Amerika'nın Irak'taki askerî kayıpları, son 19 ayın en düşük seviyesinde. Geçen ekim ayında 37 olan ölü sayısı 2006 Mart ayındaki 31'den bu yana en düşük sayı.
Ölü asker sayısı geçen eylülde 42, ağustosta 75, temmuzda 69, haziranda 92 ve mayısta 121'di. Dün itibarıyla toplam ölü sayısı ise Pentagon'un teyidini bekleyen 2 ölüyle birlikte 3849. Bunu da bilgi bakımından burada vermiş olalım.

Kayıp sayısının düşüyor olması şüphesiz Amerika için iyi ve memnuniyet verici bir haber, bir gelişme. Nitekim hem Bush yönetimi hem de Pentagon bu memnuniyeti dışa vurmuş bulunuyor. Ancak düşüşün kayıplar bakımından bir duraklama mı, yoksa gerileme mi olduğu konusunda henüz kesin bir kanaate de varmış değiller.

Bu arada askerî kayıpların düşüşüne paralel olarak Iraklı sivil kayıplarda da önemli bir düşüş yaşanıyor. Irak hükümetinin açıkladığı bilgilere göre mesela geçen eylülde 844 sivil çeşitli sebeplerle ölmüş bulunuyor. Oysa bu sayı önceki aylarda oldukça yüksekti. Mesela geçen ocakta sayı 2 bin civarındaydı. Başka rakamlar da ölen sivil sayısında önemli düşüşler meydana geldiğini ortaya koyuyor.

Hem askerî hem de sivil kayıplardaki bu önemli düşüşlerin pek çok iç içe geçmiş sebebi var elbette. Bunlardan bazılarını burada zikredelim:

Amerika'nın bu yılın başlarında devreye soktuğu 'Surge' denen Irak'taki mevcut askerî gücünü 30 askerle takviye etmesi, bunun sonucunda özellikle El Anbar eyaleti ve Bağdat'ta sağladığı yeni güvenlik ortamı. Mukteda el Sadr'ın Mehdi Ordusu denen Şii milis gücünün Irak hükümeti ile vardığı anlaşma sonucu ateşkes ilan etmesi ve bunun bugüne kadar herhangi bir problem olmadan devam etmesi. Sünni üçgeni olarak bilinen eyaletlerdeki mahalli Sünni aşiret reislerinin bölgelerinde yıllardır faal olan El Kaide'ye karşı sonunda karşı çıkıp bu örgüte karşı silahlı mücadele başlatmaları. Bağdat'ın en problemli mahallelerinde duvar uygulamasına geçilmesi; yani bu mahallelerin birbirlerinden yüksek ve muhkem duvarlarla ayrılması ve bunun da direnişçi faaliyetlerini engellemesi. Felluce ve benzeri problemli yerlerdeki kimlik kontrol işlemlerinin sıkılaştırılması. Kimlik kontrollerinde biyometrik ve diğer modern metotların etkin bir şekilde uygulamaya konulması. Sünni bölgelerinde halkın hem El Kaide hem de mahalli Sünni direnişçilere karşı koymaya başlaması. Irak ordu ve polisinin eskisine göre daha güçlü ve etkin hale gelmesi, sayıların artması, donanımlarının iyileştirilmesi. Irak ordu ve polis güçlerine daha fazla Sünni personelin alınması. 4 bin kadar eski asker ve subayın yeniden ordu saflarına katılması. Emekli askerlerin emeklilik maaşlarının ödenmeye başlaması...

Bazılarını burada zikrettiğim bu sebepler ve bunların birleşimi, birbirlerini etkilemesi sonucu bugün Irak'taki güvenlik durumu geçmişe göre nispeten olumlu ve farklı bir havaya girmiş bulunuyor. Ancak durumun devam ettirilmesi için pek çok şeyin daha yapılması gerekiyor ki bunların başında Şii-Sünni uzlaşmasının bir daha bozulmayacak şekilde tesisi ve devam ettirilmesi geliyor. Diğerlerinin arasında ise Şiilerin kontrolündeki polis ve ordu güçlerine daha fazla Sünni'nin dâhil edilmesi var. Ayrıca, ekonomik ve sosyal kalkınma hamlelerinin de hızlandırılması, bunların halkın hayatına yansıtılması da şart.

Bu yazıda anlatmaya çalıştığımız Irak'taki azalan kayıpların ortaya çıkardığı yeni güvenlik durumu ne kadar kalıcı, ne kadar geçici, bilmemize imkân yok. Amerika'nın da Irak hükümetinin de bu konuda kesin bir şeyler söylemeleri de mümkün değil. Ancak bu yeni durumun devamlı ve kalıcı hale gelmesinin Amerika'nın Irak politikasına bundan sonra damgasını vuracağı da aşikâr.

Bakalım, son durum bir duraklamayı mı, yoksa gerilemeyi mi ifade ediyor.

 
Kaynak: Zaman