En hassas uzvumuz. Çok iyi korumalı ve her şeyden sakınmalıyız. Çünkü gözbebeğimiz olmazsa karanlığa mahkum oluruz. Karanlıkta kalırsak kendimizi savunamaz, hayatımızı sürdüremeyiz. Başkalarının himayesine ve inayetine muhtaç oluruz.
Ordu bizim gözbebeğimiz. Bu coğrafyada karanlıkta kalamayız. Bu coğrafyada başkalarının himayesi ve inayeti altında yaşayamayız. Biz ordusuz olamayız. Dün böyleydi, bugün de böyle.

Bütün tarihimiz boyunca böyle var olduk. Bu toprakları "ordu-millet" olarak yurt edindik. İzzetimizi, ikbalimizi ve başka milletlere vaadimizi "ordu-Millet" olarak aradık ve yerine getirdik. Üstün bir sevk ve idareye sahip, disiplinli ve savaşma yeteneği yüksek, savaş araç ve gereçleri en son teknoloji eseri, bilgi ve becerisi eksiksiz bir ordunun mevcudiyeti bu ülkeyi ve devleti yaşatmanın ön şartıdır. Bu yüzden bizde her türlü yenilik orduda başlamış, ekonomi en kritik kaynaklarını ordu için seferber etmiş, millet eline silah verildiğinde tereddütsüz cepheye gitmiştir. Ordu "Peygamber ocağı" bilinmiş ve her zaman el üstünde tutulmuştur.

Bugün esaslı bir sorunumuz var. Ordumuzun yeniden yapılandırılması, yeni bir hiyerarşiye ve uzmanlaşmaya geçmesi, bu arada devletin diğer kurumları ile ilişkisini yeniden düzenlemesi gerekiyor.

Terörle mücadelede karşılaştığımız musibetler, yapısal bir soruna işaret ediyor. Terörle mücadelemiz devasa bir eskavatörle sinek ezmeye benziyor. Postmodern savaşın veya askerlerin sevdiği tabirle asimetrik savaşın düzenli ordu ile yürütülemeyeceği aşikâr. Önce profesyonel orduya geçilmeli. Terörle mücadele için profesyonel ordunun geride durması, ama asıl görevin iç emniyet birimlerine ağırlıklı olarak polise devredilmesi gerekli. Haziran ayında Eğridir Dağ Komando Birliği'ni denetleyen komutanlar da aynı durumu dile getirdiler. Türkiye on yılı aşkın zamandır profeyonel orduyu konuşuyor ama bir türlü mesafe alamıyor.

Bugünkü Kara, Hava Deniz gibi uzmanlaşmış hiyerarşik bir yapı yerine, doğrudan üstlenilen göreve dayalı operasyonel bir yapılanmaya geçilmesi ise bir başka zaruret. Bütün bürokratik kurumlar gibi, ordunun da devasa bir bürokrasisi var. Bürokratik yapılar zor değişir. Hassas bir görevi yerine getiren, gizlilik zırhına sahip, bu yüzden denetlenmesi zor olan kurumlarda değişmeye direnç daha kuvvetli olur. Hatta en ileri bürokrasiler ordularda hayat bulur. Delili: Parkinson'un bürokratik yapılanmayı eleştirdiği meşhur "Parkinson Kanunu" isimli kitabı, Amerikan Deniz Kuvvetleri üzerine yapılan bir araştırmaya dayanmaktadır.

Ordu siyasetin fazlasıyla içinde. Siyasi tartışmalarda taraf olmak Ordu'ya da, onun savaşma yeteneğine de zarar veriyor. Genelkurmay Başkanı'nın DTP'yi hedef alan sözleri, açıktan siyasete bir müdahale niteliği taşıyor. Üstelik, İç Hizmet Kanunu'nun 43'üncü maddesi ile Askerî Ceza Kanunu'nun 148. maddesine de aykırı. Daha önemlisi bu beyanatlar DTP'ye, kendi sempatizanları nezdinde hak etmediği bir avantaj sağlıyor. Tarafsız ve siyaset üstü kalması gereken Ordu'yu yıpratıyor. Devletin kurumları arasında ve hiyerarşisi içinde halledilecek sorunların kamuoyu önünde siyasî tartışma konusu yapılması toplumda ciddi bir güven sorununa yol açıyor. Sınır ötesi operasyonun askerlerle siviller arasında zaman zaman tırmanan polemiklere konu edilmesi sadece devlet katında zaafa işaret ediyor.

8 askerin PKK tarafından kaçırılması üzerine yapılan spekülasyonlar abartılı. Bu olayın Ordu'yu yıpratmak için kullanılması da doğru değil. Çünkü olay lokal bir olay değil. Bu ve benzeri sorunların çözümü için köklü yapısal değişim gerekiyor. Hata, nizamî bir savaşa göre iç düzenini ve eğitimini gerçekleştiren bir silahlı gücün gayrınizamî savaşta kullanılmasında.

Ordu gözbebeğimiz. Gözbebeğimize iyi bakmalıyız. Bunun için Türkiye'nin iç ve dış güvenlik yapılanmasını akıl ve sağduyu ölçülerine uygun köklü bir reformdan geçirmesi lazım.

 
Kaynak: Zaman