Yargıtay Başsavcısı "Başörtüsü serbest bırakılırsa çatışma çıkar" diyor.
Acaba çatışma çıkar mı?
Çatışma ihtimali üzerine çok şey söylenebilir. Mesela:
"Çatışma tabii ki iyi bir şey değil. Toplum huzuru bozulur çatışma çıktığında. Çatışmaya yol açacak işlere prim vermemek lazım."
"Aslında bizatihi din de, yaşandığı toplumda çatışma olsun istemez.
"Hele İslam.
"Adıyla sanıyla, huzur, güven, barış, sulh, selamet demek olan İslam, çatışmaya yol açacak bir şeyi insanlardan ister mi?
"Ayrıca İslam, "Fitne"ye karşı uyarmış mü'minleri. "Fitne katilden beterdir" denilmiş."
Peki ya başörtüsü?
Başörtüsü yasağı kalkarsa çatışma nasıl çıkar?
Bu noktada, "Aslında..." diye başlayıp bazı doğruları söylemek lazım.
-Aslında bu memlekette bin yıldır kadınlar başörtüsü takarlar. Üstelik sadece Müslümanlar değil, gayrı müslimler bile kendi dinleri gereği başörtüsü takarlar.
-Bin yıldan bu yana, başı örtülü olanlarla açık olanlar arasında bir kavga, değil, niza bile çıkmamıştır.
-Başını örten kadınlarla ilgili bir niza varsa, bu da yasaklardan sonra çıkmıştır. O da, gene, başı örtülü olanlarla açık olanlar arasında değil, devlet adına hareket edenlerle "Kılık kıyafetime dokunma!" diyen halk arasındadır. Böyle bir niza ise, devlet baskısı ortadan kalkar kalkmaz sona erecek, yani mutlak bir barış iklimi oluşacaktır.
Öyleyse "çatışma ihtimali" iddiası boşta kalmaktadır.
Ve öyleyse "Çatışma ihtimali" başka bir hesapla devrede tutulmaktadır.
Bunun da "yasağa gerekçe üretme" amacıyla ilgili olduğu neden düşünülmesin!
Aslında "Başörtüsü özgür olduğunda çatışma falan çıkmayacağı kesindir" de, burada üzerinde durulması gereken ana mesele şu olmalı:
"Çatışma çıkar" ihtimalinden yola çıkarak, kişilerin en temel özgürlükleri kısıtlanabilir mi?
Yoksa, kişilere önce özgürlük tanınmalı, sonra, sorun çıktığında yasalar ve yaptırımlar devreye mi girmeli?
Bu sorunun cevabını vermeden önce, hangi insani eylemlerin sonucunda çatışma çıkma ihtimali vardır, ona bakalım:
-Mesela, insanlar konuşma hakkını kullanırlarsa çatışma çıkabilir. "Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı, söz ola ağulu aşı, yağ ile bal eder bir söz", denilmiş. Sözden savaş da çıkar barış da, demek bu.
-Mesela insanlar yeme – içme hakkını kullanırlarsa çatışma çıkabilir. "Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar" sözcüğü de buradan doğmuştur.
-Mesela, bakmak... çatışma sebebi olabilir. Karşınızdaki bakışınızdan kuşkulanır, "Niye hain hain bakıyorsun!" derse, işte size çatışma ortamı...
-Mesela, yürümek... Hapishanede birisinin voltasını kestiğinizde çatışma çıkması kaçınılmazdır.
-Mesela, eğitim kurumu açmak da ciddi bir çatışma riski getiriyor. Liselerde, üniversitelerde kanlı - bıçaklı çatışmalar oldu, hala da oluyor.
-Hatta mesela, aile kurmak bile çatışma riskini beraberinde taşıyor. Bazen karı – koca kavgaları kanla bitiyor, bazen evlat anasını – babasını boğazlayabiliyor.
Evet, bu örnekler kafi gelebilir.
En masum insan eylemlerinin bir yerinde çatışma potansiyeli bulunduğu açık. İnsan olan yerde sorun bitmiyor çünkü.
Bu durumda ne yapmalı?
Konuşmayı, yeme içmeyi, bakmayı, yürümeyi, okul açmayı, hatta aile kurmayı yasaklamalı...
"Başörtüsü serbest bırakılırsa çatışma çıkar" teoreminden buralara kadar geldik. Yani hayatın tümüne ambargo koymaya kadar.
Aslında insan tehlikeli bir varlık!
Onun damarlarında çatışma riski var.
İnsanlar yaratılırken Melekler Allah'a "Kan dökecek ve fesat çıkaracak bir varlık mı yaratacaksın, oysa biz Sana ibadet halindeyiz" dememişler mi?
Demişler.
Ama Allah Teala onlara "Siz bilmezsiniz ben bilirim" diye karşılık vermiş ve insanı yaratmış.
İnsan da yer yüzünde bazen fesat çıkarıyor, bazen "İnsanlık bu" denecek işler yapıyor.
Allah insana fırsat vermiş, veriyor.
Ama biz, dar gönül dünyamızda, her işi daha baştan cendere sisteminde halletmeyi planlıyoruz. İnsan bu, hürriyeti kötüye kullanma riski her zaman var. Öyleyse hürriyeti, koklata koklata, zırnık zırnık vermek lazım!
Baskı düzenleri böyle, yani bu mantıkla ortaya çıkıyor.
Kuşku, kuşku, kuşku!
Ama şunu da söylemek lazım:
Kuşkuyu böylesine yaygınlaştırdığınızda, sizin de kuşkulara hedef olmamanız mümkün değildir.
O zaman kuşkulanıp sorabiliriz:
-Sakın "Başörtüsü" karşıtlığını böylesine bir "çatışma" ortamına kadar tırmandırmak planlı bir çatışma stratejisinin ürünü olmasın!
Ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek. "Bela çıkarırız" tehdidi savurup, cendereye boyun eğdirmek...
Oluyor bu işler Türkiye'de... Onun için bilinçlerimizin en diri tutulması zamanındayız.