Her tarafı camdan, mahremiyetimizin son derece sınırlı olduğu bir evde yaşamayı ister miyiz? Andre Breton bunu istermiş. İçinde hiç bir gizliliğin bulunmadığı ve her şeyin şeffaf olduğu camdan evmiş, onun ideal konutu. Bu nedenle de Aliya İzzetbegoviç, Breton için 'Sanırım o sosyalist bir fanatikti" diye yazıyor.   

Benzeri bir talebi Ayetullah Humeyni de dillendirirmiş, vefatına yakın günlerde. Yakınlarının anlattığına göre  ömrünün son günlerinde doktoru, kalbindeki rahatsızlık yüzünden Humeyni'yi kalabalıkların izdihamından uzak tutmaya çalışıyormuş. Buna karşılık hastalığı nedeniyle ülkenin çeşitli şehirlerinden otobüslerle ziyaretine gelen kalabalıklar, yaşadığı Tahran'ın kuzeyine düşen Cemaran köyündeki eve bakan sokakta toplanarak, onunla bir an olsun görüşmeyi talep ediyorlarmış. Bazen saatlerce bekleyen bu kalabalığın bir slogan attığı duyulurmuş: "İmamımız, İmamımız, Hazreti Mehdi aşkına, bizi kabul et bir dakika!"

Bu sloganı duyunca gözyaşlarını tutamayan Humeyni'nin, şöyle dua ettiği anlatılıyor: "Allah'ım, ne olurdu Azadi Meydanı'nda camdan bir evde yaşasaydım da, her an bu insanlarla yüz yüze gelebilsem, görüşebilseydim!" 

Cam ev, bir dönemde dünyanın en önemli mimarlarından biri olan Mies van der Rohe ile müşterisi, entelektüel bir meslek kadını olan, müziğe ve edebiyata ilgi duymasıyla ünlü mimarı etkileyen Edith Farnsworth'u mahkemelik hale getirmiş. Yıllarca sürmüş dava. Sorun şu ki Rohe müşterisini, hafta sonlarını geçirmek üzere Chicago dışında yaptırmayı düşündüğü evi  "camdan bir ev" olması konusunda ikna etmiş. O yıllarda 42 yaşında bekar bir kadın olan Farnsworth açısından başlangıçta güvenilir bir mimarın kendisi için tasarlayacağı olağanüstü bir hafta sonu evidir, söz konusu olan. Rohe ise ABD'ye yeni taşınmıştır. Eşinden ayrılmıştır. Kendisini kanıtlamak için bir fırsat aramaktadır. "Cam ev" projesi sıkıntılı dönemlerden geçen iki taraf için de heyecanlı bir uğraşı olmuştur. Aranılan ıssız ve açık bir kır manzarası değil midir?... Evlilik ve çocuk sahibi olma gibi deneyimlere sahip olmayan Farnsworth'un "cam ev" düşünün, onu bu nedenle yargılayan toplumsal değerlere yönelik bir başkaldırı olarak inşa edildiğini söylemek de olası görünür, feminist eleştirmenlere.

Ne yazık ki işler sarpa sarmıştır, binanın bitiminden sonra. Cam ev, sahibesinin umduğundan fazla şeffaftır. Açık kır manzarası konseptinin öne çıkması nedeniyle, binanın içiyle ilgili hiç bir mahremiyet kuralına uyulmamıştır. Mies'a göre ev, hâlâ, derin düşüncelere dalma yeri, dikkat dağıtan her şeyden uzak olacak şekilde düzenlenmiş bir tatil evidir. Sahibesine göre ise umduğu ev, maketten yapım aşamasına geçiş sırasında değişerek bambaşka bir biçim kazanmıştır. Isıtma ve elektrik sistemiyle ilgili sorunlar bir yana dursun, alışılagelmişin dışında bir yapım sürecinden geçen bina, sahibine iki kat paraya mal olduğu için de taraflar mahkemeye taşınmışlardır. Farnsworth, kendini bu evin cam duvarları içinde her zaman tetikte, sinsi sinsi dolaşan bir hayvan" gibi hissettiğini ifade etmektedir. Evin mimarına özgürleştirici gelen özellikleri, sahibesine utanç verici görünmeye başlamıştır. Bu şeffaf evde yaşarken sürekli dışarıdan içerisinin nasıl göründüğünü düşünmeye zorlanmaktadır... Tüm mücadelelerine ve şikayetlerine karşılık Farnsworth bu evde 20 yıldan fazla yaşamış ve onu sıcak bir eve dönüştürmeye çalışmıştır. 70'lerde evi satıp İtalya'ya taşınırken, tüm isteğinin görünmez olmak olduğunu söylemiştir.

Mies'ın mimarisi kimi eleştirmenlere göre, mimarın kadın cinsini mimari projesinin dışında tutmaya çalışmasından kaynaklanır. Buna karşılık Mies, kadının varlığını dikkate almadığı mimari mekanlarda onu heykel, yansıma ve (kadına mahremiyet imkanını sunan) bağlayan/bölen duvarlar yoluyla geri getirmeye çalıştığı izlenimini uyandırmaktadır. (Nilay Ünsal Gülmez, Türkan Ulusu Uraz, Modernist Konut Tasarımında Kadın Figürü: Üç Evin Hikayesi: Schröder, Farnsworth ve Baker Evi, Kadın Çalışmaları Dergisi, s. 2.)

Farnsworth'un deneyimini yaşamış olsaydı bile, Breton fikrini değiştirmeyebilirdi. Çünkü sonuçta Farnsworth, düzgün  kadınların onun yaşında evli olması gerektiğine inanılan bir dönemde, düşündüğünden de şeffaf bir evi perdeler yardımıyla yaşanılır hale getirme deneyimine maruz kalmıştır.

Cam ev Mies'a 'özgürleştirici' görünse bile, şeffaf mekan tasarımları, daha ziyade kısıtlayıcı, denetleyici amaçlar gözetilerek gerçekleştirilirler. Gerçi 90'lı yılların başlarında başbakan olan Demirel, karakol duvarlarının camdan olacağı sözünü vermişti. Camdan karakol projesi bir tek örnekle dahi olsun gerçekleşmiş midir, bilmek isterdim doğrusu.

Cam ev projesi üzerine okudumuş olduğum makaleyi, Almanya'nın Penzberg şehrinde  "uyum için şeffaf camii" yapıldığına ilişkin bir haber okurken hatırladım. Almanya'nın önde gelen basın kuruluşlarından Deutsche Welle'nin "İslam fobisine karşı şeffaf cami" diyerek tanıttığı ibadethanenin duvarları % 60 oranında camdan yapılmış. Hani, % 40 mahremiyet de az değildir, diye düşünmek mümkün; Mies'in büsbütün camdan konutunu hatırlayarak...