Tarihte, bu hafta İsviçre’nin Montrö şehrinde yapılan barış konferansındaki kadar, beklentilerin olağanüstü derecede az olduğu çok az uluslararası konferans vardır. Cenevre 2 olarak bilinen konferansın amacı, “karşılıklı rızayla” muhalefet ve rejime bağlı kişiler arasında bir geçiş hükümeti tesis etmektir.

Kimse böyle bir sonucun makul olduğunu düşünmüyor: Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, görevi bırakma niyetinde olmadığını yineledi, muhalifler keskin hatlarla bölünmüş olarak kalmaya devam ediyorlar, her iki tarafın destekçileri de siyasi bir çözüm yerine mutlak bir zafer için bastırıyor. Dün konferansın açılış oturumuna tehditkâr konuşmalar ve haşin bir ruh hali damgasını vurdu. Öyleyse niçin herkes orada baş sırada bulunuyor?

Bir cevap, uluslararası toplumun fikirlerinin tükenmiş olmasıdır. ABD geçen sene füze saldırıları planlarını terk etti ve sadece isyancılara önemsiz miktarda, sembolik sayıda silah vermeye karar verdi. ABD Devlet Başkanı Barack Obama, bu ay New Yorker’dan David Remnick’e verdiği mülakatta düşüncesini açık bir şekilde ifade etti:

"Bu sürecin en başlarında, CIA’den Amerika’nın bir ülkede isyancılara mali yardımlarda bulunduğu ve silah sağladığı, gerçekten işe yarayan örnekleri analiz etmesini istedim. Çok şeyle gelemediler… bizim bu noktada makul bir sonuç görmek için en iyi şansımız, Esad’ı iktidarda tutmak için büyük yatırım yapan devlet aktörleri -en başta İranlılar ve Ruslar- ve muhalefete finans sağlayan ülkelerle, bunların bizim mücahitleri desteklerken Afganistan’da ortaya çıktığına şahit olduğumuz türde aşırılık yanlısı kuvvetler meydana getirmediklerinden emin olmak için çalışmaktır.”

Basitçe ifade edersek, ABD savaşa son vermek ve aşırılığı önlemek istiyor ama ılımlı isyancılardan yana ya da Esad’ın zaferini destek arasındaki dengeyi bozmak istemiyor. Cenevre 2, muhalefete iktidardan pay verip ona isyanın acılarından kurtulma imkanı getirirken Suriye devletinin parçalarını muhafaza edecek, Moskova’yı memnun edecek uzlaşmacı çözüm aramanın bir yoludur.

Esad kısa dönem içinde görevi bırakmasa bile ABD, şimdi bir diyalog başlatmanın onun gelecekte görevi bırakması halinde geçiş hükümeti kurulmasını kolaylaştıracağını ümit ediyor. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin belirttiği gibi, konferans “son değil, daha çok bir başlangıçtır, bir sürecin başıdır." Konferans, tek neticesi ileride başka toplantılar yapılması taahhüdü olsa bile Washington’da başarı olarak değerlendirilecektir.

Arzu edilmeyen uzlaşmalar

Savaşan tarafların -Suriye rejimi, muhalefetin Suriye Ulusal Koalisyonu olarak bilinen şemsiye grubu ve bol miktarda silahlı isyancı grup- hesabı ise oldukça farklıdır. Bunlar, bu tür uzlaşmaların sakıncalı ve gereksiz olduğuna, geçiş hükümeti fikrinin ise fantezi olduğuna inanıyor. Bunlar Cenevre 2’ye en başta ABD ve Rusya böyle yapmaları için kendilerine baskı yaptığı için katılıyor.

Muhalefet için şöyle bir ikilem vardı: Cenevre 2’ye katılmak bunları Suriye’de Esad’la her türlü diyaloğu reddeden sertlik yanlısı isyancılar için daha büyük bir hedef yapabilecek, konferans da sonunu hızlandırmak yerine rejimi meşrulaştıracaktı. Aynı zamanda bunlar, konferansa gitmeyi reddederlerse ABD’nin, bunlara verdiği zaten sınırlı miktardaki yardımı kesebileceğinden endişe ediyorlardı. Buna ilaveten, bir taraf görüşmeleri boykot ederse sadece hasmı ortada görünecekti, bunlar makul olmayan taraf olarak görünme riskini göze alamadılar.

