Bugünün Türkiye'si, önde giden bir bölgesel güç olarak kendi gündemini yürütmek üzere tasarrufunda daha önce hiç olmadığı kadar imkana sahiptir. Son 10 yıl bölgesel arabulucu rolü arayışında olan Türkiye'nin liderliği için en önemli imtihan, halen Pekin, Moskova ve en önemlisi de Tahran'ın desteğine sahip Beşşar Esad rejiminin nasıl üstesinden gelineceğinden başlayarak Suriye'de olacaktır. Geçenlerde İstanbul'da yapılan ve bir dizi tavsiye ve bildirilerde bulunulan ama sadece birkaç somut karar alınılan "Suriye'nin Dostları" grubunun ikinci toplantısına ev sahipliği yapmasıyla şimdi tüm gözler Türkiye'nin üzerinde.
Türkiye bugün Suriye'nin komşularında eşitler arasında birinci ve Şam'a karşı uluslararası destek toplama bakımından en iyi durumda olanıdır. Bölgesel meselelere bölgesel çözümler bulunması çağrısında bulunan Ankara, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kasım ayında açıkça Esad'ın görevi bırakması çağrısında bulunmasından bu yana Şam'a karşı gidilen yolda etkileyici konuşma açısından önde gidiyor. Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa ve Körfez'deki Arap ülkelerinin, Türkiye'nin Suriye karşıtı çabalara liderlik ettiğini görmeye hevesli olduğunda pek şüphe yoktur. Türkiye kendi adına son derece temkinli - bazıları buna kararsız diyor - hareket etti. Belki de krizin giriftliğinin, Türkiye'nin normalde kendilerinden emin liderlerinin kendi vizyon ve kapasitelerinden şüphe etmelerine yol açmasından dolayı böyle oldu. Suriye muhtemelen, bunların dış politikalarının belirlendiği pota olacak.
Türkiye'nin 900 kilometrelik sınırı boyunca kendi güvenlik çıkarları ve artarak büyük bir bölgesel ihtilafa dönüşecek iç savaş korkusu göz önüne alınınca Ankara, durumu temkinli bir şekilde takip ediyordu ve gelecekte yapacağı eylem hususunda bir taahhütte bulunmaksızın insani yardım çabalarının ön saflarında duruyordu. Türkiye ancak geçen ay Suriye'deki büyükelçiliğini kapattı ve tüm diplomatik personelin geri gelmesi talimatını verdi. "Suriye'nin Dostları" grubunun ikinci toplantısının yapıldığı hafta Türk Hava Yolları da 1 Nisan'dan itibaren Şam ve Halep seferlerini durdurduğunu bildirdi.
Türkiye aynı zamanda Şam'a karşı uluslararası eylem ve müeyyide taleplerine önderlik ederek ve Rusya'yla Çin'in Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ndeki vetolarına öfkeyle tepki göstererek eleştirinin çok ötesine geçti. Ankara açık bir şekilde Suriye muhalif liderlerine ve sınır boyunca üslenen isyancılara ev sahipliği ediyor, bu kuvvetleri gizlice silahlandırdığı da bildiriliyor. Ve o zaten Batılı kuvvetlerin şimdiye kadar teşebbüs ettiğinin çok ötesine geçen tek taraflı müeyyideler hazırladı. Uluslararası "Suriye'nin Dostları" toplantılarının Tunus'tan sonra ikincisinin geçenlerde Türkiye'de yapılmasının arkasında da bu var.
Suriye'deki muhalif gruplar arasındaki koordinasyon ve eğitim eksikliği, Ankara'da güven duygusunu ortadan kaldırmadı. Ankara, bir başka komşu diktatördense istikrarsızlıktan çok daha fazla korkuyor. Suriye'nin toprak bütünlüğü ve bunun Ankara'nın kendi Kürt nüfusu üzerindeki muhtemel etkilerine dair korkuları, cesur adımlar atma konusunda Türkiye'nin cesaretini kırdı. Ankara'nın en büyük ümidi, Esad'ın kendi geleceğinden endişe eden ve bu yüzden ülkenin kaosa girmesine izin vermeyecek bir rejimle değiştirilmesidir. Türkiye, -uzlaşma sağlama ve nihayetinde Esad'a sığınma teklifinde bulunarak- Şam'a karşı kullanabileceği her türlü baskı gücüne çaresizce başvurdu ama hiçbiri işe yaramadı. Suriye'de Kürtçü ve mezhepçi bölünmeler halen, gösterilerin sınır boyunca görülen vahşi şekilde bastırılmasından daha çok istikrarsızlıktan endişe eden Türk hükümetine karşı bir baskı unsuru olarak kalıyor.
Türkiye için Suriye konusunda liderlik yapmak ve onu düzeltmek önemlidir. Ama Suriye, Ankara için kabus gibi değişken parçalar sunan iç, bölgesel ve uluslararası faktörlerin kesişmesi sebebiyle girift bir meseledir. Türkiye'nin Suriye'yle ilintili çoğu konuya hitap etmek için siyasi ve fiziki kapasitesi eksik olmayabilir ama onun stratejik tahayyül eksikliği olduğu görülüyor. Uluslararası toplumu bölük pörçük Suriye muhalefetinden yana seferber edebilmek kolay bir iş değildir ama nihayetinde, istikrarlı ve belki de daha demokratik bir Suriye ararken Ankara için bölgesel çerçeveyi bu belirleyecek. Ankara seçeneklerini temkinli bir şekilde değerlendirmeye devam ederken Esad'ın kendi halkına devam eden saldırıları, Türkiye'yi ya sözlerinin arkasına gücünü koymaya ya da bölgesel bir lider olarak kendi eksikliğini kabule zorlayacaktır.
Kaynak: The German Marshall Fund
Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas