Kaybedenleri görmek çok kolay. Eğer varsa kazananları görmek ise oldukça zor. Haziran ayı içerisinde Fetih ve Hamas arasında Gazze'de dramatik bir rekabet vardı. Zincirleme olaylar birbirini şöyle takip etti. Devlet Başkanı Abbas, Fetih'in de bir parçası olduğu Hamas liderliğindeki yönetimi feshetti. Başbakan İsmail Haniye bunun illegal olduğunu söyledi ve fesih kararını tanımayı reddetti. Her bir taraf diğerine karşı güç kullandı. Hamas, açıkça Gazze'de kazandı. El Fetih liderleri Abbas'ın görevlendirdiği ve içinde Hamas üyeleri olmayan Salim Fayad yönetiminin bulunduğu Batı Şeria'ya gitmek üzere Gazze'yi terketti. Şu anda Hamas Gazze'yi tümüyle kontrol ediyor.

Gerçi Hamas'ın Gazze'de olduğundan daha az bir mutlaklıkla da olsa Batı Şeria'yı da Fetih kontrol ediyor. Batı Şeria'da, şu an için bir şekilde varsa yeraltında olan sadece Hamas değil, görüntüde Fetih ile birleşen El Aksa Şehitler Tugayı da özerk bir şekilde davranıyor ve ne gerçekten Abbas'ın kontrolünde ne de onun şu anki politikalarının.

Abbas zayıf durumda. Sevgi, para, silah ve bağımsız Filistin devleti kurma yolunda sağlam adımlarla ilerleme gibi dört nedenden dolayı O, ABD, Avrupa Birliği, sadece Mısır ve Ürdün'den oluşan 'ılımlı' Arap yönetimleri ve İsrail gibi ülkelere yani dış dünyaya yüzünü çevirdi. Şu ana kadar Abbas çokça sevginin yanında, İsrail'in Filistin otoritelerine borçlu olduğu paranın da ancak birazını alırken, sınırlı miktarda gelme olasılığı olan silah dışında hiç silah yardımı elde edemediği gibi sözde İsrail ile nihayi düzenlemeler kısmında da hiçbir şey elde edemedi.

Abbas'ın Batı Şeria'da otoritesini kurma ihtiyacı var. Tony Blair'in şimdiki görevi ve hatta Tony Blair'in tek görevi Abbas'a yardım etmek. Ciddi nihayi düzenleme görüşmelerinin belirlenen küçük olabilirlikleriyle Abbas'ı zor anlar bekliyor. Ve elinde Gazze hakkında ne yapacağına dair çok temel-büyük bir ikilem var. Eğer Gazze'yi tümüyle görmemezlikten gelse ve Gazze için herhangi bir insani yada yiyecek yardımı için bir planlama yapmasa, aslında olası Filistin devletinin birliğinden vazgeçme durumunda kalacak. Eğer yardım etse, belki de ilerde kendi destekçilerinden, özellikle İsrail'den elde edebileceği para yardımı -ki silahlardan konuşmuyoruz- şansı tehlikeye girecek. Ben aslında Abbas ve Fetih'i en büyük mağlup olarak görüyorum.

ABD, AB, Mısır ve Ürdün'ün Hamas'ın dışlandığı Filistin Otoritesi için yeni bir durum yaratma çabaları sürerken, Onlar kendi başarılarından pişman olabilirler. Ufukta, Abbas'ın mucize bir etkisi olmadığı sürece, sonucu olmayan daha fazla savaşlar sözkonusu. Irak'ın nihayet gerçekten yıkıldığı ve hemen ardından cumhuriyetçilerin ABD ordu müdahalesine yönelik desteğinin düştüğü yakın geçmişten bu yana Richard Lugar ve John Warner gibi güçlü Cumhuriyetçi senatörlerin, daha fazla İsrail/Filistin savaşında ABD, AB yada Mısır ve Ürdün'ün yeterince çıkar sağlamadığı konusunda müdahalesi oldukça fazla artıyor. Bu durumda ben bu grupları da mağluplar olarak hesap ediyorum.

