Modern toplumun alameti farikalarından sayılan çoğulculuk (pluralism) bizim gibi batı dışı toplumların dünyasını tanımlamada ne kadar kullanışlı, açıklayıcı olabilir? Batı henüz çoğulculuğu keşfetmemişken Osmanlı deneyiminin biricikliğinden sıklıkla bahsederiz. Farklı din ve kültürlerin bir arada hem de yüzlerce yıl bir arada yaşamasını mümkün kılan bir kültürden, toplum yapısından bahsetmek muhafazakarından batıcısına hemen tüm aydınlarımızın bahsetmekten pek haz aldığı nadir konulardan biridir. Hele söz konusu olan Yahudilerse keyfimize diyecek yoktur. Tüm bunların birer tarihi hakikat olduğunda kuşkumuz yok. Hakikat olmasına hakikat de bunun çoğulculuk teorileriyle örtüşüp örtüşmediği sorgulanmalı değil midir?

Daha doğrusu Osmanlı modelinin daha spesifik tanımıyla "millet sistemi"ni çağdaş çoğulculuk modeliyle açıklamaya kalkışmak yahut pluralizm parantezine almak tarihe de haksızlık etmek anlamına geleceği üzerince zihni mesai harcasak bence daha iyi olurdu. Her kavram kendi medeniyetinin değerlerini, tarihi tecrübesini taşır. Osmanlı daha geniş anlamıyla İslam toplumları tarihi referansından bağımsız anlaşılamayacağı gibi modernitenin önemli sütunu olan pluralizm de kendi tarihi birikiminin yanısıra içinde doğduğu medeniyetin ruhunu taşır.

Osmanlı modelinden söz açmışken; din sosyolojisinin önemli isimlerinden Peter Berger tam bu noktada itiraz sesini yükseltiyor. Birkaç yıl önce bir grup aydanla yaptığı atelye çalışmasında, farklı dinlerin yan yana bir arada yaşama tecrübesine örnek olarak Osmanlı modelinden övünçle bahseden seküler Türk akademisyeni ile isim vermeden hafif istihza ederek, bunun çoğulculuk (ruhuyla) alakasının olmadığını söylerken ezber bozuyor aslında.

Berger, din sosyolojisi açısından standart çoğulculuk tanımına farklı açılımlar getiriyor. Farklı kültürlerin yan yana yaşayabilmesi denilebilecek olan pluralizmin Amerkan versiyonu, politik sürece eşit katılım hakkı olarak tanımlanır kısaca. Din sosyolojisi açısından ne kadar modernleşirseniz o kadar dinin gücünün zayıflayacağını ileri süren sekülerleşme teorilerinin çürüdüğünün altını çizerek başlıyor itirazına. Modern olurken farklı bir tanımlamayla da olsa dindarlaşabilirdiniz ona göre. Bunu mümkün kılan yeni çoğulcu tanımlamaların iyi anlaşılması gerektiğinin altını çiziyor.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