İsrail-Filistin barış süreci konusunda beliriveren hakikatlerden en çok zararı kim görecek? Belki de ilk kurban, Filistin ulusal onuru olacak.

Filistin sokaklarında pek çok kişi sadece temsilcilerinin verdiği tavizlerden değil -Doğu Kudüs'ün, İsrailli Yahudilerin yerleştiği kısımlarının bırakılması gibi-, aynı zamanda bu tavizler esnasında kullanılan dilden dolayı da incinecektir.

Baş müzakerecileri Saeb Erekat'ın İsraillilere, Filistinlilerin, "Yahudi tarihinin en büyük Yerushalayim'ini" -üstelik Kudüs'ün İbranice ismini kullanarak- tanımaya hazır olduğunu duymak, birçok Filistinliye aşağılanma hissi verecektir. Başmüzakerecinin Ariel Şaron'dan "dost" diye bahsetmesi, eski başbakanı hâlâ, İsrail'in 1982'deki Lübnan işgalindeki rolü nedeniyle "Beyrut Kasabı" diye hatırlayan Filistinlileri rencide edecektir. Ülkedeki seçimlerin öncesinde İsrail'in o zamanki dışişleri bakanı Tzipi Livni'ye "oyumu size verirdim" demesi pek çok Filistinliye rezilce bir yaltaklanma gibi gelecektir. Toprak konusundaki ciddi tavizler ve The Guardian'ın önümüzdeki günlerde açıklayacağı gibi, İsrail güvenlik güçleriyle girişilen gizli işbirliğinin yakınlığının boyutları ya da Filistinli müzakerecilerin, Filistinli sığınmacıların geri dönüşleri gibi önemli meselelerde boyun eğmeye hazır olmaları gibi tavizlerin yanı sıra, bu tarz da boğazlarda takılıp kalacak.

Bunların, belgelerin tamamını oluşturmadığı ve sızdırılmayan başkalarının farklı bir izlenim bırakabileceği söylenebilir. Yine de bu metinler Filistin Otoritesi'ne ve başındaki Fetih'e çok ciddi zarar verecek. Erekat, itibarını asla geri kazanamayabilir. Ama bundan çok daha derin bir mesele var: Bu belgeler, İsrail'le müzakerelerin temelini oluşturan iki devletli çözümün ve bizzat müzakere fikrinin Filistinlilerin gözünden düşmesine neden olabilir. Öte yandan, Filistin davası beklenmedik bir ivme de kazanabilir. Uluslararası kamuoyu, Filistinlilerin ilerlemek konusunda ne kadar istekli olduklarının, hatta bir zamanlar hayal edilemez olan "kırmızı çizgilerinin" ilerisine geçebileceklerinin somut kanıtını görmüş oldu. Ortadoğu diplomasisini çok uzun zamandır kıskacına almış olan karşılıklı suçlama yarışında bu, Filistinlilerin lehine bir gelişme olacaktır.

Bu belgelerin İsrail'e etkisiyse tam tersi olacak.

Ülke içinde çalkantıya yol açacaklar. Ne ikiyüzlülük var ne de laf salatası. Tam tersine, İsraillilerin müzakere odasındaki sözleri, dışarıda söylediklerini yansıtıyor. Bilhassa şimdi muhalefette olan Livni, hiç kolay lokma olmadığının ortaya çıkmasından dolayı bir hayli cesaretlenecektir.

Ancak dünya kamuoyunun gözünde, bu istikrar pek de övgüyle karşılanmayacak. Bu belgeler, İsrail'in hem kamuoyu önünde hem de özel görüşmeler esnasında uzlaşmaya yanaşmadığını gösterecek. Daha da önemlisi, belgeler, İsrail diplomasisinin merkezinde yer alan bir iddiayı, karşılarında Filistinli muhatap olmadığı iddiasını çürütecek. İsrailli sözcülerin yıllarca ağzından düşmeyen bu laf, sadece Filistinli muhataba sahip olduklarını değil, bir daha ortaya çıkamayacak kadar yumuşak başlı bir muhatapları olduğunu gösteren kayıtlarla yalanlanıyor. Bu, barış sürecini hangi noktaya getiriyor? Kötümser görüşe göre zaten can çekişmekte olan süreç tamamen öldü. Filistin tarafında, ortaya çıkanların, Fetih'in müzakere stratejisini hep reddeden ve silahlı direnişin Filistin devleti için tek yol olduğunu savunan Hamas'ı güçlendirmesi kaçınılmaz. Şimdi Hamas, diplomasinin hiçbir sonuç vermemekle kalmadığını, ulusal onuru da ayaklar altına aldığını iddia edebilecek.

Ama umutsuzluk sadece Filistinlilerle sınırlı değil. Başkaları da, iki devletli çözüm; bu şartlar altında dahi, yani Filistinliler, Livni'nin sözleriyle "taleplerimizi karşılamak için" bu kadar ileri gitmişken bile mümkün değilse, hiçbir zaman mümkün olmayacak diye düşünecektir. Bu, İsraillilerle Filistinlileri, arkaya doğru eğildiklerinde bile birbirlerine dokunamayan iki akrobata benzeten görüş: Filistinlilerin azamîsi, İsraillilerin asgarisine yetmiyor. İyimser görüş, bu belgelerin bir uyandırma mesajı işlevi görmesini ve bu belgelerde, iddia ettiği gibi dürüst arabulucu olmadığı açıkça ortada olan ABD'yi, Ortadoğu çabalarını yeniden başlatmaya ve İsrail'e baskı yapmaya itmesini umacak.

Ortadoğu'ya dair herhangi bir bahiste parayı iyimserlerden ziyâde kötümserlere yatırmanın daha akıllıca olacağını söylemeye gerek yok. The GuardIan
 

Kaynak: Zaman