Benjamin  Dooley 

Küçük bir şehir olan Beyt Hanun’u çöl sıcağı sarıyor. Kurak kentin dar sokaklarında bir kamyon süzülüyor. Kamyondan insanları kendisine çekmek için bir müzik çalıyor. Çevredeki binaların harap olmuş doğası bir yana, manzarada göze çarpan bütün halde hiçbir şey yok. Özellikle yaz mevsiminin çok yakın olduğunu düşünürsek, kamyon dondurma satmak için değil, su satmak için orada.

Gazze şeridi boyunca, kalıcı bir temiz su kıtlığı var. Bu kıtlık geçen sene Temmuz ve Ağustos aylarında İsrail ile yaşanan 51 gün savaşından sonra ortaya çıkmıştır. Savaş ve savaşın akıbeti zaten ciddi şekilde tehlikede olan bir krizi tetiklemiş ve sorunu daha kötüye götürmüştür. Bardağı taşıran son damlanın gelmesi ise çok uzak değil.

Şerid’in Mısır ve İsrail arasında sıkışmış 360 km. karelik bölgesinde, su meselesi oldukça karmaşık ve konuyu bir dizi başka sorundan ayrı tutmak zor. Yine de, Gazze’deki su meselesi, yaşanan çatışmalarda önemli rol oynayan yapısal eksikliklerin altını çizmek yönünde esas meselelerden biri.

Birleşmiş Milletler Orta Doğu Barış Süreci (UNSCO) Koordinatör yardımcısı James W. Rawley “Gazze’yi yeniden inşa edebilmek, yaz boyunca görülen hasarı tamir edebilmek için uluslar arası desteğe ihtiyacımız var. Ama bunun yanında, gelişme konusuna, kısaca ifade etmek gerekirse özellikle su ve enerji konularına, dikkat çekmek için de uluslar arası desteğe ihtiyacımız var.”açıklamasında bulundu.

Aslında bu iki konu Gazze halkının günlük yaşamlarını etkileyen en acil sorunlar. Gazze’nin yeniden inşa edilebilmesi için, Kahire Konferansı başta olmak üzere uluslar arası birçok girişimde bulunulurken, Gazze’nin yapısal eksikliklerini tamamlamak için oldukça az adım atılmıştır.

Su krizi üç etken ile tanımlanabilir: altyapı kapasitesinin eksikliği, varolan altyapının fazla kullanımı ve talepteki artış ve enerji kıtlığı. Her mesele birbiriyle bir noktada çakışmakta ve geçen yaz yaşanan çatışma sırasında tamamen harap edilen su sisteminin kendisinde birleşmektedir. Sonuç olara bugün Gazze’de bulunan suyun yüzde 95-97’si içilemez durumdadır. Ve BM’in tahminlerine göre, eğer durumu tersine çevirecek acil bir eylemde bulunulmazsa, 2020 yılından sonra Gazze’de yaşamak mümkün olmayacaktır.

Gazze Şeridi tüm suyunu sadece tek bir kaynaktan almaktadır: Akdeniz kıyısı boyunca yerleştirilmiş olan, yeraltı doğal jeolojik oluşumu Gazze Kıyı Akiferi. Geçtiğimiz birkaç on yıl boyunca, Gazze nüfusu katlanarak artmıştır. Gazze nüfusunun yaklaşık yüzde 51’i 15 yaşının altındadır. İsrail’in ablukaya alması nedeniyle inşaat malzemelerinin eksik olması ve artan barınma talebi ile zaten kısıtlı sayıda olan yaşam bölgelerinde insanların çok daha daha yoğun bir şekilde sıkışması sonucu doğmuştur. Bunun sonucunda akifer kullanımı sınırını aşmıştır ve iki yıl içinde bir noktada işlevsiz hale gelebilir.

Önceden su denizin doğu tarafından elde ediliyordu. Bu su temin edilirken, Ürdün Vadisi gibi uzak bölgeler olan büyük nüfus merkezlerinden taşdığı çöpleri de beraberinde getiriyordu. Kıyı Belediyeleri Su Kurumu (Coastal Municipalities Water Utility, CMWU)’na göre son birkaç on yıldır, akiferin kendisini yenileyebilmesi için gereken kullanımdan üç kat daha fazla tüketim yapılmıştır. Akifer seviyesi azaldıkça, akiferden batıdan gelen tuzlu su geçmekte ve suya doğudaki tarım alanlarından gelen kimyasal ya da organik gübreler karışmaktadır. Tuzlu su karışması ile Gazze suyu içmek ve tarımsal kullanım için fazla tuzlu hale gelmiştir Tuzlu su ayrıca pompalama borularını bozuyor ve böylece devletin suyu dağıtmasını bile engellemektedir.

Sudaki kirlilik klorun aşırı derecede olmasından kaynaklanıyor. Alınan örneklerde bir litrede 3.000 miligram klor olduğu görülmüştür. Bu miktar Dünya Sağlık Örgütü’nin belirlediği sınırdan 250 mg/l daha fazladır. Gazze’de bulunan 230 farklı kuyudan alınan örneklerde yine fazla oranda azot elde edilmiştir. 3-400 mg/l olan bu oran, DSÖ’nün belirlemiş olduğu sınırdan 70 mg/l fazladır.

Yüksek sağlık riski ve Gazze’deki su kaynaklarının tükenmesi tehlikesine rağmen yetkililer akifer suyunu kullanmaktan başka bir çarelerinin olmadığını söylüyor.

“Sorun suyun kalitesi ve miktarında” diyor Kıyı Belediyeleri Su Kurumu’ndan bir kimyacı. “Her insan günde 70-90 litre suya ihtiyaç duyuyor. Ve bunu karşılayabilmek için en azından 150 litre suya ihtiyacınız var.” Böyle bir talebi karşılayabilecek başka hiçbir yer yok.

“Su tuzlu olduğunda evlerdeki teçhizata zarar veriyor; çamaşır makinesi, musluklar, evdeki her şey. Ayrıca bu suyla duş alamaz ve sulama da yapamazsın. Yani bu bir döngü. Tuzlu suyu kullanamıyorsun çünkü evdeki teçhizata zarar veriyorsun,” diyor CMWU genel direktör yardımcısı Mahan Rashar Middle East Eye gazetesine. “İnsanlar bu suyu içmeye tahammül edemez. Ama eğer diğer aktiviteler için kullanırlarsa, ona zarar verirler. Bu bir felaket. Suyun yüzde doksan beşi kirli…”

Aileler bu durumu kamyonlarla teslimat yapan özel şirketlerden su satın alarak telafi etmeye çalışıyor. Özel su pahalı ve tuzlu suyun dönüştürülmesi ile elde ediliyor. Güncel BM raporuna göre, bu nedenle içme suyunun da pek sağlıklı olduğu söylenemez.  

Savaş bittiğinden beri yerel belediyeler, savaş sırasında zarar görmemiş kuyulardan pompaladıkları su ile kamyonet ve tankerlerle su teslimatı yapıyorlar.

MEE (Middle East Eye) gazetesi Gazze Belediyesi genel başkanı Ramsey Ahmed ile konuştu. “Daha fazla su pompalamaya ve yeni kaynaklar inşa etmeye çalışıyoruz. Fakat bunu yapabilmek için yeterli materyalimiz yok ve bir de elektrik sorunu var. Birikmiş gücümüz yok. Bu durum sürekli çalışmaya ve su arzını sağlamaya devam edebilmek için önemli bir sorun yaratıyor.

40 yaşındaki Mohammed, Kuzeyde bir kent olan Beyt Lahya’da meyve ve sebze çiftçiliği yapıyor. Gazze’de çiftçilik yapan biri için bu işi dikkat çekecek kadar iyi yapıyor. Geniş bir ekin alanında farklı mahsüller üretiyor. Bu durum gösteriyor ki, su ihraç etmenin pahalılığı ve güç kıtlığı söz konusu olduğundan, Gazze’nin geleceği için böyle girişimlerin sürdürülmesi pek mümkün değil.  Mohammed üretimini muhafaza edebilme konusunda endişeli. Güç ve materyal eksikliği nedeniyle, Uluslar arası STK’lar tarafından temin edilen muhafaza teknikleri konusundaki talimatları gerçekleştirmekte zorlanıyor. “Kötü günler bizi bekliyor diye düşünüyorum,” diyor Mohammed MEE gazetesine.

