Afganistan’ın, NATO kuvvetlerinin sene sonunda çekilmeleri sonrasındaki güvenliğine dair tartışmalar Yeni Delhi’de hız kazanıyor. Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai, geçen sene Hindistan’a yaptığı seyahatlerinden birinde hükümete askeri bir istek listesi sundu. Bu da Hindistan yönetimi için bu ricanın nasıl ele alınacağı hususunda sorun oldu.

Afganistan’ın yeniden İslamcıların eline geçmemesini temin etmek için Yeni Delhi’nin üzerinde çalıştığı çok sayıdaki stratejiden biri, Afgan hükümetine Moskova vasıtasıyla askeri yardım sağlamaktır. Afgan polisi ve diğer güvenlik kurumları Hindistanlı muadilleri tarafından eğitim alsalar da Yeni Delhi, sonunda yanlış ellere geçebileceği korkusuyla Kabil’e doğrudan öldürücü askeri silahlar temin etme hususunda endişeliydi. Bu, onun geniş çaplı kalkınma yardımları tedarikçisi olduğuna dair bölgedeki şanına da zarar verebilirdi.

Ama Hindistan, Afganistan’daki stratejik üstünlüğünü sürdürmek için Rusya üzerinden askeri yardım sağlayarak Kabil’in isteklerinden en azından bir kısmını yerine getirmeyi düşünüyor. Üzerinde çalışılan plana göre, Moskova Kabil’e helikopterler, mobil köprüler, kamyonlar ve muhtemelen mühimmat ve belli bazı ağır silahlar gibi malzemeler sağlayacak, faturayı ise Hindistan ödeyecek. Bu, Moskova’nın askeri donanımlarını üçüncü bir taraf adına Afganistan’a göndermesine dair ilk öneri değil. Geçen sene de ABD, yeni Rus Mi-17 helikopterlerinin Afganistan’a sevk edilmesi için 1 milyar dolar ödemeye hazırlanıyordu. Ama Rosoboronexport uçağını imal eden Rus firmasının Suriye’ye de silah sağladığı iddiaları üzerine Washington’a yapılan baskılardan dolayı anlaşma bozuldu. Anlaşmanın bozulması, Afgan hükümet kuvvetleri için büyük bir aksilik olarak görüldü.

Kabil’e oldukça ihtiyaç duyduğu askeri yardımlar için Rusya’nın kullanılması halen Hindistan hükümeti için hazırdaki en iyi seçeneklerden biri olarak görülüyor. Bu da Afganistan’da hiçbir “Hindistan Malı” silah görülmeyeceği anlamına geliyor. Rusya’nın Hindistan’ın en büyük silah tedarikçisi olması da bu işin gerçekleşmesini daha kolay hale getiriyor.

Afgan Milli Ordusu (AMO) ve Afgan Milli Güvenlik Kuvveti’nin (AMGK) envanterinde de çoğunlukla Rus silahları var. Askerlerinin çoğunun daha önce Rus silahlarıyla askeri tecrübesi oldu. Bu yüzden, Rusya vasıtasıyla askeri yardım sağlanmasının, malzemelere olan bu aşinalık sebebiyle operasyonel bir anlamı da var. Ama AMO ve AMGK, diğer problemlerin yanı sıra firarlar, radikal unsurlar ve (bu tür saldırılar azalsa da) kardeşin kardeşi öldürmesi gibi bir dizi sorunla karşı karşıyadır.

Hindistan, Kabil’e silah gönderilmesi hususunda Rusya’ya başvurmaya hazırlansa da Dışişleri Bakanlığı, Amerikan askerlerinin 2014 ötesindeki mevcudiyeti hususunda Afganistan ve ABD arasında ne türde bir Karşılıklı Güvenlik Anlaşması (KGA) yapılacağını bekleyip görme pozisyonunu sürdürüyor. ABD Başkanı Barack Obama’nın şimdi Pentagon’a Afganistan’da hiç asker bırakmadan tamamen çekilmeye hazırlanmasını söylemesi, elbette Hindistan gibi ülkelere düşen hisseyi arttırıyor.

Hindistan’ın, Afganistan’ın gelecekteki güvenliği hususunda niçin endişeli olduğunu gösteren güzel bir örnek, Hindistan Milli Soruşturma Ajansı (MSA) tarafından hazırlanan son iddianamede görülür. Bildirildiğine göre belge terör grubu Hindistan Mücahitleri’nin (HM) üst düzey üyelerinin El Kaide’ye katıldıklarını ve Afganistan-Pakistan sınırıyla Afganistan’ın iç bölgelerinde savaştığını gösteriyor. Bir Hindistan gazetesinin alıntılar yaptığı iddianame, mevcut istihbarata göre bazı HM üyelerinin dönüşümlü olarak her ay Afganistan’a gitmeye karar verdiklerini öne sürüyor.

MSA iddianamesi, Afganistan İslamcılar ve terör grupları tarafından yönetilip Pakistan da eskiden olduğu gibi muhtemelen bu tür unsurlar üzerinde artan bir nüfuza sahip iken, Afganistan’ın muhtemel bir yeniden kaosa düşmesine karşı Yeni Delhi’nin düşüncelerine -ve korkularına- bir bakış sunar. Hindistan, istihbaratının gücü konusunda, tam bir askeri çekilmeye dair derin endişelerinin Washington tarafından da bilinmesini sağladı.

Yeni Delhi, Afganistan’ın geleceği meselesini daha geniş çapta Batı Asya bölgesindeki muhataplarıyla da tartıştı. Hindistan ve Körfez bölgesi arasındaki diplomatik trafik, üst düzey diplomatların görüşmeleri ve Hindistan’ın Suriye konusunda Cenevre 2 müzakereleri gibi forumlara aktif bir şekilde katılımıyla yoğundu.

Bu ay Hindistan’a Suudi veliaht prensi Salman bin Abdulaziz El Suud ve İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif tarafından, Afganistan konusunun odak noktası olması beklenen iki önemli ziyaret gerçekleştirildi. Yeni Delhi ve Riyad, şimdi aktif bir şekilde istihbarat paylaşırken Tahran da Afganistan’da güvenlik konusunda Hindistan’la eşit derecede endişe duyduğunu gösterdi.

Afganistan’da istikrarı muhafaza etme ihtiyacı, Kabil’le Washington arasında pragmatik ve uygulanabilir bir Karşılıklı Güvenlik Anlaşması imzalanmasını gerektiriyor. Bu anlaşma Afganistan’a, kaçınılmaz olarak yüz yüze geleceği tehditlere karşı savunmasını kuvvetlendirirken, NATO üzerinden ihtiyacı olan askeri yardımı verebilir.

Bu arada, hem Delhi hem Moskova el ele verebilir ve AMO ve AMGK’ye çok ihtiyaç duyduğu silahları sıkı kurallar ve şartlar altında yapıcı bir şekilde temin edebilir. Bu destek olmazsa, asgari seviyede NATO mevcudiyetiyle bile hem Afganistan hem de Güney Asya’da güvenlikle ilgili endişeler artacaktır.

Kaynak: The Diplomat
Dünya Bülteni için çeviren: Arif Kaya