Çocuk cinsel istismarı; çocuğun, tam olarak anlamadığı, gelişimsel olarak hazır olmadığı ve rıza gösteremeyeceği cinsel eylemlere katılmaya zorlanması ya da maruz bırakılmasıdır. Çocuğun kendisinden yaşça büyük bir yetişkin veya sorumluluk, güven ve güç ilişkisi farkı bulunan akranı başka bir çocuk tarafından, istismarda bulunan kişinin ihtiyaçlarını tatmin etmesi niyetiyle yapılmış eylemleri içerir.
2002’de Dünya Sağlık Örgütü, küresel olarak en az 150 milyon kız ve 73 milyon erkek çocuğun 18 yaşın altında zorla cinsel ilişki ya da fiziksel temas içeren diğer cinsel şiddet türlerini yaşamış olduğunu bildirmiştir. Bu durumda neredeyse her dört çocuktan biri, cinsel istismara maruz kalmaktadır.
Cinsel istismar sanıldığının aksine çocuğun ve ailenin tanımadığı yabancı kişilerden değil güven duyulan, çocuğun emanet edilebildiği yakın kişilerden gelir. Yine yanlış bir algı olarak bu kişiler düşünüldüğü gibi hastalıklı, problemli bir psikolojik görüntüye sahip değillerdir. Eğitimli, düzenli bir işi ve aile hayatı olan kişilerde de bu eğilim görülebilir. Mekânsal olarak da düşünüldüğünün aksine ıssız ve ücra yerlerde değil, yakın akraba, komşu evi ya da çocuğun güvenilerek bırakıldığı okul ve benzeri alanlarda da istismar ortaya çıkabilir.
Cinsel istismarın çocuk ve ergende davranışsal, duygusal ve sosyal sorunların ortaya çıkmasına neden olabilecek ağır bir travma olduğu genel olarak kabul edilmektedir. Çocuk ve ergende cinsel istismar sıklıkla tek bir olaydan çok, saklı kaldığından uzun döneme yayılan, tekrarlanma olasılığı yüksek olan bir durumdur. Özellikle aile içinde yaşanan cinsel istismar (ensest) olgularında; adli süreçte bir kısmının suçlamalardan vazgeçtiği, aile çevresinin baskısı gibi nedenlerle failin ceza almasını engellemek için ifadelerin değiştirilebileceği gözlenmektedir.
Bu bağlamda çocukların istismarı anlatmaktan utanacağı, kendisinin suçlanmasından ve istismarcıdan korkacağı unutulmadan çocuğa güven içinde olduğu hissettirilmelidir.
Çocuklara yönelik cinsel istismarın üstünün örtülerek gizlenmesi çok yaygındır. Çocuğun yaşadığı travmayı anlamlandırma biçimi, yaşıyla orantılı olarak değişirken; ebeveynlerin yaşadığı suçluluk ve utanç duygusu daha geneldir. İstismara maruz kalan çocuğun anne babasının ihmalle suçlanacağı veya çocuğun hayatı boyunca bu travmayla damgalanacağı kaygısının, yaşanan sorunun aile içinde kapatılmasına sebep olması sık karşılaşılan bir durumdur.
Cinsel istismar yalnızca bedensel zorlamayı değil aynı zamanda çocuğun yaşına uygun olmayan cinsel içerikli görüntü ve yayınlara maruz kalmasını da kapsar. Bu istismar türü çocuğa baskıyla yapılabildiği gibi, çocuğun doğal yollarla karşı karşıya kalacağı durumlar da olabilir. Çocukların yaşına uygun olmayan TV dizileri, filmler, klipler, internet üzerinden ulaşabilecekleri cinsel içerikli görüntü ve yayınlar da travma etkisi yapabilmektedir. Ailelerin tehlikeyi her zaman dışarıdan beklememeleri bazen kendi elleriyle sundukları imkanlarla da çocuğun zihin ve duygu dünyasında geleceğini olumsuz etkileyecek hasarlara yol açabileceklerini unutmamaları gerekir.
Özellikle son yıllarda çocuklarda gözlemlenen hızlı gelişmenin yalnızca bedensel büyüme ile sınırlı kalmadığı, hormonların etkisiyle duygusal ve cinsel merakın da erken geliştiği görülmektedir. Cinsel konulara duyulan bu erken ilginin, görsel materyallerle beslendiğinde, çocuklarda cinselliği daha erken deneyimleme dürtüsünü doğuracağı gözden kaçırılmamalıdır. Cinsel içerikli davranışlara duyulan bu merakın, çocuk ve gençleri istismara daha açık hale getirmesi de ne yazık ki kaçınılmazdır.
Aile içinde verilecek uygun cinsel eğitim, çocukların cinsel istismar konusunda bilinçlenmeleri ve dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı kendilerini koruyabilmeleri için uygun bir temel oluşturur. Örneğin, iyi dokunma ve kötü dokunmayı ayırt etmek, bedenini tanımak ve sınırlarını bilmek, duygularını anlamak, kendi haklarını bilmek, baskıya direnmek ve yardım aramak konuları; cinsel eğitimin temel taşlarıdır.
Cinsel saldırının hastalık değil, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen bir suç olduğu bilinmelidir. Erken dönemde fark edilen bir istismarın ileride ortaya çıkabilecek tamiri zor sorunları engelleyebileceği unutulmamalı; herkesi potansiyel suçlu görmekle, kendini aşırı güvende hissetme arasındaki çizgi dengeli bir şekilde korunmalıdır.
Aile içinde çocuklara uygun cinsel eğitim yaklaşımına ilişkin detayları merak edenler, Küçük Çocuklara Mahremiyet Eğitimi Nasıl Verilmeli başlıklı yazıya bakabilirler.
KAYNAKLAR:
Uluslararası Cinsel Eğitim Teknik Rehberi, UNESCO 2009
Kara B., Biçer Ü., Gökalp A. S. (2004). Çocuk istismarı. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 47(2), 140- 51.
ÇOCUK CİNSEL İSTİSMARI VE ZOR AÇIĞA ÇIKMASI Bilgilendirme Dosyası Yayına hazırlayanlar Şahika Yüksel, Suzan Saner