Mısır’da parlamento seçimlerinin ilk turu için oylar sayılırken, Mısır’ın hızla totaliter bir İslam devleti olma yolunda olduğu açıktır. İlk tur oylamalar Mısır’ın en liberal, en kozmopolit şehirlerinde yapıldı. Müslüman Kardeşler ve Selefiler şimdiden yüzde 60 oy aldı. 52 milletvekili için yapılacak ikinci tur seçimlerde bu oranın daha da artacağı tahmin ediliyor.

Ve kuşkusuz gelecek aylarda, çok daha İslamcı olan Nil Deltası ve Sina’da Mısırlı seçmenler, cihatçı İslam kuvvetlerine daha büyük zaferler vereceklerdir.

Hüsnü Mübarek’in ABD destekli şekilde devrilmesine kadar Mısır, Arap dünyasında ABD ittifak sisteminin çapası olarak hizmet etti. Mısır ordusu, ABD tarafından silahlandırılmış, ABD tarafından eğitilmiş ve ABD tarafından finanse edilmiştir.

Süveyş Kanalı, ABD Donanması ve küresel ekonomi için dünyada en hayati ehemmiyetteki su yolları arasındadır.

Mübarek’in, rejimini tehdit eden cihatçı kuvvetler dalgasını durdurmadaki kararlılığından dolayı, onun yönetiminde Mısır uluslararası cihada karşı verilen ABD liderliğindeki savaşta büyük bir terörle mücadele merkezi olarak hizmet etti.

ABD’nin Arap dünyasındaki stratejik çıkarlarında Mısır’ın tek başına taşıdığı büyük önem göz önüne alındığında, Obama yönetiminin bu vahim seçim sonuçlarıyla ilgili tepkisi şok ediciydi. Tehlike çanları çalmak yerine ABD Devlet Başkanı Barack Obama, seçim sonuçlarını “demokrasi” için zafer diye kutladı.

Obama yönetimi, İslamcı dönüşümünü tamamlaması halinde bunun ciddi sonuçlarıyla karşı karşıya kalacağına dair Mısır’ı uyarmaktansa, silahlarını Mısır’daki İslam devriminin bedelini ödeyecek olan ilk ülkeye çevirdi: İsrail.

Washington’da solcu Brookings Institute kurumunun Orta Doğu Politikaları Merkezi Saban Center tarafından yapılan yıllık siyaset toplantısında konuşan ABD Savunma Bakanı Leon Panetta ve Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Mübarek’in düşüşü sonrasında ABD’nin Orta Doğu’da kalan tek gerçek müttefiki İsrail’i hırpaladı.

Araba kullandıkları için kadınlara 10 kırbaç cezası veren, Dışişleri Bakanlığı’nın kadınlardan nefret eden ve Mısır’da mevcut seçimlerde önde giden Müslüman Kardeşler’in ajanlarını eğittiği Suudi Arabistan’ı yücelten Taliban’ın şiddet yanlısı, kadın düşmanı fanatikleriyle görüşmeler yapıldığını bildiren bu Dışişleri Bakanı, İsrail’i kadınlara baskı yapmakla suçladı. Bölgede kadınlara tüm haklarını veren ve onlara hukuki koruma veren tek ülke, Clinton’ın sağcı feminist öfkesinin odağı oldu.

İsrail Savunma Gücü IDF'de, ülkenin diğer bölümlerinde olduğu gibi, dini açıdan zorlamalar yasaktır. Yahudilik kanunları, erkeklerin şarkılarda kadın sesi dinlemelerini yasaklar. Geçenlerde bir grup dindar asker, IDF bandosu tarafından kadın vokalistlerin olduğu bir konser verildiği zaman, dini görüşleri icabı konser yerini terk etti. Vokalistlerin şarkı söylemeleri yasaklanmadı. Onlara kötü muamele yapılmadı. Sadece onların dinlenmemesiyle yetinildi.

Clinton'a göre bu, İsrail'de kadınların saldırı altında olduğunun delilidir. Kanunen askerleri dini yükümlülüklerinden alıkoymaları engellenen IDF komutanları, askerlerin konser salonundan çıkmalarına müsaade ederek demokrasiye karşı suç işlemekten suçludurlar.

Ama Clinton, IDF'nin güya kadınlara karşı savaşıyla ilgili sert eleştirilerine son vermedi. O, milletvekillerinin, onun istemediği kanunlar çıkarmalarına izin verme suretiyle İsrail'in demokrasiye hançer sapladığını iddia ederek saldırısına devam etti. ABD Dışişleri Bakanı'nın kızmasına yol açan yasal girişim, milletvekillerinin, yabancı hükümetlerin B'Tselem ve Barış Şimdi gibi İsrail karşıtı siyasi STK'ları finanse ederek İsrail'deki seçilmiş hükümeti yıkma imkanını engellemeye çalışan ve halen tartışılmakta olan kanun tasarılarıdır.  

İsrail'e bu şekilde saldırma suretiyle Clinton, İsrail'i tek bir davranış standardı içinde tuttuğunu gösterdi. Dost Batı demokrasileri kamusal alanda İslami başörtülerini yasaklama gibi girişimlerde bulunmakta haklıyken İsrail, gücü sadece Yahudi askerlerin din özgürlüğüne yeten suçlu bir devlettir. Kadın ve kızları en korkunç modayla köleleştiren Taliban değerli muhataplar iken ve kadınların genital organlarının kesilmesini savunan Mısır'daki Müslüman Kardeşler ılımlı iken, hükümetin ülke çıkarlarına yönelik politikalar benimseme imkanını muhafaza etmeye çalıştığı için İsrail bir demokrasi düşmanıdır.

Clinton'a göre, İsrail mükemmel değilse o zaman o desteklenmeye de layık değildir. Ve faniler asla mükemmel olamayacakları için İsrail de daima suçludur.

Clinton'un İsrail'in demokrasisi ve egemenliğine saldırısı, Panetta'nın İsrail'in stratejik meydan okumaları ele alış biçimine saldırısından bir gün sonra geldi. Clinton İsrail'in ahlaki yapısına saldırırken Panetta, bölgedeki her olumsuz gelişmeden İsrail'İ sorumlu tuttu.

Panetta, İsrail'in Filistinlilerle görüşmeler içinde olmamasını şiddetle eleştirdi. O, iyi niyeti hususunda onları ikna etmek için İsrail'in Filistinlilere yeni tavizler vermesi gerektiğini söyledi. İsrail bu tür jestler yapar da Filistinliler ve daha geniş Müslüman dünya bunu reddederse o zaman kendisi ve dostlarının İsrail'in yanında olacaklarını ifade etti.

Panetta, İsrail'in daha önce Filistinlilere defalarca ve beklenmedik tavizler verdiğini ve Filistinlilerin bu tavizleri cebe indirip daha sonra görüşme yapmayı reddettiğini fark etmemiş göründü. Ve yine o, tavizlerinin defalarca Filistinliler tarafından reddedilmesine cevap olarak ABD ve Avrupa'nın İsrail'in yanında yer almak yerine ondan daha fazla taviz vermesini istediklerini de fark etmemiş göründü.

Panetta İsrail'in, Mısırlılar, Türkler ve Ürdünlüleri memnun edecek yeni jestler yapmasını talep etti. O, Türk-İsrail stratejik ittifakını hançerleyenin İsrail değil Türkiye'deki İslamcı hükümet olduğunu fark edemedi.

Mısır konusunda, Mısır'ın bir İslam devletine dönüşümünün ABD ve İsrail üzerindeki stratejik tesirlerinin farkına varmak yerine ABD Savunma Bakanı, İsrail'in Mısır'daki askeri cuntanın sevgisini kazanmasını talep etti. Büyük ölçüde Obama yönetimi sayesinde şimdi cunta  tamamen Müslüman Kardeşler'e borçludur.

Ürdün konusunda, yine ABD'nin Müslüman Kardeşler ve onun Tunus ve Libya'daki müttefik gruplarına olan desteği sayesinde Haşimi rejim, kendisini Mübarek'in akıbetinden kurtarmak için, hareketin Ürdün koluyla bir anlaşma yapmaya çalışıyor. Bu şartlar altında İsrail'in, doğudaki komşusuna yapabileceği bir jest yoktur.

Ve sırada İran'la, onun nükleer silah programı var.

Panetta, İran'a karşı İsrail askeri saldırısının bölgesel savaşa yol açacağını savundu. Ama o, nükleer silah sahibi bir İran'ın Arap dünyasında nükleer silahlanmaya yol açacağını ve küresel bir nükleer savaş ihtimalini önemli ölçüde arttıracağından bahsetmedi.

Mevcut tehlikeye karşı koymak yerine Panetta'nın mesajı, Obama yönetiminin nükleer silah sahibi bir İran'ı, molla rejiminin nükleer silah sahibi bir devlet olmasını önlemek için İran'a yönelik İsrail askeri saldırısına destek vermeye tercih edeceğiydi.

