CUMHURBAŞKANI Sayın Gül, başörtüsü yasağını kaldırmayı amaçlayan anayasa değişikliğini bu hafta onaylayacak. Görüştüğü hukukçulardan öğrendiğime göre, Gül "Meclis'in 400 küsur oyla kabul ettiği bir yasayı" geri göndermeyi "milli irade" kavramına ve "özgürlük anlayışına" uygun bulmuyor.
301. maddenin düzeltilmesini isteyen Cumhurbaşkanı'nın yükseköğrenim özgürlüğü hakkında böyle düşünmesi normaldir. Fakat, bir sorun var: Gül'ün onayından sonra CHP'nin açacağı iptal davasında Anayasa Mahkemesi nasıl bir karar verecek?
Ben bu ciddi sorunu dikkate alarak, Gül'ün anayasa değişikliğini özgürlükçü bir gerekçeyle Meclis'e göndermesini, Meclis'e, öğrenim özgürlüğüyle birlikte bundan kaygılananların özgürlüğünü de koruyacak yeni bir düzenleme tavsiye etmesini savunmuştum...

'Yok hükmünde!'
CHP dava açacak ama Anayasa Mahkemesi, anayasa değişikliklerini sadece "şekil" yönünden inceleyebilir. 'Esas' yönünden inceleyemez, "Bu anayasa değişikliği anayasaya aykırı mı, uygun mu?" diye bakamaz.
Fakat hukukun ideolojik silah gibi kullanılması geleneği Türkiye'de güçlüdür; şimdi de bir kısım hukukçular Gül'ün onaylayacağı anayasa değişikliğini Yüce Mahkeme'nin "yok hükmünde saymasını" istiyorlar!
Bu hukukçular Yüce Mahkeme'yi, iki defa Anayasa'yı çiğnemeye davet ediyorlar:

Anayasa'nın 148. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi anayasa değişikliğini sadece önerge ve oylamalarda gereken sayılara ve sürelere uyulup uyulmadığı açısından inceleyebilir. Bir kısım hukukçular Yüce Mahkeme'yi Anayasa'nın bu hükmünü çiğneyerek 'esas'tan inceleme yapmaya çağırıyorlar!
Yüce Mahkeme, bir davada ya iptal ya da ret kararı verir; Anayasamız Yüce Mahkeme'ye "yok hükmünde sayma" yetkisi vermemiştir. Anayasa'nın 6. maddesine göre, hiçbir organ kaynağını Anayasa'dan almayan bir yetkiyi kullanamaz! "Yok hükmünde sayma" kararı vermesini istemek, Yüce Mahkeme'yi Anayasa'yı çiğnemeye davet etmektir!

Mahalle baskısı?
Cumhurbaşkanı Sayın Sezer, Anayasa Mahkemesi'ne dava açarak başka bir anayasa değişikliğinin "yok hükmünde sayılmasını" isteyebilmişti!
Yargıtay Onursal Başsavcısı Sayın Sabih Kanadoğlu, bir partinin kurucuları arasında başörtülü kadınların bulunmasını "laikliğe aykırı" sayarak Anayasa Mahkemesi'nde dava açabilmişti!
Yüce Mahkeme çok isabetli kararlarla bu davaları reddetmişti.
Ama Anayasa Mahkememizin tarihinde büyük sürpriz teşkil eden kararlar da vardır.Prof. Ergun Özbudun, Barolar Birliği'nin bir panelinde sunduğu bilimsel tebliğde şöyle diyor:

"Anayasa Mahkemesi'nin, kuruluşundan bu yana, kendisini yetkilendirmiş olan devlet elitlerinin beklentilerine uygun hareket etmiş olduğu söylenebilir."
Bugün de Yüce Mahkeme'nin CHP'nin açacağı davada parlamentonun liberal demokrasilerdeki yasama yetkisini kısıtlayacak bir karar vermesini bekleyenler az değildir. "Zinde kuvvetler" geleneğinin Türkiye'de çok kuvvetli bir "mahalle baskısı" hâlâ vardır. Bunlar evrensel hukukun ve siyaseten sorumlu olan 'seçilmişler'in karşısına, siyaseten sorumsuz bir 'yargıçlar yönetimi'ni, bir "juristokrasi"yi dikmek istiyorlar!

Bundan kaygılandığım için Sayın Gül'ün veto ile özgürlükçü ve uzlaştırıcı bir 'orta yol'un önünü açmasını istemiştim. İnşallah yanılmışımdır...

Kaynak: Milliyet