Bir yıl boyunca yüksek yağış yağıs oranı görülürken, sabit, temiz su kaynağı ihtiyacı yaz aylarında karşılanması zor hale geliyor.

İsrail, Gazze’ye ekstra beş milyon litre su pompalanması için yardımda bulunuyor. Son zamanlarda bunu on milyona çıkarmak için bir girişim söz konusu. Bu suyun evlere nasıl ulaştırılacağı ve su sistemine zarar verip vermeyeceği hala bir soru işareti. Geçen sene İsrail tarafından pompalanan su savaş sırasında zarar görmüş ve evlere ulaştırılamamıştı. 26 kaynak ve altı dağıtım merkezi zarar görmüş ya da tamamen kullanılamaz hale gelmişti. Bir CMWU raporuna göre, Gazze Şeridi etrafındaki çeşitli alanlar su ağlarının, savaş sırasında buraya taşınan ve evlerini kaybettikleri için geri dönemeyen göçmenlere yönelik olarak tamamen yeniden tasarlanmasına ihtiyaç duyabilir.

Han Yunus CMWU bölgesel yöneticisi Hatem Taha Ebu Eltayef MEE’ye mültecilerin karşılaştığı zorluklar hakkında konuştu: “Han Yunus’da yaklaşık 5.700 kilometre içinde 230.00 civarında kişi yaşıyor. Gazze’deki son savaş sırasında Han Yunus’un doğusunda yaklaşık 100.000 kişi zarar gördü. Han Yunus’a, savaş sırasında, yani savaş yüzünden taşınan insanların yüzde 80’i… Ama bu alanlar insanları buraya yerleştirmek için hazırlanmadı. Tuvalet ve duş yapmak, su ve yiyecek sağlamak zorundasınız.”

Bir dönem, Gazze’nin su kriziyle başa çıkmak için bir strateji geliştirildi. Bu stratejide hedeflenen suyu tuzdan arıtmak için bir tesis kurulmasıydı. Plan 2004 yılında uygulamak için yapıldı ama daha yeni inşa edildi. Fakat Han Yunus Su Komitesi’nin kanalizasyon suyunu denize akıtması ve yerli deniz yaşamını tehlikeye atması dışında bir seçeneği yok.

“Dokuz yıldır denize girmiyorum,” diyor Ebu Eltayef.

“Böyle büyük bir tesis için Gazze’de istikrarlı siyasi koşulların sağlanması lazım,” diyor CMWU genel başkan yardımcısı Mahan Rashar: “Bunu ödemek isteyen bağışçılar olmadığı gibi, Gazze’de yaşadığımız enerji krizini de unutmamak gerekir… Elektrik ve çalışacak insan olmadan ben nasıl bir tesis çalıştırabilirim?”

Gazze’nin üç farklı bölgesinde, üç adet daha küçük, geçici tesis kurma planları da var. Bunlardan ilkinin gelecek yıl tamamlanması bekleniyor. Aynı zamanda su tutmak için da bir tesis planlanıyor. Yetkililer bu tesisin kirli su sorununu çözeceğini söylüyor. CMWU su ağlarının sürdürülebilmesi için Dünya Bankası, KFW ve Kızıl Haç Uluslar arası Komitesi ile birlikte çalışıyor. İsrail ablukası nedeniyle, yeniden inşa edebilmek için gerekli materyallerin sağlanabilmesi oldukça zor.

Su kaynaklarının yeniden inşası sırasında çalışan saha mühendisi Bahar, “İşletme çok yavaş,” diyor. Uzun vadeli alt yapı projeleri hakkında sorduklarında ise, 24 yaşındaki asistanı Mohammed, MEE’ye iki yıl içinde tekrar inşa etmek için geri döneceklerine inandığını söylüyor.

Dünya Bülteni için çeviren: Cansu Gürkan