Meclis'te grubu bulunan DTP, içinde çok deneyimli politikacıların varlığına rağmen, kendisini kısa vâdeli politikalara hapsetmek üzere...

Deneyimli politikacıların, genç arkadaşlarına, politikanın uzun soluklu bir uğraş olduğunu hatırlatması gerekiyor. Cumhurbaşkanı seçiminde kullanılacak oyu pazarlığa dönüştürüp adaydan "Kürt sorununu çözeceğim" sözü almaya çalışmak, henüz normal gündemli çalışmasına başlamamış Meclis'e Abdullah Öcalan'ın İmralı'da karşılaştığı sorunları taşıma arzusundan söz etmek hayli garip kaçıyor.

Türkiye sorunlarını daha kolay çözebileceği bir döneme girdi, bunda korkularını geride bıraktığı izlenimi veren seçmen kitlesinin rolü büyük. Taşlar milletin istediği biçimde yeniden yerli yerine oturuyor. Cumhurbaşkanı seçimi bunun yeni bir aşaması; önümüzdeki dönemde pek çok dikenli konu bu Meclis tarafından çözülecek. Bir grup kurabilme başarısı gösteren DTP de, kendisinin önem verdiği sorunları Meclis gündemine getirme fırsatını bulacak doğal olarak...

Bu kadar aceleci davranmanın sebebini elbette anlıyorum: DTP son seçimde beklediği başarıyı gösteremedi; geleneksel DTP seçmeni büyük çapta iktidar partisi lehine oyunu kullandı. Ahmet Türk'e, seçimden hemen sonra, "Ortaya çıkan tablo oyun planımızı bozdu" açıklaması yaptıracak kadar köklü bir sarsıntı yaşandı Güneydoğu'da. Şimdi çıkan tuhaf sesler muhtemelen o eski plana göre oluşturulmuş oyunun bir parçası; ancak 'eski' pek çok şey gibi, DTP'nin 'eski' oyun planının da anlam ve önemi kalmadı bugün...

Türkiye'de bir 'Kürt sorunu' var. Ak Parti liderleri, bizzat Başbakan Tayyip Erdoğan, bu sorunu adlı adınca kimbilir kaç kez andı. Daha da önemlisi, DTP sözcüsü Nurettin Demirtaş'ın, "Ak Parti iktidarı 4,5 yıldır Kürt sorunu konusunda bir adım atmadı" iddiasının aksine, bölgeye yönelik devlet politikalarında, Doğu ve Güneydoğu Anadolu insanının oy kullanma tercihlerini değiştirecek çapta değişiklikler yaşandı, yaşanıyor.

DTP ülke ve iktidar tarafından ciddiye alınmak istiyorsa bu konularda daha ciddi olmak zorunda.

Önümüzdeki dönemde bölgesinde güçlü ve dünyada dikkate alınır bir ülke olabilmesi için, Türkiye'nin, önünü kesen eksikliklerini gidermesi, birikmiş sorunlarını çözmesi şart. Bu sebeple, Ak Parti, ilk iktidar döneminden çok daha etkin bir icraat paketiyle toplum karşısına çıkmak zorunda. Devletin bütün makamlarının istikrara hizmet edecek biçimde uyumlu çalışması beklenen sonuca ulaşmanın yolunu kısaltacaktır. İktidar partisinin bu yeni dönemde topu taca atacak bahanesi de olmayacak çünkü.

Tabii, hiç beklenmedik biçimde, DTP, kendisini bir soruna dönüştürmezse...

Aslına bakılırsa, son seçim sonuçları DTP'nin hareket alanını kısıtladı. Vatandaş, seçimle, Con Ahmet'in devr-i dâim makinesi türü 'bugünden yarına çözüm' taleplerini gündem dışına itmiş oldu. O talepler işe yarasaydı DTP (HADEP/DEHAP/DEP) çizgisinin çok daha güçlü bir siyasi varlığa sahip olduğu dönemlerde sonuç getirirdi. Ülkenin birlik ve bütünlüğü korunarak üretilecek çözümler sorunlarla daha kolay başa çıkmayı getirecektir.

İlginç olan, DTP'deki 'âcilciler cephesi'nin cumhurbaşkanlığı seçiminin önemini anlayamayacak kadar gözlerini dünya ve Türkiye gerçeklerine kapattıkları görüntüsüdür. Abdullah Gül'ün şahsında başka birisi de olsa fark etmeyecek kör bir tercihte bulunmuyor Ak Parti, sorunların farkında, çözüm üretebilecek birini Çankaya'ya çıkartıyor. Gül'ün cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başbakan olduğu bir Türkiye yarına daha umutla bakılan bir ülke olacaktır.

CHP de MHP de Türkiye gerçeğinin birer parçası, DTP de; yeni dönemi iktidardaki Ak Parti ile birlikte bu politik kadro belirleyecek. Deniz Baykal'ın liderliğindeki CHP, anlaşılmaz bir biçimde, kendisini bu denklemin dışında tutmaya çalışıyor; DTP de CHP'nin kuyruğuna mı takılacak yoksa?

ANAP ve DYP'nin halini görmüyorlar mı? Kendilerine yazık ederler...

 

Kaynak: Yeni Şafak