Davutoğlu'nun Lübnan ziyareti, Türkiye'nin yeni Osmanlıcılık siyasetinin bir ifadesi. Ziyaretin altından illa 'arubuluculuk' çıkarmak isteyenler biraz gerçekçi olmalı

Türkiye Dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Beyrut ziyaretini bölgesel veya uluslararası bir bağlamda değerlendirmeye gerek yok. Lübnan'da 'Arap doğuda rol arayan Türkiye' veya 'referans arayan Lübnan' hakkında sorular yöneltiliyor. Fakat iki ülke arasında karşılıklı hayal veya yanılgılara yer vermeyen ilişkiler var.

Ziyaret kuşkusuz Türk dış politikasındaki canlılığı ifade ediyor. Türkiye Arap dünyasına vazgeçilmez bir alan olarak ve iktidardaki İslamcı söylemi bağlamında yöneliyor. Bu nedenle bölgeye kendi adıyla geliyor. Bazı Araplarsa, hareket alanlarını hâlâ Amerikan, Avrupalı veya İslami bir çerçeveye yerleştirerek kendilerini alçaltıyor. Aydınlıkçı İslamcıların yönettiği Türkiye, uzun bir sahtecilik dönemi sonrası kimliğiyle ve konumuyla uzlaşıyor. Bu nedenle düşmanları da dahil olmak üzere başkalarıyla uzlaşmaya çalışırken, komşuları arasındaki anlaşmazlıkların çözümü için de  arabulucuya dö-nüştü. Tüm bunlar ideolojik arka plan olmaksızın yapılıyor. Türkiye, çekişen ülkelerden oluşan bu coğrafyayı çatışma döneminden istikrar dönemine taşıma ihtiyacı üzerinden hareket ediyor.
Davutoğlu tabii ki belirli bir tutum almaksızın da gelmedi. Fakat bu tutum Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın Davos'ta İsrail'in Gazze'ye yönelik vahşetine karşı verdiği doğru tepkiyle sınırlı değil. Türkiye'nin tutumu, Ankara'nın Hamas ve diğer İslamcı hareketler kanalıyla Arap dünyasına girmek istediğine yorulamaz veya Suriye'yle İsrail arasındaki arabuluculuğunun ciddiyetinden şüphe edilmesini kaldıramaz. Türkiye'nin Arap-İsrail
barışının imzalandığı veya imzaya zemin hazırlayan toplantının yapıldığı yer olma talebi konusunda da şüphe edilmemeli.
Beyrut'ta söylenen en şaşırtıcı şey, bu ziyaretin Lübnan'la Suriye ve Lübnanlıların kendileri arasında aracılık yapmaya çalıştığıyla ilgili. Zira Ankara Filistinlilerle İsrailliler arasında arabuluculuktan dışlandı ve ABD'nin dönmesi sonrası İsrail'le Suriye arasındaki arabuluculuğu da bitti. Bu önemli misafiri karşılarken daha fazla gerçeklilik gerekiyor. Bu misafir Türkiye'nin Kissinger'ı olduğunu, Lübnan için Suriye veya bir başka Arap devletinin yerini alabileceğini iddia etmiyor. Ancak Lübnan, Irak, Suriye, Filistin ve diğer devlet projelerinin çağdaş Osmanlıcılıkla çelişmediğini anlatmak istiyor. (Lübnan gazetesi Sefir, 31 Temmuz 2009)

 

 

 

 

Kaynak: Radikal