“Hiç değilse bu kez seçim zamanında yapılır” düşüncesinde olanlar bir kez daha yanıldılar; bir seçime daha apar topar gidiyoruz. Meclis'in aldığı seçimin 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılacağına dair kararın takvimi çalışmaya başladı bile. Bu durum geniş zamana yayılması beklenen siyasî arayışları da çabuklaştıracaktır. Özellikle de ittifak arayışlarını… Türkiye'deki garipliklerin başında siyasetin bölünmüşlüğü geliyor; daha da garip olan ise bu bölünmüşlüğün ideolojik temelde yaşandığının varsayılması… Kim demişse “CHP solda yer alan bir partidir” demiş, DYP ile ANAP gibi partileri de 'sağ' platforma yerleştirmiş… İttifak arayışları başladığında, herkes sağına ve soluna bakarak partileri birbirine yakıştırıyor. Bu tür bir yakıştırma geçmişte bir anlam taşıyordu belki, ancak bugün, dünyada olduğundan daha da fazla bizde, sağ ile sol birbirine karışmış durumda. CHP ile DSP ve SHP türü partiler –ve özellikle ÖDP– arasında kilometrelerce mesafe var; buna karşılık CHP ile söylem açısından birbirine yakın başka partiler bulunuyor ülkemizde... 'Sosyalist Enternasyonal' örgütü 'sol' bilindiği için üye kaydettiği CHP'yle yollarını ayırma konusunu bu hafta karara bağlayacakmış; beklenen olursa, bu gelişme, CHP'nin gerçek yönünü bulmasına da yarayabilir. Kolaycı yakıştırmalar yüzünden, CHP, ruh ikizi sayılacak partilerden uzak dururken, ters baktığı partilerle ittifak yollarını arıyor… Benzer bir durum 'sağ' bilinen partiler için de söz konusu… Anavatan ile DYP'yi aynı çatı altında buluşturmaya, ya da hiç değilse seçim ittifakı yaptırmaya çalışanlar çıkıyor; üzerinde hiç düşünmedikleri soru şu: Bu iki partinin birbirine benzeyen özellikleri ne? Benzer noktalar üzerinde durulsa, büyük ihtimalle, DYP ve Anavatan'ın da içinde yer alabileceği çok daha geniş bir ittifak sağlanabilir… Soğuk Savaş döneminin 'sol' ve 'sağ' ayrışmasının bugünün dünyasında fazla bir anlamı kalmadı; Türkiye için ise bunlar içi tamamen boş kavramlar... O dönemin 'temel çelişkisi' varsıllarla yoksullar arasındaydı. İki kutuptan birine yakın durmak da siyasî bir tavırdı. Bugünün dünyasında küreselleşme çelişkileri yerelleştirdi; artık her ülkenin temel çelişkisi diğerlerinden daha farklı olabiliyor. Türkiye'deki temel çelişki, son olayların iyice açığa çıkardığı üzere, demokrasi eksenli bugün... Vesayetçi yönetimlere, askerin siyasetteki ağırlığının artmasına 'olumlu' bakanlar ile halkın kendini yönetebilecek olgunlukta olduğuna inananlar arasında temel bir çelişki var. 1990'lı yıllarda bir süreliğine yaşanan savrulmadan sonra, Türkiye, tam da bu eksende bir ayrışmaya kavuşmuş görünüyor. Ülkemizdeki temel çelişki esas alınarak çizilecek eksende partiler ne tarafta yer alıyorlar? Ak Parti, CHP, MHP, DYP, Anavatan, GP ve diğerleri 'vesayetçi' veya 'halktan yana' ayrışmasında hangi tarafa daha fazla yakışıyor? Seçime beş kala ittifak arayışlarını fazla uzatmanın âlemi yok; her parti klasik (bunu siz 'modası geçmiş' olarak okuyunuz) sağ-sol skalasına boş verip ülkemizin temel çelişkisinde hangi tarafa düştüğüne bakarak müttefiklerini seçmelidir. Böyle yaptıkları takdirde birbirine en çok yakışan partiler CHP-DSP-SHP midir? Tek çatı altında birleştirilmek istenen DYP ile Anavatan sanıldığı kadar birbirine yakın mı? Belki öyledirler, belki değil; ancak siyaset arenasında nerede yer aldıklarına partilerin kendilerinin karar vermesi gerekiyor. Son bir hafta içerisinde yaşadıklarımız partilerin nerede durduğunu kamuoyuna göstermeye yaradı. Genelkurmay Başkanlığı açıklaması ile Anayasa Mahkemesi kararı bu yolda önem taşıyan iki gelişmeydi, ama Ak Parti'nin cumhurbaşkanı adayı olarak Abdullah Gül'ü tercihi ile Meclis'te yapılan ilk tur oylama, ayrışmayı, toplumun zihin dünyasında daha da berraklaştırdı. Seçimden önce kimliğini keskin hatlarla belirleyemeyen partiler için, ortaya konulacak sandık, alarm çanları çaldırıyor… Kaynak: Yeni Şafak