Sonra ortada gerçek büyük mağlup var, İsrail. Görünüyor ki Ehud Olmert ve kabinesi aynı görüşü paylaşmıyor. Onlar kendi çıkarları için bile hoşlanmadıkları-memnun olmadıkları varsayılan terörist özellikleri için Hamas'ın izole edilmesi saplantısındalar. Onlar çok uzun zamandır Filistinlilerle çatışma içindeler. Ama İsrail'in durumuna bakalım. Kimilerince bu çatışma ilk intifadanın olduğu 1997'den beri yada 6 gün savaşlarının olduğu 1967'den beri yada İsrail devletinin yaratıldığı 1948'den beri ya da Balfour Deklerasyonunun imzalandığı 1917'den beri devam eden bir çatışma olarak varsayılabilir. Bu sadece uzun süren bir çatışma değil, aynı zamanda bir diğerinin nasıl az yada çok çözüldüğüne bakılabilecek de bir çatışma.

Biz İsrail-Filistin çatışmasını Güney Afrikadaki Afrikalılar ve Siyah Afrikalıların çatışmaları, Kuzey İrlanda'daki Birlikçi-Cumhuriyetçi çatışmaları, 1949 yılı sonrasında ABD-Çin çatışmaları ile karşılaştırabiliriz. Her bir olayda iki taraf da birbirlerinin amaç ve retoriklerine tümüyle karşıdır. Her bir olayda yine her iki tarafın 'katı çizgileri' vardır ki diğer taraf bu 'katı çizgileri' 'aşırı uçta' yada 'terörist' olmak şeklinde adlandırır. Her bir olayda da iki taraf arasındaki uçuruma köprü kurmak neredeyse imkansız olarak görülür. Ve her bir olayda şiddetin en aza indirgenmesinden sonlandırılmasına kadar çözümler içeren politik uzlaşma-anlaşma nihayet başarılmıştır.

Bu nasıl oldu. Politik uzlaşma ancak Fransızlar'ın 'interlocuteurs valables' olarak adlandırdığı tarafların her iki kampta da iktidara geldiği zaman oluştu. 'İnterlocuteur valable' nedir? Genellikle, politikası 'katı hatlar'olan ve bundan dolayı eğer anlaşırlarsa taviz yoluyla uzlaşmayı garanti edebilecek pozisyonda bulunan, sağlam desteklere sahip özel bir liderde vucut bulmuş bir gruptur. Güney Afrika'da uzlaşma F.W De Klerk ve Ulusal Kongre bir yanda ve Nelson Mandela ve Afrika Ulusal Kongresi diğer yanda olmak üzere iki taraf arasında yapıldı. Kuzey İrlanda'da uzlaşma Revizyonist Ian Paisley ve Demokratik Birlik Partisi ile diğer tarafta bulunan Gerry adams ve Sinn Fein ile yapıldı. ABD-Çin geriliminde ise son nokta Başkan Richard Nikson'ın, Mao Zedong ile buluşmak için Pekin'e getmesi ile konuldu.

Her bir vak'ada başka bir şey olmadı. Son dakikaya kadar iki taraftan en az biri diğer tarafın güvenilmez ve suçlu olmasından dolayı kesinlikle diğerine taviz vermeyeceğini söyledi. Her bir olayda taraflar nihayetinde bunu yaptılar. Nihayi anlaşmada birçok nedenin olmasına karşın, tükenmişlik ve gerçekçilik en önemli faktör oldu. Her bir vak'a da her bir taraf ısdıraplı tavizler verdiler ama buna karşın takipçilerini de bu çizgide tutabildiler.

Şu anda böyle 'interlocuteurs valables'ler İsrail/Filistin'de var mı? İsrail tarafında Ariel Şaron bu rolü oynayabilir. Ehud Olmert bunu yapmak için çok zayıf. Ve içinde bulunduğumuz an için Şaron bunu yapmakta başarılı olacak gibi görünmüyor. Filistin tarafında ise, gelecekte bu rolü oynayacağı kesin olmamakla beraber, şimdi Hamas bu rolü oynayabilir. Ve bundan dolayı Hamas'ın son çatışmalarda galip olduğunu söylemek zor. Ve yine bundan dolayı sadece aylar önce Hamas-Fetih yönetim birliğinin mühendisliğini yapan Suudi Arabistan'ın galip olduğunu söyleyebilmek de zor.

Şimdi ne oluyor? Bizler sadece 'interlocuteurs valables'ları beklemiyoruz, biz aynı zamanda başka kimsenin bu mücadelenin sonunu getiremeyeceğinin anlaşılabileceği oyuncuları da bekliyoruz. Hala bir süre daha bekleme durumunda kalabiliriz.

 

Kaynak: Online Gündem

Çeviren: Güneş Ünsal