Çin tarzı yumuşak güç: Kadîm felsefe, Çin’in dünyaya hükmetmesine yardım edebilir mi?


Pekin – Çin’in uzun tarihinde hanedanlar birbirini takip eder ancak Çin kültürü her daim aynı temel ideolojiyi takip etmiştir. Bu ideoloji, üç kaynaktan gelen fikirlerden oluşmaktadır: Değişimler Kitabı [I Ching], Konfüçyüsçülük ve Taoculuk.  Bugün Çin’in yumuşak gücünü ihraç etmek istiyorsak, bu geleneksel kavramların çekirdek değerlerini teşhis etmeli ve bize modern zamanlarda da ilham vereceklerini ispatlamalıyız.

Değişimler Kitabı

Değişimler Kitabı, yani I Ching, en eski klasik Çin metnidir. İsminden de anlaşılacağı üzere değişimi inceler. Yazının icâdından önce, insanlara değişimi nasıl anlayacaklarını, değişimin sonucunda meydana gelecek iyi ve kötü talihi nasıl tahmin edeceklerini öğretmiştir.

Efsânevi Çin yöneticisi Fu Xi’nin (İ.Ö.2800-2737) ona ilham edilmiş sekiz sembolü vardı; her bir sembol, belirli bir kavramı temsil ediyordu. Sekiz adet trigram’dan (her biri üç çizgiden oluşur)  64 heksagram oluşturulmuştur (her bir sembolde altı çizgi vardır) ve bir dizi karmaşık hal ve şekli temsil ederler. Değişimler Kitabı insanlara belirli bir hal ve şekilde kendi konumlarının farkında olmalarını hatırlatır ki uygun olan eylemde bulunsunlar. Başka bir ifadeyle, tabiat kanunlarını ve kişilerarası etkileşimin kanunlarını gözlemlemeyi öğretir bize ki sözlerimize ve fiillerimize buna göre çeki düzen verelim.

Değişimler Kitabı imparatorluk politikalarında seçim yaparken kullanılmıştır. Daha sonra bilginler, ilkeleri günlük hayatta uygulanacak ve ahlâki umdelere yansıtılacak bir felsefeye tahvil etmişlerdir onu. Cennet/Semâ, arz ve insanı tarif eden ahlâki umdeler şöyle özetlenebilir: Barış zamanında tehlikelere hazırlık yap; cennetin hükümranlığından mutluluk duy; halinden memnun ol.

Birincisi, müteyakkız/ihtiyatlı olmalıyız. İnsanlar her şeyin yolunda gittiğini düşünerek gevşemeye veya şımarmaya meyyaldirler. Ancak “şeyler/eşya” değiştiği için her an bir kriz baş gösterebilir. O halde güvenli ve barışçıl bir muhitte dahi kriz algıları açık olmalı ve müteyakkız/ihtiyatlı olunmalıdır.

Aynı mantık sonucunda, güçlük içindeki kişilerin de cesareti kırılmamalıdır. Değişim sürekli hareket halinde olduğundan dolayı bir mücadelenin ardından müspet bir netice hâsıl olabilecektir.

İkincisi, hayata karşı iyimser bir tutum sergilememiz lazım. Kaderimizi anlamalı ve kabullenmeliyiz ve ferdi tecrübelerimize dair iyimser olmalıyız. Aksaklıklarla karşılaşıldığında, hayat kalitesini iyileştirmenin etkili bir yolunu bulmak için sebep-sonuç üzerine kafa yorulmalıdır. Özetle, Değişimler Kitabı erdem/fazilet, hikmet ve kabiliyette yukarılara nasıl tırmanılacağını öğretir.

Değişimler Kitabı’nda tüm kâinat tek bir organizma olarak anlaşılır. Cüz’ bir değişim tüm bir vücudu etkileyebilir. Her ferdin her şeyle ve herkesle irtibatı vardır. O halde insanlar var olan şeylere/mevcûdâta kıymet vermeli ve kendi yaşamlarına daha iyi davranmalıdır.

Konfüçyüsçülük

Konfüçyüs’ün (İÖ. 551-479) öğretilerine dayanan Konfüçyüsçülüğün Çin halkı üzerindeki etkisi çağları aşmıştır.

Konfüçyüsçülük, Han Hanedanlığı (İ.S.206-220) boyunca Çin İmparatorların idâri doktrinlerini teşkil etmiştir; imparatorluk yönetiminin önemli bir aracıydı. Bu felsefenin üç önemli kuralı vardır: Geleneğe saygı (bugünün yönetici sınıfı için istisna değildir bu); eğitime vurgu (halkı eğitmek ve sosyal düzeni istikrarlı tutmak için klasiklere başvurmak); ve fedâkar/diğergamcı bir toplum (fert/birey, değerini grupta bulur).

Konfüçyüs ve takipçileri, herkesin kendi söz ve fiilini terbiye etmesi, başkalarından görmek istedikleri saygıyı başkalarına göstermesi gerektiği kanaatindedirler: “Sana yapılmasını istemediğini başkasına yapma.”

Ana-babaya itaat/aileye-ataya saygı, Konfüçyüsçülüğe göre en büyük erdemlerden biridir ve “beş asli ilişkiye” riayeten tesis edilmiştir: “Yönetici-yönetilen/tebâ, baba-oğul; karı-koca; genç-yaşlı; arkadaşlar arası ilişki."

Konfüçyüsçülükte “insan tabiatının iyi olduğu” gerçeği, diğeriyle birlikteliğimizde ete kemiğe bürünür. Şahsi davranışlar samimi ve pozitif güç üretecek şekilde iyi niyetli olmalıdır. İnsaniyet, Konfüçyüsçülüğün merkezindeki en temel erdemdir; herkes başkalarına iyilikle muamele etmelidir. Fakat iyiliğin içerisinde başkalarıyla ilişkide olmak da vardır. Bu yüzden insanlar sosyal kaideleri bilmelidirler. Konfüçyüsçülük eğitime işte bundan dolayı büyük önem atfetmiştir.

İnsanın iyi olduğu bir kez teyid edildiğinde, hayatta koyulacağımız en iyi yol hangisidir? Doğru yolu seçmek, bilgi ve akılla olur. Bilgi,  onlardan ne beklendiğini insanların anlamasını sağlar; hikmet ise zihniyetlerini değiştirmelerini, doğru seçimi yapmalarını sağlar. Bu ise esnekliğe sahip olmak demektir; gerekli olduğunda, kendi hayatlarını feda edecekleri noktaya kadar iyilik ve doğruluk gibi ilkelerde sebât cesaretine sahip olmak demektir.

Asyalı pek çok uzman, insancıllığı; öğrenmeye ve kendini yetiştirmeye yaptığı vurgudan dolayı Konfüçyüsçülüğün modern zamanlarda bir ahlak modeli sunabileceğine inanmaktadırlar.

Taoculuk

Konfüçyüsçülüğün ferde ve cemiyete yüklediği beklentilerden ve kurduğu baskıdan dolayı, insanlar hayal kırıklığı yaşadıkları yahut toplum istikrarsızlaştığı vakit pek çokları çözüm için Taoculuğa yönelmektedir. Taoculuğu kolay bir çıkış yolu olarak kullanabilir miyiz? Eylemsizlik, pasif bir tutumu benimsemek anlamını mı taşır? Cevabı basit değil.

Tao, “yol”, ”ilke” demektir. Lao Tse’nin (İ.Ö.6’ncı yüzyıl) öğretilerinde, her şey yoldandır ve nihayette de yola dönecektir. Yol, kökeni/aslı temsil ettiği gibi her şeyin nihayetini de temsil eder. Yolun ne olduğunu/neliğini tartışmak gerekli değildir. Anlamamız gereken, Tao’nun insanlar dâhil her şeyin kaynağı olduğudur. Bu kavram, nihilizm sorunu çözmektedir.

Gerçek hayatta nasıl tezahür etmiş, ete kemiğe bürünmüştür peki? Tek yol, aydınlanmadır. Tao, tüm parçaların toplamıdır: Bir bütün olarak, tüm değişimler nispidir ve karşılıklı olarak birbirlerini dizginlerler. Dolayısıyla insanlar cingöz olmak veya gayeye mebni her şeyi başarmak için uğraşmaya mecbur değillerdir.

Lao Tse’nin eylemsizliği, niyetlenilmemiş eylemleri kastetmektedir yani herkes kendi payına düşeni yapmalıdır, istemli bir gâye olmaksızın. Zhuangzi (İ.Ö.369-286) daha da ileri gitmiştir: “Olmakta olanlarla akıp git, aklını serbest bırak.” Anahtar, bir şey yapma anının ne zaman olduğu hakkındaki hükümdedir. İşte bu, hikmet talep eder ki o da yalnızca zihnî sükûnet ve boşlukla edinilebilir.

Bir kimse bu kavramı anladığı zaman, fakirlikte, iyi veya kötü zamanlarda, devran lehte veya aleyhte olduğunda veya hatta hayatta ve ölümde her tür duyguyu kolayca çözebilir. Değişen ne varsa, Yol’dadır. Yol, her şeyi kucaklayan ana gibidir; biz insanlar onun bebekleriyiz.

Çin kültürünün yumuşak gücünün bir rol oynaması ve dünyaya zamanla sınırlanmamış değerler sunması için büyük gayretler gösterilmesi gerekiyor. Uzmanlar, anlamlarını bugünün bağlamına uyarlamak amacıyla modern bir duyuşla Çin felsefî klasikleri üzerinde çalışmalıdırlar. İnsanlar da kendi vücut ve akıllarını sakinleştirmek için geleneksel kültürün olumlu taraflarını kullanarak kendi paylarına düşeni oynamalılar. Eğer bu yumuşak güç tastamam ortaya çıkarsa, Çin’in dünyaya en büyük katkısı olacaktır.

Yazar hakkında: Tayvan Ulusal Üniversitesi Felsefe Bölümü öğretim üyesi.

Kaynak: WorldCrunch

Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın