Batı dünyasının siyasi, askeri, ekonomik ve entelektüel olarak hegemonik güç haline gelmesi Batı dışı dünyaya ne kazandırmıştır yahut dünyaya bedeli ne olmuştur sorusu etrafındaki tartışma epeydir zihinleri meşgul ediyor. Hem Doğulu hem Batılı fikir erbabı bu soruya cevap ararken aslında kendi safını da belli etmiş olur. Batılı özeleştiri geleneğinden beslenen içerden eleştirileri bir yana Batı-dışı dünyanın eleştirel yaklaşımının çoğunlukla savunmacı, itham edici göründüğü aşikar. Garbzede aydınların dünyayı kendi toplumlarını Batı eksenli okuma- yorumlama tarzlarını bir yana bırakacak olursak Doğu-Batı eksenli bir dünya tasavvuru bizzat modern zamanlarda icat edilip tanımlanan bir olgu.

Batı siyasi, askeri, ekonomik tahakkümüne kendi kavramlarıyla hayatiyet kazandırıyor, meşrulaştırıyor. Fiili işgal bitmiş görünse de evrenselleştirdiği değer ve kavramlarla Batı merkezli düşünmeye dünyayı, hayatı anlamlandırmaya devam ediyor Batı dışı kültürler. Oysa hiçbir kavram ait olduğu uygarlığın dünya görüşünden, ideolojisinden bağımsız değildir. Bizzat "evrensel değerler"in muhtevası/ tanımları son derece ideolojiktir ve hiç de masum ve nötr değildir.

 

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN...