Hillary'nin New Hampshire'da gözyaşlarını tutamama nedeni, siyasi bitiş noktasına geldiğinden korkmasıydı. Bir 'Doğuştan Kahraman'ın gölgesindeki yılları, bir başka 'Doğuştan Kahraman'ca saf dışı edilmek için mi geçirmişti? Obama ve basının dişi kurbanı rolünde, felaketi önlemeliydi...
Pazartesi günü büroya gittiğimde insanları bir bilgisayarın başına toplanmış buldum; hiç görmeyeceklerini sandıkları bir manzarayı izlemekteydiler: Gözleri hakikaten yaşarmış olan Hillary Clinton'ı.
Ekrana bakan bir kadın suratını ekşitiyor, bunun kötü olduğundan bahsediyordu. 'İnsanlaşmış' Hillary'nin 'içine düşmüş' üç adam görüntüyü tekrar tekrar izledi. Güvenlik haberleri yapan bir gazeteci tepki gösterdi. 'Savaştayız' dedi ve ekledi: "(Kuzey Kore lideri) Kim Jong-il'le de böyle mi konuşacak yani?"
Başka bir gazeteci şaka yaptı: "Bu ağlama gerçekten samimi göründü bana. İddiasına girerim ki öncesinde bunu saatlerce düşünmüştür." Kuru bir sesle ekledi: "Ağlamak genelde kampanyalarda işe yaramaz. Sadece ilişkilerde işe yarar."
Kadın seçmeni kazandı
Bill Clinton dudağını ısırmasıyla bilinirdi, fakat ekrandaki Hillary Muskie rolünü oynuyordu. (Edmund Muskie 1972'de başkanlık seçiminin ön kampanyasında şans tanınan Demokrat aday adaylarındandı. Eşinin kampanya sırasında sarhoş olup küfrettiğine dair haberler yayımlanınca eşini savunan bir açıklama yapacağını duyurdu. Basın toplantısı karlı bir günde yapıldı. Gazetelerde Muskie'nin eşini savunurken ağladığına dair haberler yer aldı. Muskie bunu yalanladı ve gözlerinin altındaki ıslaklığın düşen kar tanelerinden kaynaklandığını öne sürdü.) Mesajının içini gözyaşıyla doldurup öylece kalabilmesi kesinlikle etkileyiciydi.
Hillary senatör koltuğunu bir erkek tarafından zor duruma düşürüldükten sonra kazanmıştı. New Hampshire'dan yakasını sıyırıp başkanlık kampanyasını kurtarması da, bir başka erkek tarafından zor duruma düşürüldükten sonra gerçekleşti. Senato seçimlerinde öylesine kontrollü görünüyordu ki, birçok New York'lu seçmeni cezbedecek kadar yumuşak görünmesi için, aynı Monica skandalı sırasında yaptığı gibi, kontrolünü yitirdiğinin görülmesi gerekmişti.
Obama tarafından Iowa'da mağlup edildikten sonra, bir kafede o duygusal an geldi işte ve pek sevimli olmadığına dair bir sorudan duyduğu kırgınlık aynı amaca hizmet etti; onu, bilhassa da 45 yaş üzeri kadınların gözünde daha cazip kıldı. Obama kampanyasında çalışanlar hafta sonu boyunca kadınların oyunun kendi hanelerinde olduğunu hesap etmişti, ama Hillary'nin gözyaşlarına karışıp giden oyların ardından bakakaldılar.
Pazartesi günü Portsmouth kafesinde, çoğunlğu kadınlardan menkul bir kitleye konuşan Hillary Clinton, Obama'nın 'yanlış umutlarının' bizi nerelere götüreceğine ("Geriye düştüğümüzü görmeyi istemiyorum" deyip duruyordu asabi bir şekilde) dair muğlak ve sıkıcı laflarını, tam da rakibini şamar atması gerektiği anda geriye çekti: "Fakat bazılarımız doğru, bazılarımız yanlış. Bazılarımız hazır, bazılarımız değil."
O anda, Hillary'yi on yıllarca süren figüranlıktan başrole çıkma çabasının yorgunluğuyla dağılırken görmek, dokunaklıydı. Fakat gözlerine dolan yaşlarda hafif Nixonvari bir kendine acıma da yok değildi. Onu bu kadar derinden yaralayan şey, ülkenin kendisine ne kadar ihtiyacı olduğunu idrak edemediğini görmekti. Tuhaf şekilde narsist bir edayla, bizim için ağlıyordu. Fakat Hillary Clinton'a dair gaddarca tipik olan şey de şuydu: Son noktada onu ağlama noktasına getiren, hep kaybetme ihtimali oluyordu.
Spencer Tracy'nin 'Adem'in Kaburga Kemiği' filminde Katharine Hepburn'e dediği gibi: "İşte yine başlıyoruz, şu bildik sıvılar. Garantili kalp eriticisi. Birkaç damla dişi gözyaşı asitten daha güçlü."
Clinton'lar yine uçurumun eşiğinden son anda döndü. Bill, Obama fenomenini, 'Gördüğüm en büyük masal' diyerek kaba bir edayla inkâr ediyordu, fakat son birkaç günde Sinderella olma tehlikesinde görünen Hillary'ydi. Duygusallaştı, zira siyasi bitiş noktasına, aniden şişedibi gözlükleri ve kıvırcık saçlarıyla, zeki fakat gözde olmayan kız öğrenciye dönüşeceği noktaya geldiğinden korktu. Bir 'Doğuştan Kahraman'ın gölgesindeki bütün o yılları, bir başka 'Doğuştan Kahraman' tarafından saf dışı edilme ihtimaliyle yüz yüze gelmek için mi geçirmişti yani?
'İnsan olduğunu gösterdi'
New Hampshire münazarasında, Hillary'ye niye Chicago'lu yakışıklı genç prens kadar popüler olmadığını soran bir moderatöre tanık olmak nasıl da aşağılayıcı. "Siz yeterince sevimlisiniz" demek yerine Obama'dan dem vurmak nasıl da incitici. Ve (bir diğer Demokrat aday adayı) Edwards, Obama'nın da hesabına Hillary'ye yüklenen kanat adamı rolünü oynarken, asabi bir durumu düzeltme çabasına mecbur bırakılmak nasıl da çileden çıkarıcı.
Hillary zarar tespit turu çerçevesinde CNN'den John Roberts'a, "Benim de duygularım var. Bundan kuşku duyanlar olduğunu biliyorum" diyordu. 'Kadın bir başkan adayının karşılaştığı çifte standartlar' konulu 'Access Hollywood' programında da şöyle devam ediyordu: "Fazla duygusal olursanız bu size zarar verir. Bir erkek ağlayabilir. Birçok liderimiz oldu ağlayan. Fakat bir kadın için bu farklı türde bir dinamik."
Acayip bir taktikti bu. Yapış yapış duygusallık saçarak, Obama'ya yapış yapış duygusallık saçtığı için saldırıyordu. Pazartesi günü Salem'de birkaç çıkıntının Hillary'ye "Gömleğimi ütülesene!" diye bağırması, kız kardeşliği pekiştiriyordu.
Manchester'daki zafer partisinde 65 yaşındaki Carolyn Marvick, Hillary'nin o kafede insan olduğunu gösterdiğini söylüyordu: "Bence gerçekten yoruldu. Gözler en çok onun üzerinde -ne giydiği, nasıl güldüğü falan..." Marvick'in 35'lik oğlu David de, Hillary'nin gözleri dolduğunda kendi gözlerinin de dolduğunu anlatıyordu. Hillary'nin sevilirlik meselesine dair söylediklerini hatırlatarak ekliyordu: "Bu 'Amerikan Popstar' yarışması değil. Zeki olana oy vermelisiniz."
Gloria Steinem'se dün The New York Times'daki yazısında, Hillary'yi desteklemesinin nedenlerinden birini, 'kanıtlayacak erkekliği olmaması' diye ifade ediyordu. Fakat Hillary erkekliğini kanıtlaması gerektiğini düşünüyor. Ulusal İstihbarat Raporu'nu bile okumadan Bush'un Irak'ın işgal edebilmesi lehinde oy kullanması ve Beyaz Saray'ın İran'a yönelik savaşkanlığını desteklemesinin nedeni de buydu.
İdealizm karşıtı gibi görünüyor
Yine de, neticede hem Obama'nın hem de basının dişi kurbanı rolünü oynayarak felaketin önüne set çekmeliydi. Clinton'lar geçen hafta mağrur bir edayla basının Obama'yı tercih ettiğinden yakınıyordu, fakat Hillary yarış boyunca basınla nadiren konuşuyordu.
Pazartesi günü Henniker'de kampanya yürüten Bill Clinton da, dalkavukça bir edayla, zavallı küçük kadın kartını oynuyor, "Onu daha genç, daha uzun yapamam veya cinsiyetini değiştiremem" diyordu. Etkinliklerde o kadar şevksizdi ki, bazen Hillary'den uzak durmak istediği izlenimi veriyordu. New Hampshire'ı kazandığına göre artık Hillary Bill'den uzak durabilir, zira seçmenlerin Bill'i sık gördükçe o netameli hikâyelere dönmek istemediklerini hatırladığını idrak edebilir.
Hillary'nin Obama'yı şair ruhlu bir hayalci, kendisiniyse muazzam iş bitirici gibi sunma çabası aptalca göründü. "Dr. King'in hayali, Başkan Johnson Sivil Haklar Yasası'nı geçirdiğinde gerçekleşmeye başladı" diyordu. Yaşayan herhangi bir Demokrat, bir başka yaşayan Demokrat'ın kendisini Johnson'la kıyaslayarak New Hampshire'da ön seçim kazanmaya çalışacağını tahayyül edebilir miydi? (Gene McCarthy, Johnson'ı New Hampshire'da siyaset sahnesinden silmişti.)
Hillary'nin Obama karşıtı savı şu an idealizme karşı bir sava dönüştü, muhtemelen bir Clinton'ın düşebileceği en aşağı nokta da bu. Hope (Umut-Bill Clinton'ın doğum yeri) kentinden gelen insanlar, umuda karşı çıkıyor.
Zafer kutlamasında Hillary, bir hayat hikâyesi filminin kadın kahramanına benziyordu, kurtlar sofrasında zafer kazanmayı başaran bir kadın. Kalbinin yerinden çıkacak gibi olduğunu söylemesi, o ünlü feminist marşı hatırlatıyordu: "Kendi sesimi buldum."
Kaynak: Radikal