Ulusal kimlik konusundaki tartışma François Chérèque'in iddia ettiği gibi "çirkin bir konu" mudur yoksa Ségolène Royal'in düşündüğü gibi "temel önem" mi taşımaktadır? Sol da bu konuda bölünmüş durumda ve solun tavrını görmek için beklemek gerekiyor. Ancak sağda da birlik yok.
UMP bu konuyu alkışlıyorsa da çoğunluk grubundaki bazıları mesafeli durmaktalar: Partinin ileri gelenlerinden Alain Juppé bunu sorgulamakta, Christine Butin endişelenmekte, Dominique de Villepin ise utanmaktadır.
Aslında durumun böyle gelişmesi çok daha iyi olacak. Fransa'da en tutkulu tartışma konuları siyasi ayrımları aşan tartışmalardır. 1992'deki Maastricht referandumunu ve 2005'teki Avrupa anayasasını anımsayalım. "Evet" diyen Fransa'yla "Hayır" diyen Fransa aralarındaki sürtüşme yok olma dek birbirleriyle mücadele etmişlerdi. Fransa'da Avrupa konusundaki derin ayrımdan geriye ne kaldı? Gerçeği söylemek gerekirse pek bir şey kalmadı, en azından yeni bir din savaşı başlatacak kadar bir şey yok ortada. Fransızların büyük bir çoğunluğu Europragmatique (pragmatik Avrupacılar) oldular, dünün Avrupa'dan korkanları ile Avrupa severlerine eşit mesafede bir konuma yerleştiler. Kısacası, herkes daha mantıklı düşünür hale geldi. "Ulusal kimlik" konusunda da böyle bir sonuca ulaşılabilirse çok iyi olacak. Çünkü, her şeyden önce, on yıllardır, bu konuda konuşanlar iki cepheye bölünmüş durumdalar. Uzun zamandan beri bir yanda bu konu üzerinde çok duran Milliyetçi Cephe (Front National) öte yanda da partinin lideri Jean Marie Le Pen'in savunduğu her fikrin doğası gereği kaçınılması gereken korkunç fikirler olduğunu düşünenler vardı. Bu sonuncular ulusal simgemiz olan Marianne'ı, ulus olgusunu, bayrağı ve milli marşımız Marsellaise'i Le Pen'cilerin eline bırakmışlardı. Bu sürtüşmenin bilançosunun çok da parlak olmadığını ve Fransa'yı, vatandan söz edenin en iyi ihtimalle bir aptal, en kötü ihtimalle de bir aşırıcı görüldüğü bir ülke haline getirdiğini görüyoruz. Çok yazık, çünkü sağda ve solda, birçok mantıklı kişinin, bu konuda aşağılanmazlarsa söyleyecekleri çok şey var. Siyasi yetkili olsunlar ya da olmasınlar. Böylesine temel bir konuda halkın da, belki de kendilerini yönetenlerden çok daha fazla, söyleyecekleri bulunmaktadır.
Fransa Sosyalist Partisi, "bu tartışmanın yapılmasının arzulayan" Ségolène Royal'in fikirlerini olumlu karşılamakla, hiç âdeti olmadığı halde, doğru bir tepki göstermiş oldu. Kim bilir, belki de, ulusal kimlik konusunda bir fikir alışverişi Sosyalist Parti'ye, uzun zamandan beri göz önünden kaybolmuş olan, kendi parti kimliğini bulmasına da olanak sağlar. Le Figaro 31 Ekim 2009
Kaynak: Zaman