Fas'ın AKP'sinin genel sekreteri Saadettin Osmanî: Seçkinlerin yolsuzluğu İslamî partilerin önünü açıyor .
İktidar, başkalarının eylemini değiştirebilme gücüdür. İnsanlar üzerinde öyle bir güç sahibisiniz ki, onların hareketlerini -düşüncelerini değil- etkileyip değiştirebiliyorsunuz.
Güç, insanlar üzerinde iktidara dönüşürken farklı araçlar kullanır. İkna etmek ile kaba kuvvet kullanmak, yani şiddet uygulamak arasında bu araçlar geniş bir yelpazeye yayılır. Şiddet bu yüzden iktidar araçlarından biridir. Tekrarlayalım: İktidar, başkalarını arzu ettiğiniz eyleme zorladığınız ve başardığınız her yerde ve her ilişkide mevcuttur. Demokrasi iktidarı rızaya, dikta veya oligarşi ise zora, yani şiddete dayandırır.
Eski zamanlarda şiddet araçları çok acımasız ve çok çeşitli idi. İşkence, iktidar sahipleri tarafından boyun eğdirme aracı olarak yaygın olarak kullanılıyordu. Mankurt tabiri, bu türe iyi bir örnek teşkil eder. Islak deri, elleri ayakları bağlı kişinin başına gergin bir şekilde sarılıyor; sonra güneş altında bırakılıyordu. Kuruyan deri daralırken kafayı da adeta bir cenderenin içinde sıkıştırıyordu. Birkaç gün bu işkenceye maruz kalan kişi, sonrasında her emre hitap eden kişiliksiz bir robota dönüşüyordu.
İşkence ile birlikte uygulanan ölüm cezaları, geride kalanları şiddet yöntemleri ile caydırmak içindi. Kazığa oturtma, etlerini keserek erimiş kurşun ve asit dökme, mutlaka ölümle biten ama dayanılmaz acıların eşliğinde verilen cezalardı. Ortaçağ Avrupa'sında yaygın olan yakma ve sonrasındaki Engizisyon işkenceleri, mümkün olduğu kadar çok acı verme yani fizikî şiddeti çoğaltma amacını taşıyordu.
Şiddet yöntemleri ile sağlanan iktidar, ancak insanları kişiliksiz hale getirebildiği sürece devam eder. Bu yüzden şiddet, özü itibarıyla insanların var olan insanlığını yok etme amacı taşır. Toplum üzerinde baskın olan şiddet, ikiyüzlü, korkak, yalancı ve sahtekâr insanlar ortaya çıkartır.
Şiddet bir iktidar aracıdır; ama aynı zamanda iktidar ile şiddet birbirinin karşıtıdır. Çünkü şiddet ile sağlanan iktidar er veya geç son bulmaya mahkûmdur. "Zulm ile abâd olanın ahiri berbad olur" sözündeki "ahir" sadece öbür dünyayı değil, "yarın"ı da ifade etmektedir. Bir iktidar ne kadar şiddet kullanıyorsa, o kadar sona yaklaşmış demektir.
"İktidar" ile hükümeti değil, güç ilişkisinin olduğu bütün alanları kastettiğimizi tekrarlamalıyız. Hükümet'ten daha fazla "iktidar"ın bazen para sahiplerinde olduğunu hatırlayalım. "İktidar" için önemli olan, sahip olduğunuz güç ile başkalarının davranışlarını değiştirme yeteneğidir. Medyanın bir iktidar aracı olarak kullanılması, aslında iktidarın içinde bulunan şiddet ile alâkalıdır.
Bazen şiddet kullanma tehdidi, şiddetin kendisinden daha fazla etkili olur. Korku, insanların rasyonel düşünme yeteneklerini iptal eden bir durumdur. Korkan insanlar öncelikle korktukları şeyden kurtulmaya odaklanırlar. Korktukları şey karşılarında durdukça başka alanlarda gelişme kaydedemezler. Korku hali, o korkuyu ortadan kaldıracak güçte olana kayıtsız şartsız itaati getirir. Elinde silah bulunduranların sürekli tehlikelerden, tehditlerden yani korkulardan söz etmeleri kendilerine bir iktidar alanı yaratmak içindir.
Terör de, şiddetin ötesinde ama şiddetle oluşturulan bir korku ile iktidar alanına sahip olmak demektir. Terör mevcut iktidarı yıkabilir; ama yenisini inşa edemez. Marks'ın "Toplumun ebesi şiddettir", sözü ile Mao'nun "Siyasal iktidar namlunun ucunda büyür" sözü, şiddetin yıkıcılığına meşruiyet kazandırmak içindir; gerçek ise tam tersidir. Sivil itaatsizlik veya pasif direniş, şiddet aracılığıyla davranış değişikliğine imkân tanımayan ama şiddete de izin vermeyen en tutarlı eylem biçimidir.
Ellerinde çekiç olanlar yani güç sahipleri, çevrelerindeki her şeyi çivi olarak görmeye başlarlar. Ama "çaktım" diyebilmek için ahşap cinsinden zayıf bir duvara yani korkularla sinmiş bir topluma ve bireylere ihtiyaç vardır. Şiddetin toplum üzerindeki egemenliğine direnmek, çivilerin işlemediği betonarme ölçülerde sağlam bir duvar haline gelmekle mümkündür.
Sağlam duvara kimse çivi çakamaz.