İtiraf etmeliyim ki, 11 Eylül saldırılarında yıkılan Dünya Ticaret Merkezi’nin iki blok yakınında inşa edilmesi öngörülen cami konusundaki sert tartışmaya dair kesin bir tutum belirlemek zor. Konunun belirli hassasiyetlere dokunmasından ötürü, Amerikan toplumunda camiye karşı çıkanlar ve destekleyenler kendi argümanlarına sahip.
Kasımdaki Kongre seçimleri öncesinde cami sorunu artık siyasi bir boyut da içeriyor.

O zaman niçin duygusal hassasiyet taşıyan bu mekân seçiliyor? Camiye karşı çıkanlar, haklı olarak bu soruyu soruyor; zira ‘sıfır noktası’nda Amerikalıların hakkı olduğunu, caminin başka herhangi bir yere de inşa edilebileceğini söylüyorlar. Fakat karşı soru da şu: Niçin burası olmasın? Terörist bir grubun yaptığının sorumlusu Müslümanlar değil ve bu saldırıda Müslümanlar da öldü. ABD Başkanı Barack Obama benzer bir görüşü ifade ederek, İslam’la Kaide’nin farkını vurguladı.

Obama, Kaide’nin Müslümanları temsil etmediğini belirtti. Fakat başkan kendisini siyasi bir fırtınanın içinde buldu ve ertesi gün açıklamalarını değiştirmek zorunda kaldı. ABD başkanı desteklediği kavramın ‘sıfır noktası’na cami inşa edilmesi olmadığını; Amerikalı Müslümanların dini özgürlüklere saygı doğrultusunda herkes gibi ibadethane inşa etme hakkını savunduğunu vurguladı.

Bir New York Times yazarı, cami tartışmasının ‘iki Amerika’ arasında yaşandığını belirtti. İlki anayasaya inanıyor, herkesin din özgürlüğü ve eşit vatandaşlık hakkını savunuyor. İkinci Amerika’nın bakış açısına göre, belirli bir kültüre sahip olan halkların asimile olması gerekiyor. Bu uygulama, 1920’lerdeki büyük göç dalgasının eritilmesinde başarılı olmuştu. Fakat bugünün dünyası 1920’lerden farklı. Cami tartışmasına yerel düzlemi aşan bir uluslararası ilgi gösteriliyor ve nihai kararın göndereceği mesaj dış dünyada, özellikle de İslam ülkelerinde önemli.

Caminin yapılacağı yer seçilmeden önce yeterli anket yapılsaydı, 11 Eylül sonrası dönemdeki gibi İslamofobi’yi canlandıran bu tartışmadan sakınılabilirdi. Zira Amerikalıların yüzde 70’i burada cami inşasına karşı. Peki çözüm nedir? Meseleyi New York sakinlerinin yerel yasalar dahilinde karar vereceği yerel çerçevesine döndürmek bir çıkış yolu olabilir. (Londra’da Arapça yayımlanan Şark ül Evsat gazetesi, 17 Ağustos 2010)

Kaynak: Radikal