Katılmanın avantajları da vardı. Her taraf, gündemi, John Kerry ya da BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un gündeminden oldukça farklı olarak kendi şartlarına göre belirlemek istiyor. Rejim, geçen senenin askeri başarılarından, muhalefet saflarındaki iç çatışmalardan, Rusya ve İran’dan gelen harici desteğinden emindir. Onun gayesi, hikayeyi geçiş hükümetinden uzaklaştırmak ve terörizme karşı savaşa çevirmektir.

İhtilafın başlamasından bu yana Suriye’de 1.200 Avrupalı Müslüman savaşırken -bu, tarihte bu tür en büyük akımdır- ve Avrupa istihbarat teşkilatları Şam’a temsilciler gönderirken, Esad Cenevre 2’yi teröre karşı ortak mücadelenin ön safında bulunduğuna dair uzun süredir savunduğu görüşü kuvvetlendirecek bir platform olarak kullanmayı ümit ediyor. Bu anlatı, Suriye rejiminin cihatçı grupları kendisinin finanse ettiği ve aşırı unsurlara mensup kişileri hapishanelerden salıverdiğine dair deliller ortaya çıkması üzerine geçen hafta karıştı. Ama bu, Suriye Dışişleri Bakanı’nı yaptığı açılış konuşmasında bu konu üzerine odaklanmaktan vazgeçirmedi.

Buna karşılık muhalafet de Esad’ın işkencelerinin boyutu, yargısız infazları ve ayrım gözetmeksizin kuvvet kullanmasının altını çizme fırsatı buldu. Onlar, rejim kurbanlarını belgeleyen muazzam fotoğraf hazinesi haberleriyle bu çabalarında desteklendiler. Fotoğrafların sızdırılma tarihi kesinlikle görüşmeleri etkilemek için özellikle belirlenmişti. Dünkü açılış gününde suçlamalardan kaçınmaları için Ban Ki-moon tarafından yapılan ricalara hiçbir tarafın kulak vermemesinin sebebi de işte tüm bunlardı. Bunun yerine, konferans propaganda için bir başka platform olarak kullanıldı.

Alakasız siyasi muadiller

Bu faktörlere ilaveten, her bir tarafın heyetinin, sadece kendi tarafının küçük bir kesimini temsil ettiği akıldan çıkarılmamalıdır. Suriye rejiminin güvenlik aygıtı da bilgisiz ve alakasız olarak gördükleri siyasi muadilleri dolayısıyla nispeten bağımsız hareket eden önemli isyancı komutanlar da konferansa katılmıyor. Bu komutanların çoğu görüşme fikrini eleştirdi ve çoğu da taviz için herhangi bir gerek görmüyor. Bu, kısmen, destek kaynakları henüz kurumamış olduğundan dolayıdır.

Rusya geçtiğimiz haftalarda Şam’a askeri tedarikleri hızlandırdı. ABD ve Körfez ülkeleri de müştereken El Kaide’ye karşı savaşan bir koalisyonu desteklediler. İran da diğerlerinin aksine, konferansın temel gündemini onaylamayı reddettiği için Montrö’de yok. Bunlardan dolayı, pek muhtemel olmasa da bir ateşkes üzerinde anlaşma sağlansa bile bu ateşkesin uygulanması farklı bir mesele olacak. Suriye hükümetinin son haftalarda ateşkes tekliflerinde bulunduğu bildirildi ama bu teklifler isyancıların geri çekilmesi şartıylaydı.

Bosna Savaşı’nı sona erdiren 1995 Dayton Anlaşmaları gibi geçmişin başarılı barış konferanslarında, tüm taraflar savaş sebebiyle tamamen tükenmiş haldelerdi ve bu tükenmişlik onları uzlaşma arayışlarına sevk etmişti. Suriye’de böyle bir durum egemen değil. Her taraf için kabul edilebilir olacak makul bir geçiş hükümeti yoktur. Bu haftanın tartışmalarından kesinlikle bir sonuç çıkmayacak. Daha büyük mesele, şimdi harekete geçirilen sürecin faydasının, önümüzdeki aylar hatta yıllarda tükenmişliğin devreye girmesiyle ispatlanıp ispatlanmayacağıdır.

Kaynak: El Cezire
Dünya Bülteni için çeviren: Arif Kaya