BAŞÖRTÜLÜ kadınların CHP'ye törenle kabul edilmesini destekleyen veya CHP'nin Güneydoğu'dan oy alabilecek bir parti haline gelmesini savunan yazılarıma CHP tabanından gelen tepkileri üç grupta toplayabilirim.
-  Sosyal demokrat kimliği ağır basan CHP'liler bu açılımları destekliyor.
-  İkinci grup, CHP'ye girmeyi bir 'siyasi ihtida' gibi görüyor, 'sakıncalı' kitlelerin CHP'ye girmekle 'aydınlanmaya' başlayacağını düşünüyor! Çarşaf veya türbanı çıkarıp atmalarını bekleyenler az değil!
-  Üçüncü gruba göre, CHP oy alacağım diye Devrim Kanunları'ndan ödün vermemeli, irticaya kapı açmamalı. Güneydoğu'dan oy alacağım diye de bölücülere ödün vermemeli...
CHP'nin içindeki tartışmalar da bu üçgen içinde dolanıp duruyor; "Ortanın Solu" gibi büyük bir açılım yapılamıyor.

Tek parti tipleri
Hayatta en hakiki mürşit neydi? İsterseniz 'siyaset bilimi' açısından bir göz atalım.
Mete Tunçay "Türkiye Cumhuriyeti'nde Tek Parti Yönetiminin Kuruluşu, 1923-1931" adlı çığır açan eserinin ilk bölümünde, dünya siyaset bilimi literatüründen alıntılar yaparak, tarihteki "tek parti" tiplerini araştırır.
Mesela CHP, "kitle mobilizasyonuna dayalı totaliter tek parti" tipine girmez; faşist veya komünist partilerden farklıdır.
CHP, siyaset bilimcilerin "dışlayıcı tek parti" dediği tipte bir partiydi, "sakıncalı" saydığı kitleleri dışlayan, partiden uzak tutan, bu yüzden "siyasal katılma"yı çok kısıtlayan bir parti...
Mesela CHP'nin 1923 tüzüğü demokratik ve katılımcı idi; 1927'de oligarşik ve dışlayıcı bir tüzük konulmuştu.
CHP'nin en çok Güneydoğu'da örgütlenmesi gerekmez miydi? Tam aksine, bölgedeki 13 ilde CHP kendi örgütünü, dolayısıyla Müdafaa-i Hukuk altyapısını feshetmişti! Dışlayıcı anlayışın acı bir örneğidir bu! İrtica korkusu yüzünden de CHP geniş kitlelere açılmamıştır.
Cemil Koçak ve Hakkı Uyar gibi akademisyenlerin araştırmaları bu gerçekleri açıkça ortaya koyuyor.

Siyasal katılma
Şevket Süreyya ve Yakup Kadri gibi Kemalist yazarlar da anlatmıştır; CHP geniş kitlelerin "siyasal katılma"sına imkân vermediği için onları 'sisteme' entegre edememiştir; amacı bunun tersi olduğu halde!
Bugün de 'genler'indeki aynı refleks, CHP'nin geniş kitlelere açılım yapmasını engelliyor.
"Siyasal Katılma" konusunda doçentlik tezi yapmış olan Baykal, zaman zaman muhafazakâr kitlelere veya Güneydoğu'ya açılım yapmak istiyor ama 'genler'in tepkisi yüzünden kararlı davranamıyor, inandırıcı olamıyor.
1930'ların şartları ve siyaset algısı öyle olabilir. Ama zamanımızda "siyasal katılma" hem siyasi entegrasyon ve bu anlamda uluslaşmanın hem demokratikleşmenin en önemli dinamiklerinden biridir. CHP'nin 'genler'i "siyasal katılma"nın sosyolojik işlevini bilmiyor, "ödün" zannediyor ve o yüzden partinin kitlelere açılmasını, büyümesini engelliyor.
Daha vahim zararı şudur: Dünyada sosyal demokrat partiler toplumdaki kültür ve kimlik farklarını siyasi çatı altında birleştirerek çatışmayı azaltırlar, onları siyasi sisteme entegre ederek milli birliğe katkıda bulunurlar. Bizdeki "dışlayıcı" zihniyet Türkiye'yi bu imkândan mahrum bırakıyor maalesef.

Kaynak : Milliyet