Cumhuriyet mitingleri, "Cumhuriyet İdeali"nin içine hep birlikte yerleştirdiğimiz paradoksları gözler önüne serdi. Bu paradoksları fark etmek, zihnimizde inşa ettiğimiz duvarların da yapaylığını kavramak demek.
Cumhuriyet ırsî asaletin yerine halkın erdemini yerleştirdi. Bugün bu erdeme itiraz edecek tek bir Allah'ın kulu bile yok. Üzerinde 84 yıl geçmiş, asırlık çınar gibi kökleşmiş ve yerleşmiş böyle bir idealin hâlâ silahla korunmaya muhtaç olduğunu ileri sürmek Cumhuriyet'e de, halka da haksızlık değil mi?
Şanlı bayrağımız hem bağımsızlığımızın hem de birlik ve bütünlüğümüzün sembolü. Bu güzel bayrağı Cumhuriyet'le birlikte icat etmedik; Osmanlı İmparatorluğu'ndan devraldık ve Cumhuriyet'in sembolü haline getirdik. O zaman bu bayrağın, bu topraklarda bin yılı aşkın zamandır var olan bağımsız yaşama irademizin sembolü olduğunu unutmamalıyız. Bayrağımız bizim tarihimizdir, kimliğimizdir, bu topraklar üzerindeki tapumuzdur. Kimse, birleştiren ve kaynaştıran bu sembolü ayrıştıran ve kamplaştıran siyasî rekabetin simgesi haline getirmeye kalkmasın. Bu bayrak, İzmir'de meydanı dolduranları da, Erzurum'da toplananları da aynı ve eşit oranda temsil etmenin yanında, Erzurum'dan İzmir'e uzanan güçlü bağı da temsil etmektedir.
Tıpkı Cumhuriyet İdeali'ni siyasî bir simgeye dönüştürmek gibi, Cumhuriyet'i var eden vazgeçilmez prensiplerin de siyasete alet edilmesi bu asırlık çınara zarar veriyor. Laiklik bir siyasî sembol değildir. Laiklik bir siyasî kimlik olmamalıdır. Laikliği bir siyasî kimliğe dönüştürdüğünüz zaman ister istemez bir rekabetin konusu yaparsınız. Laiklik bir yaşam biçimi değildir. Laiklik farklı yaşam biçimlerini bir arada barış içinde yaşatan hukukî bir prensiptir. Bu prensibin topluma yerleşeceği, kökleşeceği alan sadece kendi yaşam biçiminizi değil, bütün farklı yaşam biçimlerinin yerleşeceği alandır. Laiklik sadece dinî değil, felsefî inançlar konusunda da devleti tarafsızlaştırarak farklı yaşam biçimlerini bir arada yaşatma becerisi gösterir. "Modern yaşam biçimi"ni laiklik zannetmek, bu anayasal prensibi modern hayatı yaşama imkânına sahip tuzu kuru dar bir azınlığa hasretmek demektir. Laiklik sadece modern yaşam biçimini değil, farklı din anlayışlarına sahip dindarların da birbirine tahakkümünü engelleyen, sonuçta toplumun bütününü koruyan bir prensiptir.
Cumhuriyet mitinglerinde meydanlarda toplanan kalabalıklar, sol ve sosyal demokrat kimliklere yakın olduklarını ifade ediyorlar. Merkez Sol, Merkez Sağ ile rekabet edemediği ve bir iktidar alternatifi haline gelemediği için kronik olarak hep yandan destek arayışında oldu. Bu yandan destek basit siyasî konuları bile rejim tartışmalarına dönüştürmek, böylelikle rejime sahip çıkmak ve siyaset üzerindeki askerî vesayete çanak tutmak şeklinde tecelli etti. Meydanlar, Merkez Sol politikanın alması gereken istikameti gösteriyor: Gücü darbede değil halkta aramak. Merkez Sol siyaset bu meydanlardan alacağı cesaretle sabıkalı geçmişini temizleyebileceği sağlam bir rota tutturabilir.
Meydanlar solun birleşmesini istiyor. Parti liderleri bu talebi seçim ittifakı yapmak olarak algılıyor. Meydanların birleşme talebinden siyasetçiler milletvekili pazarlığı üretiyor. Prensipler, politikalar konuşulmuyor. CHP, kuyruğuna takılmaya çalıştığı bu kalabalıkların taleplerini bile anlayamıyor. Siyasetçi hem kitlelerin taleplerini anlayacak, bunları birleştirecek, duygularına tercüman olacak hem de kitlelere yol göstererek onları aydınlatacak. Bunun yolu sorunları çözen yeni sentezler geliştirmek demek. Kitlelerin endişelerini kışkırtmak yerine bu korkuları izale edecek çözümler aramak gerek. Bülent Ecevit'in hem dindar insanları hem de modern hayat biçimini sürdürmek isteyenleri tatmin eden "inançlara saygılı laiklik" çözümü gibi.
Miting alanlarına yansıyan paradokslardan biri de, Merkez Sağ'ın önyargıları. Halktan aldığı destek ile var olan siyasetçi, içinde halkın bulunduğu her şeye saygı göstermek zorundadır. Miting alanları, Türkiye'yi askerî vesayete mahkûm eden çağ dışı kafaların gözüne doğrudan doğruya halkın gücünü soktu. Bu miting alanlarından yükselen gücün demokrasi olduğunu fark etmek gerek.
Sol ilk defa kendi sesini ve tarzını buluyor. Sağa düşen, ilk defa karşılaştığı bu meydan okumaya centilmence cevap vermek olmalı.