Obama'nın Asya gezisinde doğal olarak Çin ziyareti alabildiğine öne çıktı. Gerçi Türk basını geleceğin iki rakip gücünün, Çin dragonu (ejderi) ile 'Küresel Roma'nın buluşmasına gerektiği gibi değerlendirdiği söylenemez. Barış söylemini Uzakdoğuya da taşıyan Amerikan başkanı, Çin'i ürkütecek konuları gündeme getirmemeye alabildiğine özen gösterdi. Mesela, üzerinden hâlâ dumanlar tüten Urumçi'de yaşananlar vesilesiyle Doğu Türkistan sorunundan, Tibet'ten hiç bahsetmedi. Sanal bir özgürlük talebinden öteye geçemedi; internete uygulanan kısıtlamaya karşı olduğunu söyleyebildi. Ortadoğu'da olduğu gibi Uzakdoğu'da da mevcut ittifaklarını pekiştirmek için kendi eksenindeki ülkelerde pürüzlü alanların halledilmesine öncelik veren bir strateji izliyor. Bu şekilde doğudan Çin'i kuşatırken, Pasifik eksenli karşı denge kurmaya çalışıyor. Oluşma emareleri veren Japon merkezli yeni ağırlık merkezini denetim altında tutmaya özen göstereceğe benziyor. Uzakdoğu'da Amerika'nın arkabahçesi sayılabilecek ülke, eski sömürgesi Filipinler'in Müslüman azınlıkla başı sıkışık durumda.