Suriye Başbakanı Beşar Esad, aynı babası Hafız Esad gibi, kendini ve yönetimini iktidarda tutabilmek için her şeyi yapabilecek acımasız bir savaşçı olduğunu kanıtladı.
Fakat geçtiğimiz aylarda zor zamanlardan geçtiğini kabul etmeliyiz. Eğer iktidarını kaybetmek istemiyorsa hırslarını bir miktar azaltmak zorunda kalacak. Esad’ın gerçekliği algılaması, ikinci eyalet başkenti İdlib’in kaybı da dahil olmak üzere, bahar aylarının başlarında birkaç kez üst üste yenik düşmesinden sonra başladı.
Mayıs ayının başlarında başbakan yenilgiyi kabul ettiğini kamuya duyurdu. Fakat bu yenilgiyi uzun süreçli bir savaştaki iniş çıkışlardan biri olarak değerlendirdi; yüzlerce muharebe olacak, bazıları yenilecek bazıları kaybedilecekti.
O tarihten itibaren daha birçok yenilgi gerçekleşti. İslam Devleti (IŞİD) olarak bilinen militanlar çöl boyunca şiddetli saldırılar gerçekleştirerek çok önemli bir kent olan Palmira’yı ele geçirdi. Kısa bir süre sonra, yine Mayıs ayında, küçük bir direnişe maruz kaldıktan sonra, Şam’ın kuzey doğusundaki petrol ve gaz bölgelerini de ele geçirdiler.
Şimdi ise Esad’ın tarzı değişti ve biraz daha gerçekçi bir hale geldi. 26 Temmuz’daki bir televizyon konuşmasında, askeri kuvvetlerin kronik bir insan gücü sorunuyla karşı karşıya olduğunu ve IŞİD’in Türk, Katar ve Suudi’lerden gitgide daha çok destek aldığını itiraf etti.
Suriye içinde bir önem sırası yapılması ve önemli bölgelerin kaybedilmesi yerine bazı yerlerin verilmesinin daha iyi olacağını söyledi.
İranlı ve Hizbullah müttefikleri bu konuda ona ısrar ediyorlar çünkü şu anki haliyle tüm ülkeleri kontrol etmesi için yardım etmeleri mümkün değil.
Rejim hâlihazırda Suriye topraklarının üçte birini zar zor elinde tutuyor. Fakat bu topraklar en büyük ve “kullanışlı” şehirleri, kıyı bölgesi ve nüfusun yarısını içeriyor.
IŞİD militanlarının toprakların yüzde 50’sini ele geçirdiği tahmin ediliyor; fakat bu bölgelerin çoğu çöl.
El Kaide bağlantılı Nusra cephesi de dahil olmak üzere, İslamcılar tarafından yönetilen çeşitli fraksiyonlar, Kuzey ve Batı’daki diğer bölgeleri ele geçirmiş durumdalar. Kürtler ise Kuzey’de Türkiye sınırı boyunca devam eden bölgeyi kuşatmış haldeler. Yani, 5 taraflı bir bölünme var.
Esad Şam, Humus, Hama ve Lazkiye liman kenti gibi önemli şehirleri kaybetmemek adına daha çok toprağı kaybetmeyi göze alıyor. Bu hala kontrolü altında olan ve Suriye’nin en büyük şehri olan Halep’in yarısını ve güneydeki Dera şehrini vermek zorunda olabileceği anlamına geliyor. Bazıları Hamas’ı da kaybedeceğini düşünüyor.
Birbiriyle savaşan oluşumlara bölünmesi Suriye’nin kaderi miydi?
Fiili bölünme artık bir ihtimal değil, zaten orada olan bir gerçeklik. Şimdi Suriye’nin yeniden birleşip birleşemeyeceğini konuşmak gerekiyor.
Özel bir barış elçisi olan Stefan de Mistura, iki hafta boyunca Suriye oyundaki birçok oyuncuyla yaptığı görüşmeler sonucunda Güvenlik konseyine geçen hafta yazdığı raporda olumlu bir görüşe sahip değildi.
“Her geçen ayda artan çok aşamalı çatışma riski, Suriye’yi yeniden birleşmiş bir devlet olarak inşa etme beklentilerini düşürüyor.” dedi.
Kendini “askeri bir zafer kazanma mantığı devam etse de siyasi bir çözüm için en uzak ihtimalleri aramak” zorunda hissettiğini itiraf etti.
Esad zor dönemlerde hayatta kalabilmek için önlemler almakla meşgulken, mevcut durumda burnuna zafer kokuları gelen isyancılardır.
Amerikalılar, Suudiler, Türkiye ve Karar şimdi isyancıları desteklemek için birlikte çok daha fazla çalışıyor, TOW füzesi ve çok miktarda para sağlıyor.
Birçok potansiyel senaryo var. Bunlardan biri de, her ne kadar Amerikalılar asla açık bir şekilde bir İslamcı devrimi istemeseler de, isyancıların zaferi. “Şam’da dalgalanan siyah bayraklar.”
ABD tarafından yönlendirilen bir barış süreci, isyancılar rejimi ciddi anlamda tehlike altına soktuğunda, bir noktada patlak verecektir.
Tek çözüm 5 unsurdan 4’ünün (rejim, Kuzeydeki İslamcı isyancılar, Güney’deki ılımlı isyancılar ve Kürtler) arasındaki bir ateşkes ve belki federal bir düzenleme olabilir. Böylece Batı’nın da desteği ile IŞİD’i doğu kalelerinden kovmak için birleşebilirler.
Önemli bir diplomat şöyle diyor: “Esad’ın uzun süre devam edebileceği bir senaryoyu hayal edemiyorum. Ama, İran ve Rusya onu göndermek istiyor olsa bile, bu onun umutsuzluğa kapılması anlamına gelmiyor.”
“Fakat bir aşama sona erdi ve bir şeyler değişti. Şapkasında daha fazla tavşanı kalmadı.”
Dünya Bülteni için tercüme eden: Cansu Gürkan