ABDULLAH Gül, dünkü basın toplantısında açıkça "Ben adayım" demedi; "seçim sonuçları, halkın iradesi" gibi kavramları kullanarak aday olduğunu ifade etmiş oldu.
Dikkat çeken başka bir husus, Gül'ün adaylığı "partimizin adayı" diye Erdoğan tarafından ve siyasi bir mekân olan parti grup salonunda açıklanmadı. Dışişleri Bakanlığı mekânında, şahsen kendisi açıkladı. Kendisini "parti kararıyla aday" görüntüsünden bilinçli olarak uzak tuttu.
Adaylığının gerekçesini "arkadaşlara, yetkili kurullarımıza, parti teşkilatımıza" değil, "halkın iradesi"ne dayandırdı...
Bütün bunlar, hem geçen dönemden dersler alındığını, hem Gül'ün Çankaya yolunda izleyeceği stratejiyi ve nasıl bir cumhurbaşkanı olacağını gösteriyor.
Gül rahat seçilir
Gül gibi kuvvetli bir siyasi şahsiyet değil de "düşük profilli" bir AKP'linin Çankaya'ya çıkması daha iyi olmaz mıydı? Elbette parlamenter sistemin teorisine daha uygun olurdu. Ancak, Karl Popper'in söylediği gibi, "Siyaset rasyonel bir teorem değildir", kendi dinamikleri vardır. Bunlardan biri seçimlerin sonuçlarıdır. Başbakan Erdoğan da Fikret Bila'ya yaptığı açıklamada "Seçim sonuçları, Gül'e yapılana gösterilen milli reflekstir" demişti.
Bu siyasi dinamiği, Mehmet Ağar'ın Ertuğrul Özkök'e ifade ettiği olguda da görebiliriz:
- Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında Meclis'e girmeyerek büyük bir hata yaptık. Vatandaş bunu benimsemedi. Bu hatayı bütün seçim kampanyası boyunca tamir edemedik.
DP'ye oy verecek seçmen bile böyle tepki verdiğine göre, Gül'ün bahsettiği "seçim meydanları, halkın iradesi, Meclis'in iradesi" gibi gerçekler onu adaylığa ve Çankaya'ya yönelten siyasi dinamiklerdir.
Meclis'te de gerekli sayılar fazlasıyla bulunabilir. MHP oy vermese bile Meclis'e gireceğine göre, toplantı yeter sayısı için bırakın 367'yi, 400'den fazla sandalye var demektir.
Ilımlı görünmeye çalışan DTP'nin de Meclis'e gireceği düşünülüyor.
Sandıktan çıkan mesaja bakarak, CHP de Meclis'e girip kendi adayına oy verebilir.
Gül'ün seçilmesinde anayasal bakımdan da toz kadar bile bir sakınca yoktur.
AKP, merkez sağ
Siyaseten baktığımızda; geçen Meclis'in temsil sorunu olduğu, cumhurbaşkanını yeni Meclis'in seçmesi gerektiği gibi tartışmalar artık sona ermiştir. Meclis'in temsil düzeyi normaldir.
Bundan başka, siyaseten çok önemli diğer bir husus, cumhurbaşkanlığı seçiminin ülkeyi yeniden kutuplaştırmayacak ılımlı ve ölçülü bir tarzda, birleştirici bir dille yürütülmesi gerekiyor. İşte Gül son basın toplantısıyla bunu ortaya koydu: Partisinin gösterdiği aday değil, halk iradesine atıfta bulunan bir aday olarak konuştu. Zaten mizacına da uymayan siyasi polemikten uzak durdu.
Çankaya'ya çıktığında da böyle bir cumhurbaşkanı olacağının işaretidir bu.
Türban sorunu mu diyeceksiniz? Bu reel değil, sorun yapıldığı için sorun olan bir konudur! Özellikle netleşmiş doğrultusuyla AKP merkez sağ bir partidir; üstelik her partiden fazla Batı'ya dönüktür. Yeni hükümet kadrosuna ve Meclis Başkanlığı'na da bunun yansıyacağını gösteren işaretler vardır. Artık önyargılardan arınmalıyız. Türkiye, cumhurbaşkanı seçememe krizini yaşadıktan sonra, artık demokratik kurallara uygun bir Çankaya seçimini yapacaktır; buna inanıyorum.
[email protected]
Kaynak: Milliyet