Cumhurbaşkanlığı tartışmaları, tahminleri, temennileri sürüyor. Ak Parti bünyesinde bir anket adımı atıldı. Ankette iki şey soruluyor:-Tayyip Erdoğan'ın başbakan kalması veya cumhurbaşkanı olması yönündeki taban eğilimi. Şöyle ikili bir zemin var partide: * Bir: Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olsun, bu fırsatı kim olsa değerlendirir. Ayrıca o makam daha itibarlı, Tayyip Erdoğan da bir başkasını kendi üstüne getirmez.* İki: Cumhurbaşkanlığının sembolik itibarı söz konusu olsa bile, sistem içinde Başbakanlık daha etkin. Ayrıca partide yeni bir yapılanma sancı doğurabilir, bu da partiyi zaafa uğratır, zaafa uğrayan ve seçimlerde önemli güç kaybeden, hatta bir Ak partisiz bir koalisyon ihtimalini akla getiren bir durum, Cumhurbaşkanlığına çıkmış kişiyi bile zora sokabilir. Onun için Erdoğan Başbakan olarak kalmalı, zaten bu durumda kendi tasvibi ile yukarıya çıkan kişi ile de bir sorun yaşanmaz. Bu, Tayyip Erdoğan açısından da bir itibar kaybı anlamına gelmez.Anket partide bu iki eğilimden hangisinin baskın olduğunu ölçüyor. İkinci olarak anket, ?Düşük profilli aday? kategorisinde bir eğilim yoklaması yapıyor. Yani partinin ideolojik anlamda sembolik isimleri yerine, sistem tarafından daha az yadırganacak simaları parti zemininde oya sunuluyor. Bu, Tayyip Erdoğan veya Gül, Arınç vs. ile bir kıyaslama değil. Belki bu simalar arasında bir sıralama arayışı. Anket çalışması devam ededursun, sürpriz aday beklentisi de bir yandan sürüyor. Bu arada sembol isimlerin olaya bakışı, duruşu da çeşitli değerlendirmelerin kaynağı oluyor.Bence bu konuda en anlamlı sözlerden birisini Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Milliyet ekibi ile yaptığı mülakatta söylüyor. Şu ifadeleri, mülakata katılan Fikret Bila'nın, sütunundan aldım: ?Gül,...... sistemde asıl gücün cumhurbaşkanında değil başbakanda olduğunu birkaç kez tekrarladı.? (Milliyet, 18 Mart 2007) Fikret Bila, Gül'ün bu sözlerinden, kendisinin başbakanlığa hazırlandığı sonucunu çıkarıyor. Şöyle diyor: ?....sistemde asıl gücün başbakanda olduğunu vurgularken, bu göreve hazırlandığı izlenimi de güçleniyordu.? (aynı makale) Bence bu tahmin doğru değil. Bu cümle anahtar bir cümle olabilir de, Fikret Bila'nın tahmininin tam aksi yönde bir sonucu işaretlemiş olabilir. Ben buradan, Abdullah Gül'ün kendisini başbakanlığa hazırladığı sonucunu değil, Tayyip Erdoğan'ın başbakanlık'ta kalabileceği sonucunu çıkarıyorum. Şu sebeple:Abdullah Gül, kendi başbakanlığını düşünerek ?Başbakanlık daha etkin bir makam? gibi bir söz söylemez. Çünkü bu tarz bir ifade, ?Ben o zaman sistem içinde daha etkin hale gelirim? gibi bir cümle ile biter. Erdoğan'la Gül'ün hukuku bu değildir. Gül'ün kişiliği de bu değildir. Bu ifade olsa olsa, Gül'ün Erdoğan'ın Başbakanlık'ta kalması yönündeki bir temennisini akla getirebilir. Ondan başka ne akla düşülünebilir?Mesela Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı olma isteğini akla getirir mi?Bence onu da getirmez. Abdullah Gül, böyle bir şeyin iyi olacağını düşünse bile bunu söylemez. Bir de şu: Abdullah Gül, belki Tayyip Erdoğan'dan sonra bir başkasının başbakanlığı altında çalışmayı içine sindiremeyebilir ama, mesela Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığında bir Dışişleri Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığından asla rahatsız olmaz. Tabii Cumhurbaşkanlığına da, orayı Ak Parti misyonuna uygun birisinin doldurması şartıyla...Bir başka ihtimal:Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı...Anadolu'da yaptığım yoklamalarda iki ismi soruyorum, sonuç: Bülent Arınç seviliyor. Misyona bağlılığı, dobra dobralığı açısından tercih ediliyor. Abdullah Gül, dünyadaki saygınlığı, ağır başlılığı, dialoga açıklığı, az tartışılırlığı açısından tercih ediliyor. Gül'ün yukardaki sözlerinden yola çıkarsak Cumhurbaşkanlığını ?sistem içinde Başbakanlıktan daha az etkin? konum olarak kendisine kondurabilmesi mümkün. Burada belki, Cumhurbaşkanı'nın ?Çankaya noteri? hüviyetinde değil de, hükümete farklı bir supab misyonu ifa etmesi açısından Gül ? Arınç benzeri bir ismin gerekliliği üzerinde durulabilir. Gül'ün uluslararası toplantılarda zaman zaman Tayyip Erdoğan'ı sandalye altından ayaklarıyla uyardığı veya Tayyip Erdoğan'ın onu uyardığı tarzındaki bilgi daha önce Gül'ün ağzından kamuoyuna yansımıştı. Bu hukuk, ilerideki uyum ve ikaz zarureti açısından önemli. Onun için Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı adaylığı ihtimali yabana atılır değil. -Ama ankette onlar yoklama dışı tutuldu?Olsun, anket, mutlak tercih kriterleri getirmiyor. Kaldı ki parti içinde anketi aşan farklı eğilimler de yukarıya yansıma yolu bulacaktır. Muhtemel ki önümüzdeki günler, Gül'ün adaylığının daha çok konuşulacağı günler olacak. ***Abdullah Gül, Milliyet'e yaptığı açıklamada ayrıca, Cumhurbaşkanlığı seçimine Askerin herhangi bir kurumsal açıklama ile katılmayacağını, demokrasilerde böyle bir şeyin olmayacağını, askerin de böyle bir eğilimi bulunmadığını belirtiyor.Aynı gün Sabah gazetesinde Okan Müderrisoğlu'nun bir haberi, Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt'ın bir işadamının Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerine bir sorusunu ?C'sini bile konuşmak istemiyorum? diye cevaplandırdığını bildiriyor. Bu haberler, CHP lideri Baykal'ın son çıkışlarının ?Askeri devreye sokma çabası? olarak değerlendirildiği bir zamana rastlıyor. Aynı ortama, ?Milli Uyanış Platformu? gibi, emekli Jandarma Komutanı Şener Eruygur'lu yeni bir oluşumun haberleri düşüyor. Eruygur orada yaptığı konuşmada ?TSK'nın pasifize edildiği? temasını bir kere daha gündeme getiriyor. 15 nisan'da Ankara'da bir miting planlanıyor. CHP, provokatif niteliği üzerine derin endişeler bulunan bu mitinge katılacak gibi görünmüyor. Önümüzdeki dönemde CHP'nin, askerle iş tutuyor görünmekten kaçınmak zorunda kalacağını öngörmek de mümkün. Çünkü gittikçe daha askercil bir damga CHP'nin üzerine yerleşmiş oluyor. Büyükanıt'ın yukarıda sözünü ettiğimiz tavrı da, CHP'yi daha çok açık düşürür bir nitelik arzediyor. ***Bu yazının sonuna ANAP lideri Erkan Mumcu'nun sözünü almamak olmaz. Diyor ki sayın Mumcu: ?Bari bir Anayasa değişikliği yapsak da 'CHP'nin istediği kişi dışında kimse cumhurbaşkanı olamaz' hükmünü koysak...?Değil mi?Sistem ancak öylece kendine layık birisini Cumhurbaşkanı seçmiş olur!!!