD hükümetinin öfkelendirdiği yerel yetkililerle karşılaşabilirsiniz. Gerçek şu ki böyle bir hor görme benim gibi üç gazete, günde 12 saat haber programı bağımlısı için bile tamamen sarsıcı.

Türkiye çok önceden uyarmıştı

Türkiye'yi ele alalım. Sovyetler sonrası Orta Asya'da İslami halifelik kurmak amacıyla düşük yoğunluklu bir savaş yürüten Taliban'ın kamplarına ev sahipliği yapan ve ümitsizce yoksul bir diktatörlük olan Tacikistan'a yolculuğum sırasında İstanbul'da konakladım. Bunun, binlerce kilometre daha doğuda gerçekleşmesi, ABD ve İsrail'in müttefiki Türkiye'de olmaması gerekiyordu. Ancak Türkler Amerikalılara öfkeli. Ve biz Amerikalıların her zamanki gibi bundan haberimiz yok.

Sorun Irak. Yalnız, Türk hükümetinin kararsızlıkla karşıladığı işgal değil, aynı zamanda daha önce uyarıldığımız üzere Saddam'ın devrilmesiyle patlak veren karmaşa. Savaşın başladığı 2003'te, Türkiye ABD'yi, Türkiye'deki Kürtler arasında isyanı teşvik etmesi durumunda Kuzey Irak'ta olası bir Kürt özerkliğine müdahale edeceği konusunda uyarmıştı. Kürtlerin bağımsızlık amaçları uzun zamandan beri, merkezi Türk hükümeti tarafından yürütülen sert bir politikayla bastırılıyor. Dört yıl sonra Türkiye, tehdidini gerçekleştirmeye çok yakın. Türkiye'nin günlük gazetelerinden Zaman'ın bugünkü manşeti: 'ORDU KUZEY IRAK'A SALDIRMAYA HAZIR.'
Son gerilim, Ankara'da düzenlenen bir intihar saldırısı ve Türk askerlerine yönelik mayınlı saldırı sonrasında tırmanmaya başladı. Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ikisinden de sorumlu tutuluyor. 22 Mayıs'ta Ankara'daki bir alışveriş merkezinde gerçekleşen patlamada 7 kişi öldü ve yaklaşık 100 kişi de yaralandı. Bunun ardından iki ABD F-16'sı Türk hava sahasına girdi, Pentagon olayın 'kasıtlı olmadığını' açıkladı. Türk basını olayı Türkiye'nin Kuzey Irak konusunda gözünü korkutmak amacıyla yapılan kasıtlı bir girişim olarak yorumladı. Amaç buysa, sınır ötesi sızma başarı elde edemedi. Başbakan Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin Irak Kürdistanı'yla sınırında 'çok sayıda askeri birlik, tank, silah ve zırhlının' katılacağı büyük bir askeri konuşlanma emri verdi. Erdoğan, PKK'ya yönelik cezalandırıcı bir vuruşun söz konusu olabileceğini de yalanlamadı.

Türk televizyonları tekrar tekrar, sınıra konuşlanan askeri konvoyların, takviye tanklarının ve silahların görüntülerini geçiyor. Türkiye'ye göre, PKK Irak'ta 3 bin 800 savaşçıya ve Türkiye'nin Kürt bölgelerindeki gizli üslerde 2 bin 300 gerillaya sahip. Türkiye'nin Irak özel temsilcisi Oğuz Çelikkol, "PKK Irak ve Türkiye arasındaki bir sorun olarak ortadan kaldırılmalı. PKK'nın son saldırılarında kullandığı patlayıcıların tamamı Irak'tan geliyor" diyor.
Türkiye'nin öfkesi esasen Kürtlere yönelik. Ancak biz Amerikalılar da ikinci sıradayız. Turkish Daily News, Genelkurmay Başkanı'nın sözlerinden alıntılara yer verdi: "Kuzey Irak'ta durumu karıştıran yalnızca PKK değil, aynı zamanda ABD de karışıklık yaratıyor." Ayrıca, Amerika'nın 11 Eylül saldırıları sonrasında ortaya attığı önleyici savaş hakkı söylemi, şimdi Türkiye tarafından Irak'a harekâtı meşrulaştırma aracı olarak kullanılıyor. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Levent Bilman, "Böyle bir karar yalnızca Türkiye'yi ilgilendirir" diyor.

31 Mayıs'ta PKK savaşçıları ve Türk askerleri arasında Tunceli'nin Çiçekli köyünün dışında bir çatışma patlak verdi. Olayın hemen ardından Türk ordusu, Suriye sınırından Kuzey Irak sınırına 20 tank sevk etti. Hükümetin, Irak'a girmeme konusundaki Amerikan uyarılarını dikkate alıp almayacağını kimse bilemez. Son kızışma, barışçıl bir son bulabilir. Bununla birlikte olası bir harekât Türkiye'yi AB'ye katılma yolunda raydan çıkarabilir. Yine de, Bush yönetiminin sürdürdüğü umursamaz politika ve taktiklerle tehlikeli bir sonuçtan kaçınılabileceğini söylemek zor.

'Yeni Hitler'e de örnek...

Bugün Irak'ın mutsuz ev sahibi olarak ABD, bütün sınırlarının ötesine yayılan şiddetten büyük ölçüde sorumlu. Bush'un Kürtlere tam bağımsızlık güvencesi vererek veya onları tekrar federal bir Irak'ta yaşamaya zorlayarak Kürt meselesiyle başa çıkamaması, PKK ve rakibi PUK arasında yoz bir iktidar paylaşımı anlaşmasına, Iraklı Arapların etnik temizliğine ve Türkiye'deki ulusalcı Kürtlerin cesaretlenmesine yol açtı. Hepsinden kötüsü, Bush'un yeni radikal önleyici savaş doktrini, ister Cumhuriyetçi ister Demokrat olsun, gelecekteki hiçbir başkanın listeden çıkarmayı istemeyeceği bir seçenek; bu doktrin, sınırlarını kontrol etmek isteyen Türkiye'den, dünyayı fethetmek isteyen yeni bir Hitler'e kadar herkes tarafından kullanılabilecek bir örnek yarattı.

Türkiye ve ABD işgali altındaki Irak savaşa girebilir ya da girmeyebilir. Ancak, olayların bu noktaya gelmesine izin veren aynı beceriksiz Amerikan kibirinin sonucu olarak büyük bir savaş kesinlikle gerçekleşecek.

Kaynak: Radikal