Vladimir Radyuhin

Dmitry Medvedev'in verdiği ipucu şu: Moskova, nükleer programı yüzünden İran'a yeni müeyyidelere destek verebilir ama müeyyideler yalnızca İran nükleer programını değil İsrail nükleer programlarını da hedeflemelidir.

Rusya'nın İran konusunda duruşunun âşikar bir şekilde sertleşmesi, Avrupa'ya füze kalkanı programını ıskartaya çıkaran ABD başkanı adına "ödül" olarak değerlendirildi. Moskova ise yalnızca İran'ın değil İsrail'in nükleer programını da hedefleyen bir satranç oynandığı spekülasyonlarıyla çınlıyor.

Rusya Devlet Başkanı Dmitry Medvedev geçen hafta Moskova'nın İran'a karşı BM'den çıkacak yeni müeyyidelere destek verebileceğinin ipuçlarını verdi: "Rusya'nın duruşu çok basit'tir, geçenlerde ifade etmiştim. Müeyyidelerin verimli sonuçlara götürdüğü nâdirdir fakat bazı hallerde müeyyideler kaçınılmaz olurlar. Nihayetinde bir seçim meselesidir." New York'ta Obama'yla yaptığı toplantının ardından söyelmişti bu sözleri.

Beyaz Saray, Medvedev'in sözlerini müeyyideler konusunda Rusya'nın bir U dönüşü yaptığı şeklinde yorumlandı. Ulusal Güvenlik Konseyı'nden Michael McFaul, İran nükleer programı hakkında Amerika ve Rusya'nın "büsbütün olmasa da çok daha yakınlaştığını" söyledi ve "sayın Medvedev'in söyledikleri üzerinde iyileştirme yapamazdım. Bundan daha açık olamazdı" dedi.

Batı medyası, Polonya'ya önleyici füzelerin, Çek Cumhuriyeti'ne radar konuşlandırılmasından vazgeçilmesi karşılığında Moskova'nın Washington'ın sert duruşunu benimsediği sonucunu çıkartıyor. Bununla birlikte, Medvedev'in sözlerinin odağı çok daha farklıydı. İran'a daha fazla müeyyide ihtimalini kabul etmiş olsa bile, son çâre olması gerektiğini açıkça belirtti. Medvedev'in heyetinden bir kaynak, Rusya'nın İran'a daha fazla müeyyideleri müzakere etmeyi kabul etmesinden evvel Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun yeterli gerekçeyi sağlaması gerektiğini söyledi.

Medvedev, Obama'ya "görevimiz, İran'ın barışçıl nükleer enerji kullanımı problemini çözmemize imkan verecek fakat nükleer silah geliştirmesini de engelleyecek bir teşvik sistemi yaratmaktır" dedi. Bir gün sonra Pittsburg Üniversitesi öğrencileriyle birlikteyken, barışçıl bir nükleer program izlemesi ve tüm tesislerini uluslararası gözetime açması için İran'a "olumlu" teşvikler" sunulmasından bir kez daha bahsetti ve "bunda başarılı olamazsak, o halde diğer şeyleri müzakere edeceğiz" dedi.

Olumlu teşvikler oluşturulması ihtiyacı üzerinde durması, bu teşviklerin henüz olmadığını ima eder. Medevdev, BM Genel Kurulu'nda geçen hafta yaptığı konuşmada, İran'ı nükleer emellerinden vazgeçirmek için ne yapılması gerektiğine işaret etti: "Bugün en acil görevlerimizden biri – hatta süper acil diyeceğim – Ortadoğu'da kitle imha silahlarından ve bu silahları fırlatma araçlarından azâde bir bölge tesis etmektir."

İsrail'in adını vermeyen Medvedev şöyle kaydetti: "İlerleme sağlamak için, bölgedeki tüm uluslar bu meselede faal bir duruş sergilemeliler ve nükleer silahlardan azâde bir bölge tesis etmede gerçek ilerleme sağlamak için gönüllü olduklarını ispatlamalılar." Rus medyası, ABD-Rusya arasında İran üzerinde sağlanan mutabakatın esasını İsrail'in nükleer silahlardan arındırılmasının oluşturduğunu tartışıyor.

Haftalık bir dergi olan Argumenty Nedely'nin son sayısında, adı anılmayan arka kapı birifinglerine atıfta bulunularak, ABD ve Rusya'nın ağır baskısı altında kalan İsrail'in iki taahhüt'te bulunduğu ve bu sûretle İran ve füze kalkanı dâhil Rusya ve Amerika arasında evrilen karmaşık anlaşmanın taşlarını döşediği belirtiliyor. İddiaya göre İran'a saldırmama taahhüdünde bulundu.

İsrail'in UAEK ve BM nükleer gözlemcileriyle işbirliği yapmaya ve nükleer silahlarından vazgeçmeyi gerektiren Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşmasını imzalamaya razı olduğu de söyleniyor. İran'ın İsrail'i haritadan silme tehditlerini bırakması ve nükleer silah edinme emellerinden sarf-ı nazar etmesi şartına bağlı olacak bunlar. Makaleye göre İran, İsrail karşıtı söylemden vazgeçeceğini çoktan vaadetmiş durumda.

Rusya'nın bu anlaşmaya iki bakımdan katkısı var: İran'a üstün hava savunma sistemleri satmayacağını ve nükleer programıyla ilgili olarak İran üzerinde baskı kurmayı taahhüt etti. Moskova (İran'la 2005 yılında yaptığı bir anlaşma çerçevesinde S-300, PMU-1 gibi ölümcül hava savunma füzeleri satma) kozunu maharetli bir şekilde oynadı. Rusya'nın İran'a daha önce sattığı Tor-M1 gibi kısa menzilli uçaksavar füze sistemlerinin yanısıra S-300'lerin de satılması, İsrail veya Amerikan saldırısına karşı güvence sağlayacaktı. İran'ın nükleer program hakkında yapılacak müzakerelerde daha inatçı bir tavır sergilemesine de yol açabilirdi.

İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, gündemin ağırlıklı olarak İran olduğu görüşmeler için birkaç hafta önce Rusya'ya seyahat ettiler. Görüşmelerin ardından Şimon Peres, Medvedev'den vaad aldığını, Rusya'nın İran'a S-300 satışını gözden geçireceğini söyledi. Daha sonra Medvedev, İsrailli liderlerin İran'a saldırmama sözü verdiklerini belirtti. Medvedev, Şimon Peres'in harfi harfine şöyle söylediğini kaydetti: "Biz barışçıl bir ülkeyiz ve İran'a karşı bir saldırı düzenlemeyeceğiz."Anlaşmanın bir parçası olarak, denildiğine göre gözden geçirilmiş Avrupa füze kalkanı çerçevesinde, Washington, İran füzelerine karşı, Akdeniz'de dolaşacak önleyici SM-3 füzelerinin yüklü olduğu Aegis tipi gemilerle İsrail'e güvenlik garantisi sundu. İlginçtir, Obama'nın dış politika danışmanı Zbigniew Brzezinski, sansasyonel bir şekilde, Amerikan füze kalkanının İsrail saldırısına karşı İran'a da savunma garantisi vermesi gerektiğini söyledi. Kendisiyle kısa bir süre önce yapılan bir söyleşide, Amerika'nın, İran'a saldırmak üzere Irak üzerinden geçecek jetlerinin düşürüleceğini İsrail'e söylemesi gerektiğini ifade etti.

Dört köşeli anlaşma teorisi çok fantastik gelebilir kulaklara fakat bazı gerçekler, müeyyidelerin İran nükleerden arındırılmış bir İran'ı garanti etmeyeceğini Washington'ın daha bir fark ettiğine işaret ediyor.
Bu yılın başlarında, Washington'ın nükleer silahlar başmüzakerecisi ve Dışişleri Bakan yardımcısı Rose, İsrail'e Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşmasını (NPT) imzalama çağrısı yaptı. Bu ise İsrail'in nükleer cephaneliğinden vazgeçmesi demek. Bu talep, Obama'nın evrensel nükleer silahsızlanma ve nükleer silahlardan arındırılmış bölgeler vizyonuyla da uygun. Ve aynı zamanda İran'ın, İsrail'in nükleer silahlarına karşı sergilenen çifte standart şikayetini de dikkate almaktadır.

BM Güvenlik Konseyi, NPT anlaşmasını imzalamamış olan devletlere anlaşmaya katılma çağrısı yapan 1887 sayılı kararı oybirliğiyle onayladı.
Bundan birkaç gün önce, Viyana'da yapılan UAEK toplantısında İsrail'in nükleer silahları hakkında hissedilen kaygıyı ifade eden bir karar geçirildi. İsrail'in NPT imzacısı olması ve tüm nükleer programını UAEK denetimine açması çağrısı da yapıldı. 18 yıldır ilk kez BM gözlemcileri İsrail'i eleştirdi ve her ne kadar ABD ve batılı müttefikleri karşı oy kullandılarsa da, Obama'nın nükleer silahsızlanma vizyonu oylamanın sonucunu etkiledi.
İsrail'in nükleer silahlara sahip olduğu dünya tarafından bilinmesine rağmen Amerika bugüne dek İsrail'e diplomatik korunma sağladı ve İsrail'in nükleer statüsünü ne kabul etti ne de inkar etti. Bununla birlikte, İran'ın nükleer emellerine hitap etme gereği, Washington'ı bu iki vakaya eşit muamele etmeye mecbur bırakıyor. ABD Savunma Bakanı Robert Gates, İran'ın nükleer silah edinme çabasının meşru müdaafa amaçlı olduğunu ifade etmişti. 2006 yılında Kongre'de yapılan bir oturumda "ilk elde buna caydırıcı olarak baktıklarını düşünüyorum. Nükleer silahları olan güçlerle çevrililer: Doğu'da Pakistan, Kuzey'de Rusya, Batı'da İsrail ve Basra Körfezi'nde de biz." Robert Gates, "vatandaş" olarak konuştuğunu söyleyerek ifadelerini tekzib ettiyse de, benzer görüşler Washington'da diğer sesler tarafından dile getiriliyor. Washington Times'da geçen Mayıs'ta çıkan bir habere göre, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Ortadoğu ve Güney Asya'dan sorumlu müdür olan Brookings Enstitüsü'nden Bruce Riedel'in şöyle söylediği kaydediliyor: "İran'la anlaşma yapma hususunda gerçekten ciddiyseniz, İsrail saklandığı yerden çıkmalı. Kurgu ve çifte standarda dayanan bir politika er ya da geç başarısızlığa mahkumdur."

Bu duruş, Medvedev'in müeyyidelere başvurmadan evvel İran için "teşvik yaratma" çağrısıyla uyumludur. Müeyyidelerin teorik olarak kaçınılmaz olduğunu kabul etmesine gelince, iki ülke İran'la ilgili olarak yeni bir yol ararken, Rusya ve Amerika arasındaki yeni işbirliği iklimini desteklemek için Rus liderinin Obama'ya jest yapma arzusu olarak kabul edilebilir.


Kaynak: The Hindu

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı