Ortadoğu'daki karmaşık sorunların merkezinde İsrail'in bulunduğu ve buradaki sorunlar çözülse Ortadoğu sorunlarının daha kolay çözüleceğine ait yaygın bir kanı var. Bu bölgeye ilişkin sorunların listesi yapılmaya kalkıldığında, upuzun bir sıralamayla karşılaşılması da yeni bir durum değil. Üstelik her bir sorun başlığı, diğeriyle bağlantılı. Bu durumdan hareketle, çözüm arayışları sorunları birbirinden ayırarak, parçalara bölerek sıraya sokmayı gerektiriyor. Sorunların kalbi olarak görülen İsrail-Filistin meselesinde de bu türden arayışlara gidilmiş durumda ve Kasım ayındaki Annapolis görüşmelerinden beri bu konuda çalışmalar sürüyor.

Annapolis'in talihsizliği, Olmert ile Abbas'ı buluşturanın G.W.Bush olmasıydı. İçinde, bugünkü Ortadoğu hallerinde yeterince parmağı bulunan ABD başkanının bir uzlaşıya aracı olması birçok yerde şüpheyle karşılandı. Üstelik Filistinliler bakımından Abbas'ın meşruiyeti de tartışmalı ve o görüşmelerde Hamas yoktu. Olamazdı da, çünkü ABD açısından Hamas siyasal muhatap değil. Ancak Hamas var ve Filistinlilerin bir kısmı bakımından da siyasal desteği yüksek olan bir parti.

İsrail merkezli sorunların birbirinden ayrıştırılarak çözüm denenmesi yönteminin ayaklarından birini Hamas ile ilgili sorunlar oluşturuyor. Resmi olarak devletlerin görüşme olanağı yok diye bir kenara itilmemesine karar verilen Hamas ile ABD'nin Ortadoğu barış mimarı olarak tanınan eski başkanı Carter geçen haftalarda bir görüşme yaptı. Bu yolla, gayet dolaylı da olsa bir müzakere zemini yaratılmaya çalışıldı. İsrail-Mısır barış sürecinin kahramanı olarak tanınan Carter'ın bir sabah uyanıp, 'gidip şu işi de çözeyim' demediği açık. Carter, barış süreci konusunda olumlu algıya sahip ve şu an resmi bir görevi de yok. Dolayısıyla tarafların kendisiyle açık iletişim kurabileceği en ideal isim. Girişimi kendisi için yapmadığı da düşünülürse, ABD'nin Annapolis'te dışladığı Hamas'ı oyuna dahil etme çabası olarak okunabilir bu girişim.

Carter'ın Hamas'la görüşmesine ABD ve İsrail'den tepki geldiği yönünde haberler okunmuş olabilir. Resmi olarak bunların açıklanması doğal. Ancak, birilerinin Hamas taleplerini anlamak için uğraşıyor olması, en fazla İsrail ile ABD bakımından yarar sağlıyor. O halde bu işe o kadar da bozulmamış olabilirler.

Hamas'la dolaysız müzakere aşamasına geçmenin koşulu, teröre son vermek, ama burada da kimin yaptığı terör sayılıyor, kiminki sayılmıyor, belli değil. Carter'ın amacının Hamas'ın Abbas yönetimiyle uzlaşmasını teşvik etmek ve İsrail'in karşısına tek bir Filistin iktidarı çıktıktan sonra devletleşme meselesini görüşmek olduğu söylenebilir. Bu nedenle, geçen hafta Bush da Abbas'la görüştü. Hamas'la diyalog kurmaları tavsiye edildi, hatta Abbas'ın Hamas'ı denetlemesi, teröre başvurmasının engellenmesi istendi. Abbas, bu zor görev konusunda ayak mı diredi, yoksa İsrail'in kendilerine yardımcı olacak işler yapmadığından mı yakındı bilinmez, görüşmeler keyifli biçimde geçmedi. Anlaşılan o ki, bugüne kadar Hamas'ın normalleştirilmesi işini Abbas yönetimine bırakan İsrail ve ABD, artık bu işi üzerlerine almış gibiler. Bu durumu güçlendirecek izleri Afganistan ve Irak'ta da görmek mümkün.

Bu demektir ki, artık Ortadoğu'da sorun çözme kapasitesini verimli kullanmayan hiçbir liderin sabah kalktığında-ki kalkabilirse, koltuğunu yerinde bulması mümkün olmayabilir.

 
 Kaynak: Star Gazete