Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin bu yaz yaptığı burkanın, kadınların tüm vücut hatlarının örtülmesinin yasaklanması çağrısı ışıktan ziyâde ısı yarattı. Bu tartışma, Fransız kimliği ve sosyal bütünlük üzerinde işleyen karmakarışık ihtilafın en son bölümü olmaktan başka bir şey değildir.

Burkayı erkek baskısının sembolü olarak gören Sarkozy, altta yatan bu meseleleri görmezden geldi ve bu mesele, bazı kadınların Fransız toplumunun kenarına itilmesiyle neticelenebilir.

Fransa, müslüman nüfusu artıp dururken, laik vasfını muhafaza etmek için son yıllarda gözüpek adımlar attı. 2004'te devlet okullarında başörtüsünü ve diğer dini sembolleri yasakladı. Geçen yıl, bir mahkeme, burka giyen Faslı bir kadın göçmene, radikal dini pratikleri Fransız değerlerine aykırı olduğu gerekçesiyle vatandaşlık verilmesini engelledi.

Sarkozy, 22 Haziran'da Fransa parlamentosunda yaptığı konuşmada burkanın sadece dini bir mesele olmadığını söyledi. Haklıydı. Bu bir Fransız meselesidir ve Fransız kimliğinin özünü tartışmaya açmaktadır.

Burka giyen kadınlar, mevcudiyetleriyle, Fransız toplumunun temel eşitlikçi vasfıyla anlaşmazlık içinde bulunan bir nevi kamusal ayırtedici özelliği kucaklamış oluyorlar; modern Fransa'nın dayandığı laikliği ve ulusal birliği sembolik olarak baltalıyorlar.

Fransa,1789'da yaptığı devriminden bu yana, etnik ve dini azınlıkları daha üyük toplumun bünyesine katmayı diliyor fakat azınlıklar kendi etnik ve dini geleneklerini, katı bir şekilde özel alanda tutmaya hazırlıklı oldukları müddetçe.

Evveliyatı nereye giderse gitsin, tüm göçmenlerin kendi eşsiz kimliklerini evlerinde ve ibadet yerlerinde yaşamaları memnuniyetle karşılanır fakat kamusal alanda, ülkede yaşayan herkes, kesin bir şekilde Fransız olarak kabul edilir.

Açık bir şekilde çokkültürlü ABD'de yaygın olan ikili veya "tireli" (mesela Afro-Amerikalı gibi) kimlikler için kavramsal alan yoktur.

Bu hassaten Fransız kimliği mefhumuna ayak uydurmak için göçmenler kendi kimlik algılarını özel-kamu hattı boyunca ayarlamak zorundalar.

Bu gruplar, asimilasyona uygun olduklarını, ordu ve kamu okul sistemi gibi kurumlara faal katılım ve daha büyük toplum ve Fransız hükümeti arasında irtibat noktası olarak hareket edecek bir yönetim kurulunun oluşturulması dâhil, çeşitli şekillerde kanıtlamak durumdalar.

Fransa müslüman toplumu – çoğunluğu Fransa sömürge tarihinin yüküyle buraya gelmişlerdir – asimile edilebilir olduklarını ispatlamada diğer etnik azınlıklar gibi gönüllü değiller. Dahası, örgütsel temsile yanaşmayan İslami pratiklerin doğasından dolayı, müslüman toplumda Fransız hükümeti nezdinde lobilerini yapacak bir irtibat yeri şu yakın zamanlara kadar yoktu.
Fransa'daki müslüman kadın şimdi de boşluğa, ikili kimlik ihtimalini bile kabule gönülsüz olan bir ülkede bir kimlik arayışına atıldı.

Tepki olarak, kamusal alanda kendi farklılıklarını geçerli kılmak için içlerinden bazıları kim oldukları hakkında beyanda bulunmak, Fransa'da ve Fransa tarihinde kendi haklarını talep etmek amacıyla dini giyisilere yöneldi.
Daha kuşatıcı olacak sosyal ve eğitim programlarını savunmak yerine kendi mevkisini Fransız Cumhuriyetçiliğinin aslında tüm vatandaşların ihtiyacına hizmet etmediğini teslim ve itiraf etmenin kürsüsü olarak kullanan Sarkozy, eleştirileriyle daha aşırı oldu.

Fransa'nın çeşitli dinler ve kendi tarihleri, dolayısıyla da kendi ihtiyaçları olan etnik topluluklardan oluşma bir mozaik olduğunu kabule yanaşmaması yalnızca gerilimin ve yanlış anlamaların artmasına hizmet etti.

Ne haklarından mahrum olma hissi ve Fransız çoğunluğa karşı kızgınlık veya ne de bazı müslüman kadınların dini kıyafetler giymedeki ısrarlarını anlama yokluğu, burkayı yasaklayarak çözülmeyecek. Polis tahminlerine göre ulus çapında 400'den daha az sayıda kişinin burka kullandığını kaydetmek de gerek.

Tüm vücudu örten burkayı giymesi için aileleri tarafından zorlanan kadınlar yok değildir elbet tıpkı gayri müslim Fransız kadınlara aileleri tarafından diğer şekillerde yapılan fena muamelelerin varlığı gibi. Sarkozy'nin yaptığı gibi kıyafeti hapishane ve erkek baskısının sembolü olarak görmek, karmaşık bir meseleyi aşırı basitleştirmek olur ve Sarkozy'nin yardımcı olmak istediği kadınları incitmekle neticelenebilir.

Şayet Sarkozy, bu kadınların hakları ve şerefi hakkında hakikaten kaygılıysa, onların ihtiyaçlarını, endişelerini ele alan üst düzey konuşmalar yapmalı ve onların Fransız toplumuna ne kazandırabilecekleri ve Fransız toplumdan ne kazanabilecekleri üzerine odaklanmalıdır, bunu yaparken ne giyindiklerine değil.

Dünya Bülteni için çeviren: M.Alpaslan Balcı