Türkiye'de gündeme oturmaya başlayan "Alevi açılımı" tartışması iç dinamiklerin baskısıyla olduğu kadar dış dinamiklerin de müdahil olduğu bir süreçte yol almaya çalışıyor. Meselenin dini boyutu kadar sosyolojik ve tarihsel çerçevesi de bir o kadar belirleyici.
Dış dinamiklerin Alevilik konusunda ne türden bir yönlendirme yapabileceğine dair pratik örneklerden biri, hep gözardı ettiğimiz Balkan deneyimidir. Bilhassa Arnavutluk deneyimi, Aleviliğe verilmek istenen form ve meselenin ne kadar politik ve stratejik amaçlı kullanılabileceği konusunda son derece ibretlik bir örnektir. Arnavutluk Bektaşiliğin en yaygın olduğu bölgelerden biridir. Osmanlı döneminde yaygın bir tarikat olarak diğer tasavvufi ekoller gibi Bektaşi tekkeleri de serbestti. Bu anlamda 'çok dinli ve çok kültürlü toplum' modeli olmasının yanısıra 'çok İslamlı' toplum modeli olarak Osmanlı deneyiminin tezahür ettiği alanlardan biriydi. Farklı dini anlayışların birbirinden beslenerek, etkilenerek zaman zaman iç içe geçerek, kendini ifade imkanı buldukları bir yapıydı.