Zeynel Abidin bin Ali rejiminin devrilmesi Fas’ta da benzer bir (d)evrimin habercisi midir? Benzer bir evrim değil ama büyük bir ihtimalle değişim olacaktır. Tunus örneği, sosyal sorunları daha derin olan bir ülkeye uyan çağrısıdır. Fas son on yılda nispeten sağlam bir büyüme izlemesine ve altyapıya daha fazla yatırım yapmasına rağmen bu ülkedeki eşitsizlik ve yoksulluk oranı hala sağlıksız denilecek kadar yüksek. Tunus, insani kalkınma indeksinde 82’nci sıradayken Fas 114’üncü sıradadır. Şehirlerdeki işsiz gençlerin oranı Tunus’a kıyasla daha yüksektir. Son dört yılda çeşitli ayaklanmalar patlak verdi; 2008 Haziran’ında Sidi İfni, tüm bir şehir patladı.
Bin Ali rejiminin çöküş nedenlerini çözüp açıklığa kavuşturmak zorsa da muteber sosyal aracı kurumların yokluğunun sürdürülemez bir baskıya yol açtığını, bunun da şahit olduğumuz sosyal ve nihayet siyasi patlamayı davet ettiğini söylemek güvenlidir. İnsanların öfkesine mecra olacak yeterli derecede bağımsız siyasi partiler, sendikalar, medya veya sivil toplum örgütleri yoktu.
Tüm sosyal sorunlara rağmen Fas’ın Tunus gibi halk devrimine şahit olmamasının sebeplerinden biri de onun bu güvenlik valflerine halen sahip oluşudur. Buradaki anahtar kelime “halen’dir.” Fas, çoğu Arap ülkesine kıyasla daha özgürdür. Fakat bağımsız siyasi ve sosyal kuvvetler, ki bir nebze olsun siyasi ve sivil özgürlüklere imkan tanıyor, monarşi tarafından gitgide hırpalanmaktadır. Bu süreç, “bin Alileşme” olgusu olarak anılmaktadır. Bin Ali Tunus’u yakın zamanlara kadar istikrarlı görünüyordu; berbat insan hakları siciline, sert otoriteryanizmine ve iktisâdi yırtıcılığına rağmen başta ABD ve Fransa olmak üzere Batı’dan destek alıyordu. Fas’taki güç seçkinleri durumun farkına vardı. İstenen tek şey İslamcılıkla savaş olduktan sonra ulusal pazarları batılı şirketlere açarak ve kadın haklarını teşvik ederek niçin liberalleşmeli ki?
Fas’taki iki gelişme “bin Alileşme” eğilimini resmeder: Asliyet ve Modernite Partisinin (AMP) zuhuru ve monarşinin yırtıcı iktisâdi uygulamaları. AMP eski içişleri bakan yardımcısı ve kralın yakın arkadaşı Fuat Ali el Himme tarafından 2008 yılında kuruldu. Wikileaks’in yayınladığı Fas’la ilgili ABD Dışişleri Bakanlığı belgelerinden birinde sarayın, İçişleri Bakanlığına İslamcı partinin yani Adalet ve Kalkınma Partisinin zararına olacak şekilde AMP adayları lehine müdahale emri verdiğini göstermektedir. El Himme’nin AMP’si bin Ali’nin Anayasal Demokratik Birlik Partisi gibi siyasi sahneyi topyekûn kontrol etmiyorsa da, devlet kaynaklarını sömürerek ve sarayın desteğini alarak Fas siyasetine hâkim olma yolunda ilerliyor.
Monarşi’nin doymak bilmez ticari iştahı, bin Ali ailesinin Tunus ekonomisi üzerindeki sıkı hâkimiyetine çarpıcı bir şekilde benziyor. Kralın işadamları, ultra rekabetçi bir küresel muhitte Fas ekonomisini korumak için güçlü holdingler kurma bahanesi altında genişleme-büyüme âlemine daldılar. Kralın holdingi Siger, en büyük bankayı, en büyük sigorta şirketini ve üç Telekom operatöründen birini kontrol ediyor. Wikileaks’in yayınladığı ABD Dışişleri Bakanlığı belgeleri, kralın ticari faaliyetlerini rahatsız edici şekilde gözler önüne sermiştir. Belgelere göre Kralın bir diğer holdinglerinden ONA’nın icra kurulu başkanı Amerikalı diplomatlara “büyük yatırım kararları üç kişiden geçiyor: Fuat el Himme – şu an Asliyet ve Modernite Partisi’nin başındadır – kralın özel sekreteri Muhammed Münir el Mecîdi ve bizzat kral” demiştir. Aynı belgede “Fas’ın önde gelen işadamlarından biri, Fas’taki büyük kurumların ve resmi süreçlerin saray tarafından gayrimenkul piyasasından zorla rüşvet almak için kullanıldığını” söyleyerek üzüntüsünü dile getiriyor.
Daha üzücü olanı, kralın iş anlaşmaları bazen monarşinin meşruiyetine zarar veriyor. Müminlerin komutanı olmak, kralın sahip olduğu meşruiyetin en övülen sütunudur. Aynı dini otorite altında ülkeyi birleştirerek İslamcıları kontrol altında tuttuğu söylenir. Ancak son ifşaatlar kralın Fas’ta el Cedide’de ve Makao’da kumarhanelere yatırım yaptığını göstermiştir. Brasseries du Maroc adlı bira şirketine de yatırım yapmıştır.
Bu siyasi yanlışlar, monarşiyle ittifak içindeki sosyal grupları üzmektedir. Bu hatalar, ülkenin istikrarını tehlikeye atabilecek bir basiret yoksunluğunu bilhassa da Tunus’ta yaşananlar ışığında gözler önüne sermektedir. Bir devrimi engellemek bu seçkinler için bekâ meselesidir. Eğer Fas halkı patlarsa, derin sosyal ve ekonomik eşitsizliklere bakınca, ülkenin çok daha kanlı ve müzmin bir devrim sürecine girme ihtimali yüksektir. Dolayısıyla da hakiki bir demokratik anayasal monarşiye doğru tedricen artan ama güvenilir bir demokratikleşme sürecini ateşlemek için bugün çok daha güçlü bir dürtü var.
Kaynak: Bitterlemons
Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın