Gürcistan'da olan bitene ilişkin söylenecek tüm şeyler görecelidir, her ülkenin kendi milli çıkarına göre ya da devreye sokabileceği güce göre haklılık payı taşır. Bu da, asla genel haklılık anlamına gelmez.

Dünyada işler böyle yürüyor.

Diplomasinin arkasına güç koyacaksınız ve gerektiğinde savaşı göze alacaksınız. Çünkü savaş, diplomasinin silahla sürdürülen devamından başka bir şey değildir. Savaşı da, gücünüz varsa göze alacaksınız, çünkü yenildiğinizde mutlaka haksızlar safında zikredilirsiniz.

Gürcistan Osetya'ya askeri müdahalede bulundu, çünkü orayı kendi toprağı sayıyor. Abhazya'yı da öyle. "Toprak bütünlüğü" lafları oradan çıkıyor.

İşe Osetya veya Abhazya açısından baktığınızda da "Bağımsızlık" bir haktır. Burada, Gürcistan, elinden çıkmakta olan Osetya'yı geri almak için güç kullandı, Batı'dan da takviye bekledi, Osetya da, Rusya'nın gücü ile işbirliği yaparak karşılık verdi. Batı'dan takviye gelmeyince, Rusya da Osetya'ya yardım edince Saakaşvili, hesapsız davranmış, hatta "aptallık yapmış" oldu. Gücü yetseydi, Osetya'yı yeniden Tiflis'e bağlayıp, kahraman olacaktı.

Rusya, Gürcistan'a "Barış gücü!" gönderdi. Siviller üzerine bomba yağdırmanın adı barış oldu.

Rusya, Rus Federasyonu'na bağlı Dağıstan, Kuzey Osetya, Çeçen – İnguş ve Kabartay – Balkar Özerk Cumhuriyetleri'ndeki bir bağımsızlık talebini de öyle "Barışçı" bir duruşla mı karşılar? Çeçenistan'da kan gövdeyi götürürken, Rus birlikleri gökten ve yerden ateş kusarken, "Barışçı" bir misyonla mı hareket etmekteydi?

Sovyetler dağılınca, dünya yeniden harmanlanmaya başladı ve bu harmanlanma henüz sonuçlanmış değil.

Harmanlanmanın ilk yıllarında Doğu Avrupa ülkeleri, Sovyet blokundan çıkıp bağımsızlaştı ve Batı ile sıkı ilişkiler kurdu. Rusya'nın o günkü gücü ya da güçsüzlüğü, Doğu Avrupa'daki yeni yapılanmayı engellemeye yetmedi. Bunun son halkasında Kosova'nın bağımsızlığı vardır ve Batı bastırınca, Kosova bağımsızlığa kavuşmuştur. Moskova, Güney Osetya veya Abhazya'da bağımsızlıkçıdır ama, Kosova'da "Mikro milliyetçi oluşumlara karşı" olmak ilkesine sarılmıştır. Moskova'nın, Rusya Federasyonu'na bağlı özerk cumhuriyetler karşısında takındığı gözlük de aynıdır.

Rusya'nın bu ikircikli duruşunu en iyi anlayanlar, hiç şüphesiz, Doğu Avrupa'da Sovyetler'den bağımsızlaşan ülkeler olmalıdır. Onun için, Gürcistan savaşında Doğu Avrupalı dilerler Tiflis'e gelerek, Saakaşvili'ye destek gösterisinde bulunmuşlardır.

Sakaaşvili ile birlikte parlamento önünde bekleyen binlerce göstericiyi selamlayan liderler şunlar:

Polonya Devlet Başkanı Lech Kaczynski ve Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski, Estonya Devlet Başkanı Toomas Hendrik Ilves, Litvanya Devlet Başkanı Valdas Adamkus ve Başbakanı Ivars Godmanis, Letonya Devlet Başkanı Valdis Zatlers, Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yuşçenko.

Batı dünyası, Kosova'yı tanıdığı halde, Kıbrıs Türklerinin talepleri karşısında Rum yanlısı bir duruşu tercih etmiştir. Gerekçe "Kuvvet kullanarak sınır değişikliği yapılmaması" ilkesidir.

Resmen Azerbaycan toprağı olan Karabağ halen Ermenistan'ın işgali altındadır. Azerbaycan'ın yürüttüğü, Türkiye'nin canla başla desteklediği diplomasi Karabağ'ı işgalden kurtarmaya yetmiyor. Düşünelim: Azerbaycan yönetimi kalksa, Karabağ'ı kurtarmak için askeri operasyon düzenlese, bir maceraya mı girişmiş olur, yoksa kendi toprağını işgalden kurtarmaya yönelmiş mi? Diplomasi – güç – savaş denkleminde bunun cevabı şöyle olur: Azerbaycan'ın gücü yeterse başarılı bir diplomasi yürütülmüş olur, değilse maceraya sürüklenmiş olur.
Türkiye'nin Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu, iyi niyetli ama, gerçekleşmesi şimdilik zor bir proje.

Çünkü bu proje, mevcut yapının oturmuşluğu kanaatine dayanıyor. Oysa Kafkasya oturmuş bir coğrafya değil. Ne Kuzey Kafkasya oturmuş durumdadır ne Güney Kafkasya... Türkiye – Ermenistan ilişikleri de, Batı'nın bütün zorlamalarına rağmen, Karabağ ukdesi sebebiyle problemli durumdan çıkamıyor.

Batı, "teröre karşı işbirliği" bahanesiyle Çeçenistan'ı Rusya'ya bıraktı, Türkiye de, reel – politik adına, Çeçenistan'da yaşananları sorun etmiyor.

Ama orada, Rus yanlısı iktidarlarla halk arasında yaşanan derin mücadele, henüz hiçbir şeyin oturmadığı sonucunu gösteriyor.

Gürcistan, Bağımsız Devletler Topluluğu'ndan ayrılıyor. Bu, Rus inisiyatifli Bağımsız Devletler Topluluğu vakıasının da henüz yerleşik bir yapı olmadığı neticesini doğuruyor.

Denebilir ki, şu anda dünyada en sıkıntılı alanlardan birisi, Sovyet sonrası coğrafyadır. "Sovyet sonrası coğrafya" demek, birçok ülkenin Sovyet hegemonyasından çıkıp, bağımsızlık statüsü alması, ya da yeni oluşumlar arasındaki ihtilaflar demektir. Rusya, bir şekilde bu hegemonyayı sürdürmeye uğraşıyor, yeni oluşumlar yeni oluşum doğuruyor ve bu durum, kanamalara yol açıyor.

Türkiye, Kafkasya Platformu gerçekleşmese de, bu coğrafyadaki öneminden bir şey kaybetmez. Oyun kurucu rol her zaman gündemde olacaktır.

Bunun için diplomasinin arkasına konacak gücü büyütmek önemli.

Sayın Gül'ün üçlemesi bunun için iyi bir formül: Güçlü demokrasi. Güçlü ekonomi. Güçlü ordu.

Bölgenin büyük oyuncusu olabilmek buna bağlı.

Kaynak: Bugün