Cumhurbaşkanı Gül'ün önümüzdeki günlerde şehit aileleri için bir iftar vereceği haberleri yansıyor medyaya...
Bu güzel bir şey.
Sayın Cumhurbaşkanı, Doğu – Güneydoğu'ya yaptığı geziyle, Türkiye'nin bu en sancılı meselesinde çok önemli bir adım atmıştı. Abdullah Gül'ün kişiliğinde bir devlet sıcaklığı, devlet gülümsemesi sunulmuştu bölge insanına... Orada, ayrıca, siperlerde, sancının bir boyutunda can pazarında yaşayan Mehmetçikle buluşmuştu.
Şimdi, yine sancının ana, eş, bacı – kardeş yüreğine yansıyan yangınına yakın duracak.
Şehit aileleri iftarı herhalde Çankaya'da bir başka iklim oluşturacak. Hüznün, sevginin, hasretin, yürek yangınının harman olduğu bir manzara...
Ortada Abdullah Gül.
Belki de Abdullah Gül, hayatının en saklanacak fotoğrafı içinde yer alacak.
Cumhurbaşkanı bir annenin elini öperken...
Cumhurbaşkanı bir şehid babasının sessiz göz yaşlarına eşlik ederken...
Cumhurbaşkanı, bir şehid çocuğuna sarılırken...
Cumhurbaşkanı, geride kalmış bir yavuklunun göz yaşını silerken...
Türkiye'nin bu yufka yürekliliğe ihtiyacı olduğunu düşünüyorum ve Ramazan, yürekleri böyle böyle sarıp sarmalayacak.
Ya öteki boyut?
Cumhurbaşkanının eşi Hayrünnisa Gül Hanımefendi, seçimden bu yana henüz eşiyle aynı ortamda görünmedi.
Çünkü kamusal alan terörü henüz etkisini yitirmedi.
Ama herhalde Şehit aileleri iftarında onu, şehit yakınları ile birlikte ev sahibesi olarak göreceğiz.
Nasıl bir fotoğraf çıkacak diye düşünürsünüz?
Ben, şehit anneleri, şehit eşleri arasında Hayrünnisa Gül'ün, Türkiye'nin en anlamlı fotoğrafını ortaya koyacağını düşünüyorum.
Belki o fotoğraf, "İşte Türkiye gerçeği" diye haykıracak.
Belki Hayrünnisa Gül hanımefendi'nin Çankaya hayatı, böyle, toplumun can damarında yer alan bir sıcak halka niteliğinde olacak.
Peki, bu iftara iştirak eden şehit yakınlarının yaşadıkları duygu ne olacak, tahmin edebiliyor musunuz?
Çankaya, ülkenin sade insanının yüreğinde nasıl bir misyon dönüşümü yaşayacak?
Sayın Gül'ü, seçildiğinden bu yana ülkeye kattığı pozitif enerji için yürekten kutlamak istiyorum.
Bunun yanında, sayın Cumhurbaşkanına belki bir iftar projesi daha teklif edilebilir diye düşünüyorum. Ya da Bayram'da bir buluşma...
Mesela, Diyarbakır'daki sokak çocuklarının katılacağı bir çocuk iftarı veya bir .bapyram kutlaması...
Bu da, Doğu – Güneydoğu zemininde yaşanan sancının tedavisinde halkayı tamamlayan anlamlı bir jest olacaktır.
Yıllardan beri değişik sebeplerle köylerden göç oluyor ve insanlar, aileler, Diyarbakır'da, bu sancının en ağır bedelini ödüyorlar. Çocuklar sokakta ve sahipsiz büyüyor. Sahipsiz, yani eğitimsiz, yani her tür kumpasa düşmeye hazır yığınlar halinde büyüyor. Sonra sonra, sokaktan dağa doğru bir yönelim başlıyor. Ondan sonrası tufan... Dağlarda bir kurşunluk can...
Kaç tanesi böyle bir anaforda kayboldu, gitti.
Cumhurbaşkanı ve eşleri kollarını açsın ve gelin desin.
Eviniz, yuvanız burası...
Devlet sizi kucaklıyor.
Hayrünnisa Gül, tüm kimsesiz çocukların annesi olsun...
Devlet babaya devlet anne kavramı eklensin...
Nasıl olur?
Biraz zaman geçseydi, bir miktar duygular durulsaydı ben, sayın Cumhurbaşkanına bir de çocukları dağlarda ölen anneleri Çankaya'da kabul etmesini teklif ederdim.
Orada da evlad acısı yaşandığı bir vakıa ve Doğu – Güneydoğu'da tedavi edilmesi gerekli bir yara da o. O yara tedavi edilmeden de, gerçek bir sağlık hali olmayacak. Terör elbet kötü bir şey. Terör elbet ülkeye büyük acılar yaşatıyor. Ama evlad teröre de bulaşsa anne kalbinden silinmiyor. Dağ demek, acı demek bölgedeki anneler için. Her gün bin kere ölmek demek. Ah bir kurtulabilseler bu evlad yangınından? Ah bir devlet onları sağ salim teslim edebilse annelerine... Ah bir devlet kurtarabilse onları örgütün pençesinden...
İşte o ümidi ve "Sizin de acılarınızı anlıyoruz" mesajını vermek üzere bir devlet anlayışı ortaya konsa...
Çankaya'dan, annelerle birlikte "Silahı bırakın ve dönün" diye seslenilse dağlara...
Kim bilir, belki bunun da zamanı gelir.
Ama her halükarda sayın Cumhurbaşkanı'nın bir sevgi atılımı başlattığını söylemek mümkün ve bu sevgi atılımının, ülkemiz için her geçen gün daha bir iyilik demek olduğu açık.
Yeni Anayasa'da Cumhurbaşkanının yetkilerini azaltma eğilimi var.
Ne denir?
İnsan vardır, duruşu ile dahi etrafına pozitif enerji verir.
Sayın Gül bu potansiyeli taşıyor. Yetki azaltılmasının, onu, Çankaya'da işlevsiz hale getireceğini sanmam. Ülkede onun pozitif katkısını bekleyen o kadar alan var ki... Dileyelim coşkusu hiç sönmesin...