Clinton ve Panetta'nın nefret dolu İsrail karşıtı mesajları, Avrupa'daki antisemitizm konusunda geçen hafta ABD'nin Belçika Büyükelçisi Howard Gutman tarafından yapılan bir konuşmada akis buldu. Yahudi dinleyicilere hitaben Gutman, Avrupa'da antisemitizmin mevcudiyetini reddetti. Kıta çapında Avrupa Yahudileri ve Yahudi kurumlarına yönelik saldırılar her gün yaşanırken Gutman, Müslüman olmayan antisemitlerin sadece Yahudilerden değil herkesten nefret eden bağnazlar olduklarını iddia etti.

Avrupa'da Yahudi karşıtı saldırıların büyük çoğunluğunu Müslümanlar gerçekleştirirken Gutman, onların kendisi gibi iyi Yahudilerle bir problemlerinin olmadığını iddia etti. Onlar sadece İsrail yeterince hızlı bir şekilde Filistinlilere toprak vermediği için kızgındırlar. ABD büyükelçisine göre, Yahudi devleti Obama'nın programına uyarsa Avrupa'da Müslümanların Yahudilere saldırıları açık bir şekilde ortadan kalkar.

Elbette Gutman bir siyasetçi değildir. Onun vazifesi, Obama'nın politikalarını uygulamak ve başkanın görüşlerini dile getirmektir.

Ama Clinton ve Panetta'nın konuşmalarıyla birlikte değerlendirildiğinde Gutman'ın ifadeleri, Obama yönetiminin dış politika rotasına açık bir şekilde hükmeden üzüntü verici entellektüel ve ahlaki eğilimi gösterir. Üç konuşma da fantezilerden yana olarak objektif realitenin müştereken reddini paylaşıyor.

Yönetimin fantezi evreninde İsrail, dünya sahnesinde tek aktördür. Onun ister İslam aleminde olsun ister Avrupa'da olsun muarızları, sadece nesneden ibarettirler. Bunlar muhakemeden mahrumdurlar ve eylemlerinden mesul değildirler.

Bu durumun iki muhtemel izahı vardır. Obama yönetiminin ideolojik bir yankı odası olması ve burada sadece belli görüşlere müsaade edilmesi mümkündür. Bu ihtimal muhtemelen Beyaz Saray'ın defalarca hükümet yetkililerinin, cihat, İslami terörizm, İslamcılar ve cihatçıları ifade etmek için “cihat,” “İslami terörizm,” “İslamcı” ve “cihatçı” gibi kelimeleri kullanmalarını yasaklayan talimatlarıyla ortaya çıkar.

Bugün İslam dünyasındaki hakim kuvvetler hakkında kritjk düşünceleri yasaklayan ideolojik düşünce polisi tarafından dizginlenen Amerikalı yetkililerin, yanlış giden her şey için tüm suçlamaları, eleştirmekte özgür oldukları tek toplum, İsrail'e yöneltmek dışında pek bir seçenekleri yoktu.

Yönetimin İsrail'e olan tutumuyla ilgili olarak mümkün olan diğer izah, antisemitizmin bunların içine nüfuz etmiş olmasıdır. Obama, Clinton, Panetta ve Gutman gibilerin İsrail'e yönelik suçlamaları kesinlikle klasik antisemitik davranışın bir parçasıdır.

Kendisini yabancıların siyasi yıkıcılığından savunmaya çalışırken İsrail toplumunu demokrasiyi ortadan kaldırmak ile suçlamakla yabancıların dini inançlarına sarılmadıkları için Yahudileri maneviyatı ortadan kaldırmakla suçlamak arasında nicelik olarak pek bir fark yoktur.

Yine aynı şekilde, Arap dünyasında İslamcıların iktidarı ele geçirmesine karşı İsrail'i tecritle itham etmekle Rusya, Almanya ve Norveç gibi yerlerde antisemitlerin iktidara gelişlerinden Yahudileri itham etmek arasında da nicelik olarak pek bir fark yoktur.

Gerçekte, İsrail açısından bu iki ifade arasında gerçekten bir fark yoktur. Bu ifadelerin temsil ettiği entellektüel iklim, ideolojik miyopluk ya da Yahudilere olan nefretten kaynaklanır.

Her iki durumda da sonuç aynıdır: Başkan Obama'nın idaresinde ABD hükümeti İsrail'in ulusal hakları ve stratejik mecburiyetlerine düşman olmuştur. Obama yönetiminde ABD artık İsrail'in müttefiki değildir.

Kaynak: Jerusalem Post

Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas